Senin Ruhun Bütün Dünyadır: Korona Sonrası Nasıl Huzuru Nasıl Buluruz?

Küresel pandemi salgının başında bir kitap yazmıştık: Senin Ruhun Bütün Dünyadır. Kanımca kitap ilginçti çünkü kişisel gelişim kitaplarında hep duyduğunuz öğretilerin heyecan verici bilimsel açıklamalarını yapmaya çalıştık. Kitap, Budizmin kurucusu, ruhani öğretmen Siddharta Gautama’nın binlerce yıl öncesinden günümüzün düşünce dünyasına ışık tutmaya devam eden köklü bilgeliğiyle, yirmi birinci asrın bilim insanlarının görüşlerini bir araya getiriyordu. Bilimle bilgeliğin, bilgiyle iradenin, eylemle inancın, zihinle ruhun buluştuğu eşsiz bir yolculuktu bu...

“Senin Ruhun Bütün Dünyadır” kitabı, felsefeyle bilimi, binlerce yıllık öğretisiyle günümüzde de ışıldamaya devam eden Siddharta’nın bilgeliğiyle karşı karşıya getirerek buluşturuyordu.

Bilim ve anlam arasındaki akıl almaz bağı, bir bilgeyle profesör arasındaki konuşmalar üzerinden aktaran kitap, günümüz insanının düşünce dünyasında yepyeni bir pencere aralama amacındaydı. Kitap, arınmak ve yaşamak, huzura kavuşmak, kendini tanımak, insanın sınırını bilmesi, insan nasıl yükselir, mutluluğa kavuşmak, tatmin olmak, sade yaşamak, dönüşmek ve gelişmeye ilişkin bilimsel bir sohbet yapıyordu.

Senin Ruhun Bütün Dünyadır, pek çok disiplinden faydalanarak insana ilişkin olağanüstü konulara giriyor, sıra dışı cevaplar veriyordu bence. Entropi, dönüşüm, küçük şeyler büyük değişiklikler yaratıyor, anın cazibesi, bilinçli farkındalık, iyilik ve kötülük gibi oldular yazarların çarpıcı bir üslupla tartıştığı konular arasında yer alıyor. Siddartha’nın sözlerinden yola çıkarak beyin, özgür irade, iyilik, kötülük, mutluluk, başarı, yaratıcılık gibi konularda farklı bakış açıları geliştirmek adına farklı sorular soran kitap kısa ve hoş cevaplarla okurların karşısına çıkıyordu. Mantık dışı olmak, bilgi, hayatın anlamı, insan türünün narsistik umutsuzluğu, aldatıcılık, puslu mantık, sosyal medya etkisi, tutku, aşk, bağlılık gibi konular kitapta ayrı başlıklarda ele alındı.

Kitapta özellikle korona sonrasındaki huzur ve dinginlik söylemleri ile ilgili yazdığımız şeyler aklıma geldi. Ve bugün burada kitaptan aldığım bazı notları sizinle paylaşacağım. Huzura dair büyük yolculuğumuz aslında küçük bir paradoks barındırır. Huzur tıpkı diğer duygulanımlarımız gibi aslında biyolojik donanımlarımızın içinde olan bir pakettir. Nasıl ki korkuyu bir eğitim ile öğrenmek için para harcamamız ya da kursa gitmemiz gerekmiyor ise, aslında aynısı huzur içinde geçerlidir. Peki, bu kadar insan niye mutluluk ya da huzur için milyon dolarlar harcıyor?

Kim bilir, belki de onu yanlış yerde aradığımız içindir.

Mutluluk, huzur, uyum gibi pozitif titreşimler sanki bizde olmayan ve dışarıda aranılan birer olgu olduğunda baştan kaybetmiş oluruz. Farkındalık eğitimlerinin özünde de zaten içimizde olan ve bize unutturulmuş olanları aramaya çalışmak vardır. Metagkognisyondan sorumlu olan Brodmann’ın onuncu alanı ile bulunduğumuz durum hakkında olumlu ya da olumsuz mu düşüneceğimize karar verebileceğimiz, verili durumları değiştirebileceğimiz artık kanıtlanmıştır. O zaman mesajı veriyoruz: Farkındalık ve huzura dair yolculuk dışarıdan içeriye doğru değil, içeriden başlayıp dışarıya yayılan bir yolculuktur.

Olumlu düşünme, kişinin şimdiki durumu ve gelecekle ilgili olumlu beklentiler içerisinde olmasıdır. İyimserler, yaşamda karşılaştıkları olumsuzlukları geçici, denetlenebilir, belli bir soruna özgü ve dışsal faktörlere bağlı olarak değerlendirmektedirler. Kötümserler ise sorunları kalıcı, kapsamlı ve kişiselleştirmiş olarak değerlendirmektedirler. İyimserlik, öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir özelliktir ve mutluluk üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Mutluluğun başat belirleyicisi sosyal ilişkilerdir. Kişilerarası ilişkilerin kalitesi, mutluluk düzeyinin de belirleyicisidir. Sosyal destek yetersizliği ve yalnızlık ise mutsuzlukla ilişkilidir. Derin, doyurucu ve sağlıklı kişilerarası ilişkiler geliştirmeden mutlu olmak pek mümkün görünmemektedir. Özsaygı ya da benlik saygısı adı verilen kavramda mutluluk açısından önemlidir. Özsaygı, kişinin kendisinden hoşnut olması olarak tanımlanmaktadır. Yani kişinin kendisini sevmesi ve kendisinden memnun olması durumudur. Bu kendinden hoşnut olma durumu, kişinin bedensel özelliklerinden psikolojik özelliklerine kadar hemen her şeyi kapsar.

