Evet, maalesef düşünce kalıplarımız, hatta komplekslerimiz var. Biz daha iyisini yapacağımıza kendimiz inanmazken neden bir başkası bize inansın? Bir haber çıktı uzaya gideceğimizle ilgili dalga geçmeyen kalmadı. Alay ettiğin kendinsin, senin vizyonsuzluğun bre insafsız! Giden nasıl gitti? Daha kat etmemiz gereken yol olması başka, bunu becerip beceremeyeceğimiz başka. Neden becerilmesin? Nedir bu kendimizi bir türlü kurtaramadığımız kompleks?
“İcat çıkartma şimdi” sözleriyle tüm yaratıcılığı baltalanmış olan nesil ebeminki değil. Hoş, ebeminki de... Parası olanın çocuğunun önüne oyuncak yığdığı, bu konuda ifrata kaçtığında çocuğunun yaratıcı olmasını engellediğinin farkında bile olmayan, her ağladığında çocuğun ağzına sus payını tıkan bilinçli (!) ebeveynlerimiz var. Çocuk kesecek, biçecek, boyayacak, taşıracak, evet icat çıkaracak, onu bunu soracak, bozacak, kurcalayacak ki öğrensin. Daha bebe yaşlarından hazıra konan çocuk ile “Bu işi becermek sana mı kaldı?” zihniyeti ile büyütülen çocuk hangi gelişmenin öncüsü olsun? Ayrıca çocuklarımıza çizdiğimiz şablon hayatlarla sadece onların değil bütün bir toplumun gelişmesini engelliyoruz. Çocuk okul birincisi ve epeyce zeki diye ya mühendis ya doktor olmak zorunda bırakılıyor. Oysa belki gönlünde yatan aslan bir tatil köyünde sörf hocası olmak ya da bambaşka bir şey. Zeki olanın cezalandırıldığı bir anlayış değil mi bu?
Bunun yanı sıra “evlenmek ve çoluk çocuğa karışmak” bir mutluluk şablonu olarak önümüze koyuluyor. Oysa bunu değil de avantüriye bir ruha sahip, dünyayı gezip keşfetmek isteyen çocuklarımızın önünü kesmenin bizim vizyonsuzluğumuzla ilgili olduğunu bi’ kabullensek mi artık?
Çocuklarımızı özgür bırakmadığımız, yaratıcılığın önünü kestiğimiz ve onları düşünce kalıplarına, şablonlara hapsettiğimiz sürece gelişemeyiz, bu ikiiiii.
Selda hanım sorunları döşemişsiniz de çözüm yok. Politikacılardan betersiniz.