Selçuk Topal Yazio: Uzayın Gelecek 50 Yılı

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra patlak veren Soğuk Savaş dönemi boyunca uzayın iki ana aktörü vardı: ABD ve Rusya. Ancak bugün durum çok değişti. Özel şirketlerin hiç olmadığı kadar uzayda söz sahibi olduğu, hatta uzay ajanslarına teknoloji geliştirdiği bir çağa girdik.

Tekrar kullanılabilir roketlerin, daha iyi uzay modülü ve uzay giysilerinin, uzay turizminin, uzay madenciliğinin ve her geçen yıl artan sayıda uzay misyonunun olduğu, insanlığın ciddi derecede uzayda yayılmaya başladığı bir döneme şahit oluyoruz.

Küresel internet ağından kıtalararası hızlı ulaşıma artık her şeyi daha kısa sürede yapabilen canlılar haline geliyoruz. Son 20 yılda uzayda yaşadıklarımız gelecek 50 yıla ışık tutuyor. Peki acaba gelecek 50 yılda uzayda bizleri neler bekliyor? Elimizdeki verilere dayanarak uzayın elli yıllık geleceğini birkaç maddede özetleyelim.

Birçok ülke ve özel şirket Ay’ı ‘işgal edecek.’ Dünya’da nadir bulunan elementlerin büyük bir çoğunluğu bugün Çin’de bulunuyor. Ancak önümüzdeki otuz yıl içerisinde yer kabuğundaki nadir elementlere ya artık ulaşmak çok güçleşecek ya da yeterince materyal elde edilemeyecek. İhtiyacımızı Dünya

dışındaki gök cisimlerinden sağlayacağız.

2. Uzayda silahlanma başlayacak.

1967 Dış Uzay Antlaşması uzayda silahlanmaya müsaade etmese de insanoğlu her zaman yaptığı gibi yasaları esnetecek. Uzayda önce ABD sonra ise muhtemelen Rusya’nın ve Çin’in silahlanmaya başladığını göreceğiz. Öyle görünüyor ki savaşlar artık yörüngede yapılacak ve karadan havaya değil de uzaydan karaya füzelerin atıldığını göreceğiz.

Mesela sadece bir saatte Avrupa’dan Amerika’ya gidebileceksiniz. Bu ulaşım metotlarının ilk örneklerini zengin iş insanları kullanacak olsa da zamanla dileyen herkes bu hızlı ulaşımdan istifade edebilecek. Dünya etrafını saran hızlı internet sağlayan uydu bulutlarının sayısının arttığını göreceğiz. Her ne kadar bu iletişim anlamında çok iyi bir gelişme olsa da astronomi bilimini kötü bir şekilde etkilemeye devam edecek. Yer yüzeyine veya alçak yörüngeye konuşlandırılmış gözlem araçları evrenin derinliklerindeki kozmik cisimleri gözlerken çok zor zamanlar geçirecek. Starlink uydularının kötü etkilerini şimdiden görmeye başladık bile.

4. Uzay turizmi hızla yaklaşıyor.

Bugünlerde bilet fiyatı 100-150 bin dolar arası değişen uzay yolculuğu önümüzdeki yıllarda dileyen orta gelirli herkesin yapabileceği bir adrenalin etkinliği haline gelecek. Kredi kartına 12 taksit uzaya gidilecek. Ayrıca Dünya etrafında bir yörüngede dolanan uzay otelleri görebiliriz. Bu amaçla geliştirilen şişirilebilir uzay alanları uluslararası uzay istasyonunda birkaç yıldır test ediliyor.

Önümüzdeki 50 yıl içerisinde Güneş Sistemi’nde Dünya dışındaki başka bir gök cisminde (dev gezegenlerin uyduları gibi) canlılık bulunursa şaşırmayın. Öyle görünüyor ki evrende bol miktarda su var. Dünya’yı özel yapan şey ise yüzeyinde sıvı su barındırabilmesi. Ancak bazı özel uyduların yüzeyinin altı (Europa ve Enceladus gibi) hayat için umut vaat ediyor. Önümüzdeki 50 yılın en büyük keşfi Dünya dışı yaşamın keşfi olacak. Galaksimizin derinliklerinden gelen bazı sinyallerin Dünya dışı zeki uygarlığa ait olduğu sanılsa da aslında henüz bilimsel olarak doğrulanmış bir sinyal alınmış değil. Kim bilir belki o sinyal önümüzdeki 50 yıl içinde gelir.

Bu istasyon Ay’a kurulacak üssün ilk adımları olacak. İnsanoğlu önce tekrar Ay’a gidecek ancak bu kez hiç olmadığı kadar ciddi bir şekilde. Ay’da şişirilebilir alanlar ve 3D yazıcılarla inşa edilmiş ‘köyler’ göreceğiz. Neredeyse hiç atmosferi olmayan Ay yüzeyinde deneyim kazanan insanoğlu Mars’a yolculuk için hazırlanacak.