Manevi ve ruhsal etkinliklerin de mutluluk üzerindeki etkisi kanıtlanmıştır. Dini faaliyetlerle birlikte gelişen sosyal ilişkiler, yardımlar ve olumlu davranışlar da mutluluk üzerinde etkili olmaktadır. Affedici olma, mutlulukla ilişkili ama belki de uygulanması en zor etkinlik olarak göze çarpmaktadır. Çalışmalar affedicilik düzeyi yüksek bireylerin daha mutlu olduğunu ortaya koymuştur. Konu ile ilgili affedicilik düzeyini yükseltmeye yönelik deneysel çalışmalar yapılmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bu konuda Prof. Dr. Everett Worthington’un çalışmalarına bakılabilir. Kendisi affedicilik konusundaki çalışmalarıyla bir duayendir.

İyilik yapma, yardımseverlik ya da özgeci davranışlarda bulunma da mutluluğu olumlu yönde etkileyen bir diğer unsurdur.

İyilik yapma, hem bireyin kendisini iyi hissetmesini sağlamakta hem sosyal ilişkilerini geliştirmekte hem de anlamlı ve iyi bir şey yapmış olmanın verdiği olumlu duyguları yaşamasını sağlamaktadır. Bu anlamda gönüllü faaliyetlerde bulunma ya da çevresindeki kendinden daha zor durumda olan kişilere her türlü yardımda bulunma mutluluğu artırıcı önemli bir etkinliktir.

Minnettarlığın da mutluluğu artırdığı pek çok deneysel çalışmayla kanıtlanmıştır. Bu çalışmalardan birisinde, oldukça basit bir şekilde, bir grup katılımcıdan her gün yatmadan önce şükredebilecekleri beş şeyi yazmaları istenmiş ve bir aylık süre sonunda mutluluklarında önemli oranda artış gözlenmiştir. Minnettarlık, bireylerin günlük yaşamın kargaşası ve yoğunluğu içerisinde unuttukları, sahip oldukları iyi ve olumlu şeyleri hatırlatmaktadır. Bu yönüyle de mutluluğu artırmaktadır.

Kitabın söylediklerine ilişkin bazı notlarım da madde madde şöyle:

·      Korona virüs eninde sonunda geçecek. Her grip, her salgın gibi. Dünyamızı değiştirecek ve belki de bazı konularda insanlık akıllanacak.

·      Ancak bu günlerde yaşadığımız kaygı, korku, endişe, panik kalıcı olabilir. Sonraki nesiller bile bunlardan etkilenebilirler.

·      Zaten sosyal izolasyondayız, hayat yavaşladı, sevdiklerimiz ile evdeyiz. Bütün bu süreci olumluya çevirmek bizim elimizde.

·      Beslenmemize dikkat edelim. Hem virüse karşı daha dayanıklı olalım hem de zihnimiz daha dayanıklı olsun.

·      Uyku hijyenimize dikkat edelim, zihin hijyenimiz iyi olsun.

·      Evde yoga, pilates, farkındalıklı meditasyon yapalım. Beden sağlıklı olduğunda, zihin de sağlıklı olur.

·      Bizi korkutan ne? Ona odaklanalım ve onu çözelim.

·      Sağlığımız için korkuyorsak, onun değerini bilelim ve onu geliştirelim.

·      Sosyal yaptırımlar bizi korkutuyorsa bunların bir daha olmaması için nasıl bir düzen inşa etmemiz lazım. Onu düşünelim.

·      Okulların kapanması bizi neden endişelendiriyor, eğitimleri aksayacak diye mi? Yoksa ebeveynlerin sorumluluğu arttığı için mi? Bununla yüzleşelim.

·      Evde hobilerimize dönelim, kitap okuyalım.

·       Korona bir farkındalık meselesi. Farkındalığımızı artıralım. Korona gelip geçer. Ama kazandığımız sağlık, farkındalık kalıcı olacaktır.

Kitaba ilişkin son notum ise şöyle olacak: 'Unutmayın hayatın pek bir kaygan zemininde hep birilerine tutunarak yaşayan insanlar, akıllarını azıcık kullandıklarındandır sebep, çoğunlukla buralara büyük şeyler yazar ve onlarla küçük şeyler yaparlar. Küçük şeyler yapanlardan biri olmamak ve büyük şeyler düşünenlerden olmak dileğiyle okuyalım…'

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!