Ancak günümüzde o diploma, aslında sanal ortamda ulaşabileceğiniz bilgilere sahip olduğunuzun sadece resmi yoldan bir kanıtı değil midir?
Tüm bu ve buna benzer sorgulamalardan sonra üniversitelerin teknolojik ilerlemeye öncülük ettiği gerçeğini düşünmeden edemezsiniz. Tıptan iletişime hayatımızı kolaylaştıran birçok teknoloji üniversitelerin aynı zamanda birer araştırma ve geliştirme (ArGe) faaliyeti göstermesi nedeniyledir. Ancak daha sonra şunları kendinize sorabilirsiniz: Üniversitelerin reel çıktısı sadece bu ise kampüste bu kadar öğrenci kalabalığına ne gerek var? Bu tarz araştırmalar daha küçük ölçekli özel veya kamu kurumlarında yapılamaz mı? Ben bir tüketici olarak telefonun kamerasındaki CCD teknolojisi ile ilgilenmiyorsam detaylardan bana ne?
Olumlu sonuçları olsun ya da olmasın bilgiye kolay erişilebilen bir çağdayız. Çevremizdeki her şey değişirken üniversitelerin değişmemesi ve yüzlerce (hatta binlerce) yıldır aynı mantıkla hareket etmesi sizce de biraz garip değil mi?
Bilim ve ona bağlı olarak teknolojideki ilerleme sayesinde bilimdeki klasik bakış açısının yerini olasılıklara dayanan bir bakış açısı almışa benziyor. Ancak öyle görünüyor ki insan zihni, (varlığından itibaren devam eden toplumsal sorunlara çözüm bulamayışını da dikkate alırsak) klasik sorunlarıyla uğraşmaya devam ediyor ve edecek. İnsan doğasının olaylar karşısındaki tutum ve refleksleri 200 bin yıl önceki atalarından farklı değilse, aklın ve bilimin söylediği şeyleri dinleyecek bir zihinsel gelişime sahip değilsek, bizi bekleyen şeyin dünden daha büyük sorunlar olduğunu görmek sanırım zor olmasa gerek. Eğer bir toplumun kaderi, geçmişte olduğu gibi bizim inanç ve kanaatlerimize bağlı olarak şekilleniyorsa bir soruna çözüm olarak aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ne kadar akılcı, ne kadar mantıklıdır?
Öyle görünüyor ki toplum, bizzat evrenin kendisi gibi, belli bir süre sonra entropik doyuma ulaşıp dingin, ruhsuz ve soğuk bir şekle bürünecek. Soğuktan kastım hayatın yok olması, ölümün soğukluğudur. Elbette evrenin akıbeti senaryolarından biri de tekrarlayan evrendir. Toplumsal sorunların çözüleceğini, bir nevi Nirvana'ya ulaşacağımızı düşünmek, evrenin içine çöküp tekrar Büyük Patlama geçireceğini düşünmek gibidir. Oysa evrene olan şey ivmelenerek genişlemesi ve düzensizliğinin sürekli artmasıdır. Sanırım toplumu da benzer bir son bekliyor. Ya da ben çok pesimistim. Bilmiyorum.
Yazının başında da dediğim gibi bu bir düşünce egzersiziydi. Saat 05.45. Artık biraz uyuyayım (ki onun da gerçekliği sorgulanabilir).
Twitter
Instagram