Türk öykücülüğünün gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Ömer Seyfettin’in cansız bedeninin başına gelenleri anlatacağız bugün. Sanata, sanatçıya, edebiyata, yazara ne kadar önem(!) verdiğimizin kanıtı adeta…
Türk öykücülüğünün gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Ömer Seyfettin’in cansız bedeninin başına gelenleri anlatacağız bugün. Sanata, sanatçıya, edebiyata, yazara ne kadar önem(!) verdiğimizin kanıtı adeta…
Kuşdili’ndeki Mahmud Baba Haziresi’ne gömülen Ömer Seyfettin’in çilesi bitmedi. Hazirenin üzerinden yol geçeceği için mezar kaldırıldı ve 1939 yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’na nakledildi.
İlginç bir şekilde cesedinin başına gelen olaylar da sıradan bir Ömer Seyfettin öyküsünü andırır olaylardır.
oldukden sonra vucudunu bakteriler, fareler yemis yada testere ile kesilmis farkeden sey nedir? aksine curuyup gidecegine vucudunun bir amaca hizmet etmesi daha kutsal degil mi? o tip ogrencileri burdan ogrendikleriyle nice hayatlar kurtaracaklar.
Ilkokulda psikolojimi alt üst eden kitaplarını bana okuttukları için Ömer Seyfettini hiç sevmem, herhangi birinin kitaplığında gördüğüm an çocuğuna okutacağına çöpe atmasını tavsiye ederim, öykülerindeki milliyetçilik rahatsız edici boyuttadır. Kafa kesmeler, insan yakmalar, tecavuzler, kudurmalar vs. Cesedine yapılan şeylerin öykülerinden bir farkı olmaması şaşırtıcı.