'Çünkü Öcalan'ın, Erdoğan ve AKP hükümetinin niyeti konusunda ciddi endişesi, şüpheleri vardı ve şüphelerinde haksız değildi. Kendisine cezaevi içinde ‘ev’ gibi ortam sağlanması şüphelerini daha da artırıyordu. Ve evet, bu konuda hiçbirimiz yanılmadık maalesef.
28 Şubat 2015’te Dolmabahçe'de açıklanan mutabakattan sonra Erdoğan tam üç defa Çözüm Sürecini bitirdiğini söyledi. Nasıl mı?
14 Mart’ta “Kürt sorunu diye bir şey yok”, [1] 15 Mart’ta “Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok”, [2] 17 Mart’ta 'Türkiye'nin Kürt sorunu yoktur” [3] diyerek.
Şimdi soruyorum; olmayan bir sorun için Çözüm Süreci yürütülür mü? Erdoğan “Sorun yoksa Çözüm Süreci de yoktur” diye düşünüyor ve işte bu sözleriyle de Çözüm Sürecini bitirdiğini açıkça belirtiyordu.
Sonra neler olduğuna da kısaca bakalım.
20 Mart’ta Erdoğan, kelime kelime bildiği ve oturma düzenine kadar müdahale ettiği o mutabakatı inkar etti “Böyle bir şeyden doğrusu benim haberim yok” dedi. [4]
Aynı konuşmasında, isim isim bildiği akil insanlar heyetini inkar etti ve haberinin olmadığını söyledi. Akil insanlar heyeti için “Bir grubun oraya gönderilmesi neyi değiştirecek ki?” dedi. [5]
Dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç çıkıp “Cumhurbaşkanımız her şeyi çok iyi bilmektedir. Bu olaylardan haberdar olmaması mümkün değildir” diyecek kadar ortam gerildi. [6]
Erdoğan’ın derdi silahların bırakılması değil, seçim öncesinde bunun açıklanmasıydı sadece.
Haziran’da seçim vardı ve Erdoğan’ın tek derdi “başkan” olmaktı. Öcalan’dan “Silahları bıraktık” açıklamasını seçim öncesi alıp bunu oya dönüştürmeyi ve 400 milletvekilliği kazanarak Anayasa’yı tek başına değiştirip “başkan” olmak istiyordu. Bu olmayınca da Kürt sorunu yoktur demeye başladı, her detayını bildiği Dolmabahçe Mutabakatını inkar etti, kendisinin bizzat yer almasını istediği kişilerden de oluşan akil insanlar heyetini yok saydı.
Öcalan ise daha önce üstünde uzlaşılan takvime göre hareket edilmesinde ısrarcıydı. “Seçimden önce bu açıklama yapılmayacaksa ve seçimde benim işime yaramayacaksa ben ne yapayım böyle Çözüm Sürecini” diye düşünen Erdoğan, Çözüm Sürecini bitirip seçim kampanyasını başlattı.
5 Nisan’daki son görüşmenin ardından Öcalan ile tüm görüşmeleri askıya aldı. Biz ondan önceki üç hafta içinde tam 12 defa Erdoğan’la görüşmeye, onu ikna etmeye çalıştık. Bakanlarla, Hakan Fidan’la defalarca görüşüp onlara “Erdoğan’ı ya siz ikna edin ya da bizi görüştürün” dedik ancak Erdoğan kararını vermişti. Yılların emeğini, barış umutlarını, her şeyi “başkan” olmak için heba etmeyi göze almıştı ve oy yoksa barış da yok demişti.
İşte o günlerde “Madem öyle, biz de seni başkan yaptırmayacağız” dedim. Bu sloganın değerli Osman Kavala ile uzaktan yakından ilgisi yok. Partimizin o dönemdeki resmi politikasının, ruhunun rafine edilmiş hali olarak bize aittir. Ve o ruhla seçimde barajı aşıp AKP’den Meclis çoğunluğunu aldık. Yani Erdoğan 400 isterken 300 vekilinin de altına düştü. Sonrası 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan dehşeti ve bugüne nasıl gelindiğini hep birlikte acı şekilde yaşadık, yaşıyoruz.
Yani Erdoğan’ın saray ve saltanat oyunlarına kanmayıp planlarını bozduğumuz için bize bu kadar düşmanca davranıyor. Vatansever veya milliyetçi olduğu için ya da barış istediği için değil.
Tüm halka bir çağrıyla bitirmek istiyorum. Değerli kardeşlerim, merak etmeyin. Barışı, huzuru mutlaka sağlayacağız, birlikte bir arada, kardeşçe yaşayacağız. Buna bugüne kadar engel olan kişi Erdoğan’dır.
14 Mayıs’ta sandığa gidin ve bunca zulmü yaşatan, kendi sarayı ve koltuğu için ülkeyi yangın yerine çeviren bu şahsa hak ettiği demokrasi dersini verin. Oyunuzu değişim için kullanın.
Mesele benim hapisten çıkıp çıkmamam değil, ben halkım için 100 yıl da kalırım hapiste ama Erdoğan’ın derdi Selo değil, koltuk. Yeterince açık değil mi?
Selahattin Demirtaş
Edirne Cezaevi'
O dönem diğer partileri sürece dahil etmeyen, yapılan mutabakat metnini görmek isteyen halkı ve meclisteki vekilleri görmezden gelen ne AKP ne de HDP masumdur. Ne konuştuklarının da bir önemi yok. Hiç bir şekilde gerçek bir çözüm sürecine girildiğini düşünmedim. AKePe için bir oy devşirme süreciydi. HDP için ise anlamını hala bilmiyorum. Çünkü hala her iki tarafta Dolmabahçe metnini, ve öncesinde hangi konularda uzlaştı sır olarak saklıyor. Daha o günlerden meclis ve halk iradesi yok sayıldı ve bugünlere gelindi. Ben o nedenle sayın Kılıçdaroğlu'nun başlattığı Helalleşme sürecini daha ciddi ve halk lehine buluyorum.
Söylediklerinde haklılık payı var.Her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık diyen Bahçeli'ye zürriyetsiz diyen Rte bugün milliyetçi maskesi taktı Bahçeli ile ortak oldu neden ? 65 yaşından sonra dünya görüşü mü değişti hayır Bahçeli koltuğunu korumak için Rte ye muhtaç Rte e de Bahçeli'ye bütün kavgaları bütün davaları o aslında...
HDP'nin oylarına çökecekti. Bırakın HDP'den oy almayı, çözüm sürecinden önce %6 olan partinin oyunu %13'e fırlattığını anlayınca bir ayda her şey değişti. Bu süreç sırasında bizler kafatasçı, faşist, ırkçı olduk onlar ise demokrasi pıtırcığı. Çözüreci sırasında yapılan ilk seçimde Erdoğan %52 oy aldı. 7 Haziran 2015'te ise AKP %40'lık bir oy oranı ile milli duyguları hassas olduğu iddia edilen toplum tabusunu tek başına yıktı! Günümüzde HDP'nin adı geçtiği yerde böğüren şeyler bunu milliyetçilikten ya da vatanperverlikten değil, biat ettikleri sarayın saltanatını korumak adına koz olarak düşündükleri için yapıyorlar.