Merhabalar. Senaryosunda bir hastalığı anlatan ya da başrolünde doktorların olduğu filmler bize hastane, hasta ortamlarını gösterir ve bir doktorun iş ve yaşam ortamlarını sergiler. Bu yazıda size doktorlar hakkında çekilen tüm zamanların en iyi 15 filmini listeledim.
Keyifli izlemeler dilerim. 🎬︎
Robert de Niro ve Robin Williams'ın birlikte başrolleri oynadığı şimdiye kadarki en iyi oyunculuk örneği olan Awakenings, izleyenin yüreğini burkan biyografik bir dram filmidir. Filmde Williams, katatonik şizofreni hastalarıyla çalışmak üzere işe alınan bir klinik doktoru oynarken; Robert de Niro, 11 yaşından beri bu hastalıkla yaşayan 41 yaşındaki Leonard adlı bir hastayı oynuyor.
Patch Adams, tıp doktoru olma hayalleri kuran cesur ve cömert bir adamın gerçek hikayesini konu alıyor. Patch, insanlara yardım etmekten hoşlanır ve daha önce hiçbir doktorun kullanmadığı yöntemleri kullanmakta ileri gider. Hastalara yardım etmek ve ağrılarını hafifletmek için mizah ve kahkaha kullanır. Robin Williams'ın en unutulmaz rollerinden birini oynadığı biyografik drama filmi, doktorların hastalarını daha iyi hissettirmek için her şeyin üstesinden gelme isteklerini gösteren mükemmel bir yapıt.
Will Smith ve Alec Baldwin'in başrollerde olduğu bu biyografik spor draması, genelde futbolcularda rastlanan bir beyin travması olan CTE'yi keşfeden parlak bir adli nöropatologun hikayesini anlatıyor. CTE, futbol oynarken sürekli darbelere maruz kalan oyuncularda görülen bir beyin hasarıdır. Smith, Amerikalı bir göçmen olan ve bu travmayı profesyonel bir oyuncuda keşfederek gerçeğin ortaya çıkması için savaşan Dr. Bennet Omalu'yu canlandırıyor.
Breathe, başrollerini Andrew Garfield ve Claire Foy'un oynadığı ve Andy Serkis'in ilk yönetmenlik denemesi olan biyografik bir drama filmidir. Doğrudan bir doktor esaslı film olmasa da bir adamın hastalığıyla savaşmasıyla ilgilidir. Garfield'in canlandırdığı Robin, 28 yaşında çocuk felcine yakalanır ve sadece birkaç aylık ömrü kaldığı için bir hastaneye yatırılır. Robin, sevgi dolu ve sevecen karısı Diana ve onun ikiz kardeşlerinin yardımıyla hastaneden kaçmayı başarır ve karısı Diana ile mutlu bir hayat yaşamaya karar verir. Oğlunu büyütmek, seyahat etmek ve hayatını diğer çocuk felci hastalarına yardım etmeye adamak ister.
Steven Soderbergh'in yönettiği bu kıyamet sonrası dram-gerilim filminde Beth Emhoff, Hong Kong'daki bir iş gezisinden döndükten sonra gizemli bir hastalığa yakalanır ve ölür. Genç kadın grip ya da başka bir enfeksiyon kapmış gibi görünüyordur. Ancak aynı gün oğlu öldüğünde ve Matt Damon'un canlandırdığı kocası Mitch bağışıklık kazandığında, doktorların önce virüsü tanımlamaları, ardından ona karşı savaşmanın yollarını bulmaları ve sonunda onu yok etmeleri gerekir.
Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olan ve hastalara yönelik tıbbi ve psikiyatrik davranışlara büyük bir eleştiri getiren yönetmen Miloš Forman'ın yürek burkan draması, bir akıl hastanesinde yaşayan birkaç hastanın hikayesini anlatıyor. Filmde Jack Nicholson, suçlu geçmişi olan ve artık hapse girmek istemeyen ve bu yüzden deliliğini icat eden asi McMurphy'yi oynuyor.
Aksiyon-dram filmi, karısını öldürmekle haksız yere suçlanan, saygın bir Chicago doktoru Richard Kimble'ın hikayesini anlatıyor. Karısı kendi evinde öldürülmüştür ve polis onu suçlu görmektedir. Yargılanıp ölüme mahkûm edildikten sonra, Kimble hapishaneye nakledilir, ancak işlerin ters gittiği nakil esnasında kaçar ve Chicago'nun ve ülkenin bir numaralı kaçağı olur. Kimble kaçarken karısını kimin öldürdüğünü bulmak zorundadır.
Bu dramatik filmde William Hurt, hasta olmanın ciddiyeti ve insanların haberlerle yüzleşme biçimi hakkında oldukça başarılı bir doktor olan Jack McKee'yi oynuyor. Jack her şeye sahip, başarılı, yetenekli, son derece zengin ve aynı zamanda çok benmerkezci, dünya umurunda olmayan bir adamdır; ta ki gırtlak kanseri teşhisi konana kadar. Artık o da hastadır ve etrafı doktorlar ve diğer hastalarla çevrilidir. Jack burada hayatta sadece kendini düşünmekten çok daha fazlası olduğunu ve doktor olmanın ameliyatlar ve ilaçlardan çok daha fazlası olduğunu anlar.