Birçok optimist insanın görüşünün aksine, Mars’a kalıcı olarak (en az 2 yıl konaklama) bir grup astronotun gitmesi muhtemelen 2040-2050 yılından önce olmayacak. Hem Mars’a gidiş hem de insan vücudunun başka bir gök cisminde yeterince deneyim kazanmamış olması Mars’a gidişi erteleyebilir. Örneğin, Apollo görevlerinde astronotların modül dışına çıkıp Ay yüzeyinde geçirdikleri toplam süre sadece birkaç saatti. Yani dış uzay hakkında daha öğrenecek çok şeyimiz var.

8. Uzay ortamında yapılan bilimsel çalışmalar kanserden Alzheimer’a birçok hastalığın tedavisi için yeni çözüm yöntemlerine ulaşmamızı sağlıyor.

Ölümcül birçok hastalık için çok daha başarılı tedavi yöntemlerinin geliştirildiğine şahit olabiliriz. Yeni teleskoplar ve gözlem teknikleri tıptaki görüntüleme teknolojilerinde çığır açmaya devam edecek. Uzay çalışmalarının olumlu sonuçlarını günlük hayatımızda daha fazla göreceğiz.

Bu nedenle temiz enerjiye olan ihtiyaç artacak. En büyük temiz enerji kaynağımız kozmik ölçeklerde yanı başımızda yer alan Güneş. Derin uzay misyonlarının en büyük ihtiyacı da enerji. Bu nedenle uzay görevleri için daha verimli güneş panelleri geliştirilecek ve bu sayede Dünya’nın enerji ihtiyacına da bir çözüm üretilmiş olacak. En büyük Güneş enerjisi üretim tesisi Ay yüzeyine kurulursa şaşırmayın.

Kuantum dünyası ile genel göreliliği birleştiren bir denkleme nihayet ulaşılabilir. Kara deliklerin doğası hiç olmadığı kadar iyi anlaşılabilir. Büyük Patlama’dan hemen sonrasındaki evrenin ilkel yapısına ve dolayısıyla evrenin sonuna dair daha net bilgilere ulaşabiliriz. Evrenin şu an sahip olduğu madde-anti madde uyumsuzluğunu daha iyi anlayabilmek için Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndan daha büyük bir deney düzeneğini göreceğiz. Bu yolla belki kara maddenin doğası da daha iyi anlaşılmış olacak.

Uzaydaki tüm o ilerleyişine rağmen, insanlık yeryüzündeki klasik sorunlarıyla boğuşmaya devam edecek.

Ekonomik krizler, doğa katliamı, insan hakları ihlalleri, içme suyuna ulaşmada ciddi sorunlar, iklimdeki düzensizlikler nedeniyle oluşacak üretim açığı, salgın hastalıklar gibi tarihi boyunca süregelen sorunlar ne yazık ki devam edecek. Yukarıda listelenen uzay hedeflerini sekteye uğratacak başka ve daha ölümcül şey ise bir salgın hastalık olabilir. O nedenle uzayda ilerleyebilmek için öncelikle sağlığımızı koruyabilmeli, yani tıp bilimine daha fazla yatırım yapmalıyız. Öyle görünüyor ki, ne olursa olsun insanoğlu uzayda yayılmaya devam edecek. Sessiz, soğuk ve ölümün kol gezdiği uzayda yayılırken Dünya adını verdiğimiz bu gezegenin ne kadar kıymetli olduğunu umarım daha iyi anlamış oluruz.

Popüler İçerikler

Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
12.09.2020

ABD uzayda maden kaynaklarını arama, çıkarma ve kullanma çalışmaları için gerekli yasal düzenleme kararnamesinin Trump’ın imzasıyla yürürlüğe girdiğini açıklamıştı. 1979’daki Ay Sözleşmesi’ne de taraf olmadığını duyurdu. 2015 yılında onaylanan Uzay Yasası’nın ardından yayınlanan kararla şirketlerin önündeki engellerde kaldırıldı. Ay'da maden arama dışında platinyum ve kobalt gibi değerli elementleri küçük astroidlerden toplayabilirler lakin uzayda ülkelerin ve şirketlerin hırsı Dünya'yı tehdite dönüşebilir. Şöyle ki Carl Sagan ve Steve Ostro gibi astrofizikçiler, gezegenlerarası uzayda astreoidlerin rotalarının ve yörüngelerinin değiştirilmesinin Dünya ile çarpışma ihtimallerini arttıracağı ve bir felaketle sonlanabileceğinden bahsediyordu. Bu çalışmalar için milyarlarca dolar harcayanlar kendilerini ve Dünya'yı tehlikeye sokacak risklere girmez herhalde. İngiltere ve Çin'in de füzyon enerjisi çalışmaları vardı uzaya taşıyabilirler.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