Sadece homojen ve cahil toplumlara özgü değil bu, sosyal medya kullanımının çığ gibi büyüdüğü hızlı tüketim toplumlarında da yaşam aynı büyük tehdidin gölgesinde: LİNÇ!
Sadece homojen ve cahil toplumlara özgü değil bu, sosyal medya kullanımının çığ gibi büyüdüğü hızlı tüketim toplumlarında da yaşam aynı büyük tehdidin gölgesinde: LİNÇ!
Türk Dil Kurumu'nun güncel Türkçe sözlüğü diyor ki: “Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi” işine LİNÇ denir.
Üşenmedim, oturdum, internetten son yıllardaki linç girişimi olaylarını ve bunlarla ilgili haberleri şöyle bir gözden geçirdim. Aralarında neler yoktu ki; Hindistan’da inek kaçakçısına yapılan linç girişiminden tutun da İstanbul’da kaza yapan bir gence saldırıya; çocuk tacizcilerine girişenlerden, kadına şiddet gösteren birini alaşağı etmeye kadar pek çok haber çıktı karşıma. Kimileri de büyük iftiralar, delil karartmalar, sahte tanıklar ile gayet organize ve haksız linç girişimleriydi. Asap bozucu.
Bazısını okurken dehşete kapıldım. Yazmaya elim varmaz, söylemeye dilim... Cahilliğin provokasyon görmüş hali, önü alınamaz bir haksızlık ve büyük kaos yaratıyor inanın; çok tehlikeli çok!
Öte yandan bazısı var ki insanın “oh olsun!” diyeceği cinsten. Evet, linç çağ dışı bir eylem ancak çocuklara, hayvanlara ve doğaya bilerek zarar verenleri görünce insanın içinde tutamadığı bir öfke çıkıveriyor ortaya. Canilik karşısında sakin kalabilmek insan doğasına aykırı ne de olsa.
Bu canlara nasıl kıyabilir bir insan? Bu vahşeti aramızda yaşatmak istememek, güzeli yok edeni yok etmek, belki de iyiyi yaşatmanın tek yolu gibi görünüyor bizlere.
Daha da enteresanı, bugün en fazla linçin sosyal medya aracılığı ile yapılıyor olması... Birinin ayıbını, açığını görenlerin alay ederek ya da olumsuz düşüncelerini yazarak kişilerin itibar kaybetmelerine sebep olması neden bu kadar pirim yapıyor? Linç etmeye ya da bir linç izlemeye ne kadar da meraklıyız! Olayın aslı astarı tam olarak bilinmeden, vakit kaybetmeksizin, tabureyi tekmelemek, elektriği vermek, tuşa basıvermek peşindeyiz adeta. Haksızlığın ta kendisi değil mi bu?
Hayatı boyunca hep düzgün işler yapmış tanınmış bir kişinin, belki de bir politikacının tek gafı yetiyor milyonlar tarafından yuhalanmasına. Yüzlerce gol kurtaran bir kalecinin şampiyonluk maçında o golü yemesi affedilemiyor. Herkes sanki o anı, bir hatayı, başkasının açığını beklermiş gibi derhal harekete geçiyor, alıyor akıllı telefonunu eline ve olumsuzu paylaşıveriyor.
Sosyal medyada eleştirirken dikkatli olalım. Aynı ok dönüp dolaşıp bir tarafımıza saplanabilir.
Tanımdaki şu anahtar kelimelere bir bakalım:
Burada değerler ön plana çıkıyor. Toplumun asla ödün vermeyeceği değer yargıları vardır. Herkesin onlara saygılı olması beklenir. Aksi, arı kovanını çomaklamakla eş değerdir. Bir zahmet o kovanı çomaklamasak mı?
İyi de o zaman “Kral çıplak” diyecek olan kim? Bu cesareti göstermedikçe, o arılar tarafından sokulmayı göze almadıkça, nasıl gelişecek ve demokratik bir hayatı yaşayabileceğiz? Öte yandan ağzı olanın konuştuğu, kakofoni dolu ortamların kaosunu da yok sayamayız.
Kafa karıştırıcı değil mi? Dengede kalmak lazım. Kararı akılla almak. Akıl, içinde yüreğin de olduğu holistik bir sistemin parçası. Bilmem ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Yüreksiz insanların aklına değil, akıllı insanların yürekli hareketlerine ihtiyacımız var.
Bu eylemin en sakıncalı kısmı da bu galiba. Görünene bakıp karar veren ve galeyana geliveren halkı tutmak ne mümkün? Onlar yargılamayı kendi iç mahkemelerinde yapıveriyorlar. Avukat da kendileri, savcı ve hakim de... Yok, ı ıh! Bu kabul edilemez. Doğru dürüst yargılamadan infaz, en büyük haksızlıktır. Hoş, yargılandığı halde haksız infaz edilenlerle dolu tarih. Hadi oralara hiç girmeyelim.
Hazin bir hikayedir. Geri dönüp baktığımızda tarihimizin Vurun Kahpeye tarzı pek çok linç hikayesiyle dolu olduğunu da görürüz.
Duygudan sonuca varmanın en güzel örneklerinden biridir. Toplumsal hezeyanın yanlışına işaret eder. Yargısız infaz, en masum haliyle çamurunu atıp izini bırakmaktır. Biat kültürü, topluluk psikolojisi ve algı yanılsaması riskini barındırır.