Nicholas Garrigan, Edinburgh Üniversitesi'nden yeni mezun olan ve doktor Merrit ve onun eşi Sarah tarafından yürütülen bazı misyonerlik çalışmalarını yapmak üzere Uganda'ya gönderilen genç bir İskoç doktordur. Garrigan kısa süre sonra yeni başkan General Idi Amin ile karşılaşır ve başkan onu kişisel doktoru olarak işe alır. Amin'in fikri, başlangıçta Garrigan'a Uganda'nın sağlık hizmetlerini modernize etmesini istemektir. Ancak bir süre sonra Garrigan, Amin'in kana susamış biri olduğunu anlar ve kendini hayatta kalma mücadelesinin içinde bulur. Filmde Garrigan'ı James McAvoy canlandırıyor.
Bu dram filmi, 1980'lerde ve 1990'ların başında dünyanın en büyük tıbbi sorunlardan biri olan AIDS'i ele alıyor. Tom Hanks, büyük bir Philadephia hukuk firmasındaki iş arkadaşlarından eşcinselliğini gizlemek zorunda kalan ve HIV teşhisi konan başarılı bir avukat olan Andrew Beckett'ı canlandırıyor. Ancak sırrı ortaya çıkınca hemen kovuluyor ve ayrımcılığa karşı mücadelesi bu noktada başlıyor. Ona yardım etmeye istekli olan tek kişi ise yetenekli genç bir avukat Joe Miller'dır. Durumun farkında olan bu iki cesur adam haklı olduklarını kanıtlamak ister ancak Beckett'ın eski işverenlerinin en iyi avukatlarıyla mahkemede karşılaşmak zorundadırlar.
Bu romantik komedi filminde Michael J.Fox, plastik cerrah olarak yüksek maaşlı bir iş için görüşme yapmak üzere Los Angeles'a giden genç bir doktor olan Benjamin Stone'u canlandırıyor. Stone trafikten kaçmak için otoyoldan çıktığında aniden kaybolur ve kendini küçük Grady kasabasında bulur. Burada çitlere çarpan Stone, yerel hastanede 32 saat toplum hizmeti yapma cezasına çarptırılır. Ancak çok kısa sürede yerel halk ona bayılmış, o da ambulans şoförü güzel Lou'ya aşık olmuştur. Grady'den nasıl gidebilir ki?
Bu biyografik drama, Viktorya dönemi Londra'sında geçiyor ve Fil Adam adlı bir adam tarafından yürütülen ilginç bir sirk gösterisiyle karşılaşan doktor Frederick Traves'in hikayesini anlatıyor. Sergilenen yaratık, ciddi fiziksel deformasyonları olan Joseph Merrick adında genç bir adamdır. Joseph,büyük bir kafatası ve şekilsiz bir sağ omza sahiptir ve para takıntılı sahibi tarafından bir ucube olarak sirklerde sunuluyor. Traves onu hastanede gözetimi altına alıyor ve kısa süre sonra Merrick'in Londra üst sınıfı arasında cazibe haline gelen iyi eğitimli bir adam olduğunu keşfediyor.
Bu televizyon filmi, laboratuvar teknisyeni Vivien Thomas'ı da yanına alan kardiyolog Alfred Blalock'un gerçek hikayesini anlatan bir biyografik filmdir. Thomas diploması olmayan bir Afrikalı-Amerikalıdır ve son derece yetenekli bir alet yapımcısı ve tamircidir. Blalock ile birlikte baypas ameliyatını icat eder. Thomas bir doktor olmasa da, özellikle ameliyat konusundaki yeteneğinin farkında olmasına rağmen, Blalock onu kendisine yardım etmeye ve tavsiyelerde bulunmaya davet eder. Büyük başarılarından ve Life dergisinde bahsedildikten sonra Thomas dışlanır ve yeteneğini kanıtlamak zorunda kalır.
En sevilen romantik komedilerden biri olan bu film, zengin bir iş adamının tren raylarına düşünce hayatını kurtaran ve ona aşık olan yalnız bir bilet satıcısı olan Lucy'nin iç ısıtan hikayesidir. Adamın ailesi onu nişanlısı sanır ve o oyunu oynamayı kabul eder. Ama yakında kardeşini tanıyacak ve duyguları yavaş yavaş bir kardeşten öteye geçer. Doktorlar ve onların hayatları ile doğrudan bağlantılı olmasa da filmin çoğu bir hastanede geçiyor.
Bu savaş ve komedi-dramı filmi bizi Kore Savaşı'nın dehşetini gösteren 4077 MASH birimindeki personeli takip ettiriyor. Bu film, cerrah olan Kaptan “Hawkeye” Pierce, “Duke” Forrest ve “Tuzakçı” John McIntyre'ın mizahi bir hikayesidir ve tek görevleri herhangi bir kişisel meselenin dikkatlerini dağıtmasına izin vermeden işlerini yapmaktır.
Siz bu filmleri izlediniz mi? Ya da başka bir doktor temalı film öneriniz var mı? Yorumlarınızı bekliyorum.
Ooooo Philadelphia. Uzun zaman oldu izlemeyeli. İzleyeyim de ağlayayım bari.