Memleket meseleleri üzerine kafa yoran herkesin yıllardır dile getirdiği en önemli konu kuşkusuz liyakat meselesidir. Yaşadığımız büyük felaketle bir kez daha acı şekilde yüzleştik bununla. Adı üstünde layık olmaktır liyakat. Bulunduğun yere layık olmak için gerekli çabayı göstermeyi içerir. Liyakat, genel olarak birilerinin birilerini bir yere layık görmesi biçiminde algılanır. Oysa, bunun ötesine geçmekten başka çözüm yolu görünmüyor. Liyakatin ötesi, kişisel liyakattir. Kişinin kendisini gerçekçi bir biçimde değerlendirdiği, ilkel dürtüleriyle egosunun esiri olmak yerine, elinden gelen çabayı gösterdiği bir dünya, kim bilir ne aydınlık olur. Ütopik görünse de toplumsal refahı sağlamanın çözümü budur. Diğer türlüsünün işlemediği ortadadır.
Deprem sonrası hepimizin ortak aklı, liyakati talep etti. Bilime ve bilimsel bilgiye duyulan ihtiyaç, kolektif şekilde dile getirildi. İnanıyorum ki, ortak aklı dayanışmayla oluşturabilmenin yolu bireysel sorumluluktan geçiyor.
İnsan bildikçe, en çok haddini bilir.
Bilginin peşinde koşanlar, öğrendikçe aslında ne kadar eksik olduklarını fark ederler. Mevcut halinden memnun olanlar ise fütursuz bir cesarete sahiptir. Oysaki, aydınlık bir yaşamın yolu basitçe öz denetimden geçer. Kendi kendimize sorabiliriz: “Yaptığım eylemde niyetim ve hedefim tam olarak nedir? Yaptığım bu eylem, hizmet etmesini amaçladığım yere hizmet ediyor mu? Yoksa benim egoma ya da başka bir amaca mı hizmet ediyor? Elimden geleni yaptım mı? Daha iyi olması için ne yapabilirim? Bulunduğum yere layık mıyım? “
Bir önceki yazımda çocuklara medya okuryazarlığı becerisi kazandırarak kendilerini medyanın zararlı etkilerinden nasıl koruyabilecekleri ve medyadan olumlu yönde nasıl yararlanabileceklerini anlatmıştım. Orada değindiğim ana konu yine kişisel sorumluluk üzerineydi. Çocukları tamamen kontrol etme olasılığımız bulunmuyor ve ancak onlara gerekli bilgileri vererek kendi kendilerini nasıl koruyup, geliştirebileceklerini öğretebiliriz. Kendi kendisini geliştiren ve denetleyen anlayıştan daha üstün bir ilerleme yöntemi yoktur. Hayat zaman zaman hepimiz için zorlayıcıdır ve mükemmel olmak zorunda değiliz. Ancak hepimizin kabul edeceği gibi, kendini gerçekçi bir şekilde değerlendiren, elinden gelen çabayı gösteren farkındalıklı bir hal, en kıymetli varoluş halidir. Bu hal, her şeyi değiştirir, taşları yerinden oynatır. Tekil eylemler ve kendinden sorumlu her çaba bütüne hizmet eder.
Bütünün parçası olduğumuzu bilerek ve içinde yaşadığımız ekosistemde her şeyle bağlantılı olduğumuzun idrakiyle öncelikli sorumluluğumuzun kendi eylemlerimiz olduğunu kabul etmeliyiz. Her bir tekil eylemin ve liyakatin dünyanın seyrini değiştirdiğine inanmalıyız.
Instagram1
Instagram2
Twitter
İNSANOĞLU HEP AYNI HALT.