Serda Kranda Yazio: Kimseyi Sevemeyenlerin Hali Ne Olacak Böyle?

Eskiden sevgiden anlamayan insanların daha önce hiç sevilmediklerini düşünürdüm. Sevilmemişler demek, derdim… Sevilseler, bilirlerdi nasıl bir şey. Sonra geçen gün bulaşık yıkarken aydınlandım. Hayır sevilmemiş değillerdi, onlar sevmemişlerdi. Bilmedikleri şey sevmekti. 

Sevmeyi bilmedikleri için sevgiyi tanımıyorlardı. Gördüklerinde de değerini anlayamıyorlardı. Bu da bir çeşit hastalık olabilir miydi? İşitme güçlüğü, kas zayıflığı, kemik erimesi gibi bir şey: Depresif kompulsif sevme bozukluğu. Mesela Yaşar Usta’dan değil, Saim Bey’den yana olanlar. Ya da sırf Yaşar Usta olmamak için Saim Beyliğine sıkı sıkı tutunanlar. Çünkü belki bir fabrikası olmasa çok üzülecek. Bu yüzden hayatta en çok fabrikasını seviyor. Böyle olabiliyor. Birini sevemiyor ama fabrikasını sevebiliyor.

Sen hayattan ne anladın?

Kimileri sürekli maruz kalır kimileri de kendi hikayesini kendi yazar. Hayatın gözlerinin içine bakar ve kendi gözlerinin içine bakar. Kendinin de hikayedeki etkisinin farkında olanlar için dönüp bakacağı ilk yer önce kendisidir zira… 

Sonra giderek daha bilge birine dönüşür. Ne zaman hayata ne zaman kendine bakacağını ayırt etmeye başlar. Neleri değiştirebileceğini ve neler karşısında bir kum tanesinden daha aciz olduğunu sezmeye başlar. Bu rahatlamanın birinci aşamasıdır. Akışkanlığın, esnekliğin ve bakabilmenin kutlu dağıdır orası. 

Kimi de burnundan ötesini görmez. Şöyle birkaç santim bile değildir görüş açısı. Kalın bir sis vardır sanki. Demez ki şöyle bir sisi aralayayım. Acaba burnumun ötesi var mıdır? Baştan kabul, zan, kibir ya da ters köşe, öğrenilmiş çaresizlik. Bülent Abi’nin (Tunçel) deyişiyle “Alıştırılmış Üzüntülük.” İlginçtir ki sarmal bir yapı bu. Kibir çaresizliği örter, çaresizlik zavallı duyarsızlaşmayı, duyarsızlaşma içerde ataleti körükler, atalet değerler sistemini pasifize eder. Bu sarmalın yarattığı benlik galaksisi büyüleyicidir de elbette. O kadar kendinden ibaret olunur ki orada kalmak, dışına çıkmak, başkalarını görmek akla gelmez. İhtiyaçlar değişmiştir. Ve ünsiyet sadece kendinedir. Ricaların yerini komutlar alır; minnet ile mihnet, kavram karmaşası yaratır. 

Oysa insan sevmeyi nasıl öğrenir? Seve seve… Ve o sevgiyle sınana sınana, sınamalardan yine severek çıka çıka…

Ben bir bilge değilim. Eğer olsaydım ve birileri ne desem yapacak olsaydı onlara ne diyeceğimi bilemezdim. Çünkü nihayetinde her doğru değişir, her gerçek bükülür… En iyiye bile bir gün netame bulaşabilir ve her pirüpak kalp, bir gün şüpheyle sınanabilir. 

Yine de şunu demekten çekinmezdim ama… Kendini sev, kendini bağışla, kendini hoş gör. Ona kızma. Onu gözünde büyütme. Bırak büyüsün, olgunlaşsın. İzle. 

Ve onu zorla. Onu dikenli yataklara yatır ve sonra alıp bir güzel yıka, okşa, sar. Ve uyut. Ve sonra uyandır. Ona çay demle, güzel bir film izleyin birlikte. 

Elleri kirlendiğinde, bakışları kaydığında, aklı fırtınalara kapıldığında, çok korktuğunda, utanç duyduğunda, suçlu ya da yetersiz hissettiğinde. Onu yumuşak bir yatağa yatır. 

Gururlandığında, kendini koyacak yer bulamadığında, kendi sesine doyamadığında, gözleri boyandığında ve nefsi uyandığında… Onu çivili bir fıçıya koy. 

Ancak böyle olur adil sevgi. Kendini severken diğer her şeyi de aynı şekilde sevebildiğinde. Kendinle diğer şeyler arasında kaldığın anlarda bir durup düşünebildiğinde…

İkram

Bir kere sevsen geçecek derdim, eğer bir bilge olsaydım. Git ve bir köşede herhangi bir şeyi sevmeye çalış. Yargılardan, zanlardan, kibirden arınarak bir güzel sev herhangi bir şeyi. Sevemedin mi? O halde bunu başarana kadar orada kal. Küçük egzersizler yap. İkram et mesela: En sevdiğin kalemini, kuruyemiş kasesinde kalan tek antepfıstığını, zamanını ikram et, emeğini… Sevgi ikramdır. İkram et ki sana da ikram edildiğinde anlayasın, büyüklenmeyesin. Sevilmek doğallaşsın, normalleşsin. Sıradan bir hâl olsun. Olsun ki kıymetini bilesin. Evet, sıradan şeyler çok kıymetlidir.

Yaraları, beceriksizlikleri, arzuları, şüpheleri ve korkularıyla sıradan bir fani olmak. Hiç kimse ve her şey olmak. Ne zaman hiç kimse ne zaman her şey olduğunu bilmek. Sevmek yani. Bir şey olsun diye değil…

Ben böyleyim de doğru, değişebilirim de… Belki işleri bu karıştırıyordur.

Kimseyi değiştiremezsin. O istemedikçe ona faydalı olamazsın. İlahi müdahalelerin de önünü kesemezsin. 

Ama sen değişebilirsin. 

Durabilirsin mesela. Durmak da bir meydan okumadır, kendi şuursuzluğuna. Durmak kararların en büyüğüdür. Sükûnet en güçlü kraliçe. Ve sakinlik başka bir evren. 

Sevmeyi dene.

Evet hiçbir şey olmayacak ve mutlaka bir şey olacak.   

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı