Selda Terek ile Bir “İtiraflar” Sohbeti

Resimde gördüğünüz bu zarif hanımefendi, benim hem dinlemeye hem de yeni yeni sorular yöneltmeye doyamadığım isimlerden. Sanırım Selda Terek’le bu dördüncü söyleşimiz olacak :) Bugüne dek roman, biyografi, biyografik roman, hikâye, kişisel gelişim olmak üzere 12 kitaba imzasını atmış. Şiir çalışmaları var ama yayımlamak istemiyor, “Şiir başka bir şey” diyor. Başkalarına da kalem olmuş ve anı, roman, kişisel gelişim tarzında kitaplar çıkarmış. Yerli-yabancı kıymetli yazarların sayısız eserinde editörlük ve çevirmenlik yapmış, oldukça özgün bir bookazine yaratmış ve bir süredir yazarlık eğitimleri veriyor. Kısaca o, edebiyat dünyasında bir maraton koşucusu ve durmaya da hiç niyeti yok gibi. En son bombası ise geçen ay Destek Yayınları’ndan çıkan 5 novelladan oluşan bir set: İTİRAFLAR SERİSİ. Ünü dünyaya yayılmış çizerlerimizden M.K. Perker’in illüstrasyonlarıyla renk kattığı bu seri bazen inanmakta güçlük çekeceğiniz bazen de öfkeleneceğiniz muzip, samimi, yalın ve sürükleyici hikâyelerle dolu. En kısası 56, en uzunu 96 sayfa olan ve bir çırpıda okunan bu kitaplar için “Anlattıklarım biraz da senin hikâyendir.” diyor Selda Terek. 

Merak uyandırıcı değil mi? E, hadi giderelim merakımızı.

ÖG: Sahiden de kimlerin itirafları bunlar? Sizin hayal ürününüz mü yoksa gerçek hikâyeler mi? Kendi itirafınız da var mı içinde?

ST: Bu serideki tüm hikâyelerin sahibi var. Onlara teşekkür ettim her kitabımın girişinde ama takdir edersiniz ki isimlerini yayımlamam doğru olmazdı. Zaten önemli mi ki? Biz konuların magazin değerine değil, toplumsal ve psikolojik değerine odaklanalım istedim. Çok az kurgu var tabii. Olmazsa olmazdı :) Evet tabii kendi itiraflarım da saklı satır aralarında.

ÖG: Hangi kitap ne anlatıyor kısaca bahseder misiniz?

ST: Bi’ Kahve İçmeye Yukarı Gelir misin? metaforik anlatım tekniği ile günümüz insanının takıntılarını içsesleriyle birleştirip anlatmak istedim. Ortaya gülümseten bir hikâye ve bir de soru çıktı: 

“Yeryüzündeki hangi hazzı 'aşk' ile takas edebilirsiniz?”  

Ses Kaydı, diyor ki “Gerçek, varsayılandan farklıdır çoğu zaman...”

Varsayımlarımıza, düşünce kalıplarımıza kurban verdiğimiz bir ömür yaşıyoruz belki de. Gerçeği bilseydik, farklı davranabilir miydik?

"Affedebilecek misin?"

Bu hikâyenin gerçek hayatta yaşandığına inanmak o kadar zor ki. Duyduğumda beynimden vuruldum, zaten hikâye de bu: Kendini banyoda tabancasıyla vuran bir genç... Geriye ıstıraptan başka ne kalıyor bir bakmak istedim ve okuruma sordum: 

“Kendini yok ederek seni de öldürenler var, onları affetmen mümkün mü?”

"Bekâret Engeli" ise çok bilindik bir soruna sıra dışı bir yaklaşım...

Belki de sıra dışı bile değil, bana öyle geldi. Çünkü yeni nesil biraz daha rahat. Ama bekâreti hâlâ “kadınların namusu” olarak kodlayan bir anlayış var. Kitaptaki genç kızın hayatı boyunca önüne bir namus parametresi, bir engel gibi koyulmuş bekâretinden kurtulma isteği var. Çelişkiler yaşıyor doğal olarak. “Kurtulmak...” buradaki anahtar kelime. “Güzel bir tecrübe yaşamak” falan değil, kurtulmak... İşte okurum bu noktaya getiren zihniyeti tartışsın istedim. Yoksa her bireyin kendi uhdesinde bir kavramdır bekâret ve toplumun sadece kadın cinsini baskılayıp erkeği bu konuda tam tersi yüreklendirmesi ciddi bir cinsiyetçi ayrımdır. Pek çok soruna kapı açar bu ayrım.

"El Âlem Ne Der?"

Özlemciğim, bir gün annen baban, baban annen olmaya karar verirse ne yapardın? Toplumun tepkisini çekecek şeyleri tercih etmeyiz ama her şeyin olabileceğini ve bizim başımıza da gelebileceğini kabul edebiliriz. Bir gün kartlar yeniden dağıtılır ve ezberimiz bozulabilir, hayat hep yapar bunu... Benim kitabımdaki karakter üstün zekâlı bir kız ve özel bir bursla okuyor bir dernek vasıtasıyla. O başına gelen tuhaf şeyin çözümünü bulmuş, “sevgi bağları”na tutunmuş. Örnek ve çok çok sıra dışı bir hikâye.

ÖG: Hepsi çok okunası… Peki, bir seri yaratma fikri nasıl oluştu?

ST: Okurların kitap bitirmekte ne kadar zorlandıklarını fark etmemle başladı. Tümünü okuyamıyor, yanlarında taşımıyor, bazı engellere takılıyorlardı, takılıyorduk. İstedim ki yolculukta, plajda, kafede, metroda kısaca her yerde kitap taşısın insanlar yanlarında, onlara sıkıntı değil haz veren, taşıması ve okuması kolay... Fikir böyle çıktı, sonra olgunlaştı.

ÖG: Dilersek ayrı ayrı dilersek set olarak alabileceğimiz bu 5 öykünün içinde sizin çok sevdiğim mizah anlayışınızı da görüyoruz, çok sert, ters köşe yaptıran olayları da… Sizin için öne çıkan, sizde yeri başka olan öykü hangisi ve neden?

ST: Ben en çok “Bi’ Kahve İçmeye Yukarı Gelir misin?”i seviyorum çünkü gülümsetiyor. Ama okurlarımdan farklı beğeni yorumları alıyorum. Bu da normal. Herkese hitap eden tek bir şey yoktur hayatta :)

ÖG: Kitap okuma alışkanlığımızı yitirdiğimiz bir gerçek. Bu seri ile bize vadettiğiniz “okuma hazzı”nı şahsen memnuniyetle kabul ediyorum :) Diğer kitaplarınız da sürükleyici ve kolaylıkla bitirilen eserlerdi. ‘Sizin tarzınız budur’ diyebilir miyiz artık?

ST: Diyebiliriz. Ben zaten hayatın bizi yorduğu bir dünyada bazı kitapların da o yorgunluğu alacak tarzda olması gerektiğine inanıyorum. Benim kitaplarım böyle olsun. Yormayı çok iyi beceririm ama kimse yorulmak istemez :)

ÖG: Bugün Türkiye’de satın alınandan çok basılan kitap olduğunu biliyoruz. Yazan çok da, okuyan yok. Sizce Türkler neden yeterince kitap okumuyor? Okuma alışkanlığını nasıl kazanırız?

ST: Okulda baskıcı ve not odaklı bir eğitim sistemi var. Özendirmek yerine mecbur tutuyorlar öğrenciyi. Ailede ise ebeveynin elinde kitap görmüyor çocuk. Oku demekle olmaz, kendin okuyacak ve haz aldığını göstereceksin çocuğa.

ÖG: Külliyatınıza bakınca kadın hikâyelerini sevdiğiniz aşikâr. Sizi etkileyen kadın yazarlar kimlerdir?

ST: İşin açıkçası yazarları kadın ya da erkek diye ayırmayı hiç sevmiyorum. Herkes kafasıyla yazıyor, cinselliği ile değil. Bu soruyu bana sormamış ol :) Ama illa birini istiyorsan: Agatha Christie (müthiş kurgular), Halide Edip Adıvar (döneminin cesur kalemi), Tezer Özlü (ben de onu yazdım ya, hayatını iyi biliyorum; yazıları bağırmıyor, sakince ortaya bırakıyor konuyu, ben de bu sakinliğini seviyorum.), J.K Rowling (hayallerine sahip çıkan bir yazar)... Daha çoook var. Saysam bitmez. Ama bana yine de cinsiyet sorulmadan sevdiğim yazarlar sorulsun isterim.

ÖG: Son olarak bu kadar çalışkan ve üretken bir yazar olduğunuz için sizi takdir ve tebrik etmek isterim. Hatta keşke bir Netflix dizisinde görsek artık adınızı :) 

ST: Evet ya görsek artık. Yıllardır yapımcıların dikkatini çekiyor kitaplarım ama ses var görüntü yok henüz. Çabalıyoruz. Bu işlerin çok zor olduğunu o dünyayı tanıyınca gördüm. Hayırlısı diyelim.

Instagram

Linkedln

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!