Seda Yekeler Yazio: Vicdan Yangınları

Merhaba, pandemi ve sellerden sonra bu sefer de ormanları, içindeki canlıları, evleri yanmış olan güzel ülkemin yorgun vatandaşları. Acılardan yorgun düşmüş, ağlamaktan gözleri kurumuş tüm insanlarımıza seslenmek istiyorum; ülkemizi bu noktadan ileri taşımak için tek şansımız var ve bu konu da benim konuşmakta kendimi en yetkin gördüğüm konu olan “eğitim”. 

Eğitim, doğru da yanlış da yapılsa, somut sonuçlarını görmenin zaman aldığı bir olgu. Gelişmiş ülkelerle geri kalmış ülkelerin arasındaki yegâne fark eğitim sistemleri ve personelleri. Farkın oluşmasına neden olan şeyin bizatihi kendisi eğitim.

Peki eğitimin amacı nedir? Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki 5 ana kategorideki ihtiyaçlarımızı karşılamaktır. Bu kategoriler şunlardır:

1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar,

2. Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma,

3. Sosyal İhtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb.,

4. Değer Verilme/Saygınlık İhtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma,

5. Kendini Gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık.

Son bir buçuk yılda yaşamakta olduğumuz pandemi döneminde ilk başta güvenlik ihtiyacımızı karşılamaya çalıştık ancak bu süre zarfında kapalı kalan iş yerleri nedeniyle yaşamsal ihtiyaçlarımız daha ağır bastı ve piramidin en üstünde yer alan 3., 4. ve 5. kategorilerdeki ihtiyaçlar artık lüks hale geldi. Şu anda yangınlar, kuraklık, seller gibi doğal afetler nedeniyle yine bu üç kategori lüks görünmeye başladı. Ancak uzun süre sadece fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayabilmenin insanoğlunu bu çağda mutlu edebilmesi mümkün değil. Yani insanlara, “Yaşıyorsun işte, şükret!” demek, eğitimden nasibini almamış insanların en sık başvurduğu argüman. Ancak pandemi ve yangın felaketlerinin içimizi yaktığı şu günlerde piramidin en altındaki ihtiyaç olan hayatta kalma ihtiyacını bile karşılayamıyorsak, buradan kurtulmanın yolu eğitimden geçiyor.

Yani her sene ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağında yangınların olması beklenen bir gerçek. Sadece ülkemizde değil tüm Akdeniz ülkelerinde yazın en kuru ve sıcak günlerinde gerçekleştiği bilinen bir felaket. Mesela tarih eğitimimiz iyi olsa, Türk tarihinin ilk yazılı vesikası olan Orhun abidelerinden birisi olan Bilge Kağan yazıtının Kuzey yüzündeki “Türk halkı! Aksisin: acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir doyarsan acıkacağını düşünmezsin.” sözlerini idrak edip, karnımız tokken acıkacağımızı ve buna uygun plan yapmamız gerektiğini bilirdik. 

Peki bu beklenen olaylara karşı hazırlıklı olup korunmak için ne gerekiyor? Mesela ülkenin yangın söndürme araçlarını coğrafyamızın ve iklimimizin şartlarına göre hazır tutmak, iklim değişikliğinin gerçeklerine uygun olarak bu araçları çeşitlendirmek ve çalışır durumda tutmak, bunların birbiriyle uyum içinde çalışacağı bir örgütlenmeyi oluşturmak ve hatta bu felaketlerin ilk başta ortaya çıkmasını engellemek için eğitim gerekiyor. İzmariti camdan atmamak, çöpleri doğaya atmamak için tüm toplumun iyi eğitilmesi, ülkenin şartlarını doğru belirlemek için coğrafya uzmanları, biyologlar, ormancılar, harita ve topoğrafya uzmanlarını iyi eğitilmesi, sonra olası yangınların söndürülmesi için itfaiye çalışanları ve yangın uzmanlarının iyi eğitilmesi, gereken araçların bakımlarının yapılması için teknisyenlerin iyi eğitilmesi, araçları kullanacak operatör, şoför ve pilotların iyi eğitilmesi, bu araçların alınması için bütçeyi hazırlayacak uzman ve devlet görevlilerinin iyi eğitilmesi, iyi eğitilmiş tüm bu liyakatli kadroları iş başına getirecek devlet adamları ve siyasetçilerin iyi eğitilmesi, ve son olarak da bu siyasetçileri görev başına getirecek seçmenlerin iyi eğitilmesi gerekiyor.

İhtiyaçlar hiyerarşisini oluşturan piramidin en üst kademesindeki ihtiyaçları karşılayabilmenin tek yolu eğitimdir.

Evi barkı yanan, tüm hayatları boyunca verdikleri tüm emeklerinin yok olduğunu düşünen insanlara “vicdanla” yaklaşmak, kaybettikleri şeyin sadece evleri değil, geçimlerini sağladıkları tarlalarının, hayvanlarının, arılarının, ormanlarının olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu bölgedeki insanların en az 2-3 sene gelirsiz kalacağını düşünerek tüm millet olarak gerekli çalışmaları yapmalıyız. Buradaki insanlara yeni gelir kapıları yaratmak için de yine iş geliştirme eğitimleri hazırlamalıyız.

Evet, dünyadaki halkların “devletleri” oluşturmasının ve bu işleri organize edebilmesi için gelirlerinden pay olarak aktarıp adına “vergi” adını verdikleri paralar vardır. Bu vergilerin doğru kullanıldığı devletlerin vatandaşlarından birisi oluncaya kadar hepimiz kendi “vicdanımızın” gerektirdiği şeyi yapmalıyız. Zira birçok filozofa göre “medeniyet” ne konuşmayı bulduğumuz gün ne yazıyı bulduğumuz gün başlamıştır; 'medeniyet” kırılan ilk bacağın iyileştiği gün başlamıştır çünkü o bacağın iyileşmesi için birisinin o kişi için avlanması, su taşıması ve ona bakması gerekmiştir. Medeniyet bugün de içinde bulunduğumuz günlerde maalesef birbirimize destek olma anlamını taşıyor.

Medeniyetin anlamının sanat, huzur, sağlık, güvenlik, sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme haline dönüşebileceği günlere ulaşmak için ben eğitim alanında tüm toplum için elimden geleni yapmaya devam edeceğim. Sizi de elinizden geleni yapmaya ve arzu ettiğimiz yaşam koşullarını oluşturmak için sorumluluk almaya davet ediyorum. 

Sağlıklı ve felaketsiz günlerde tekrar görüşmek üzere tüm okuyucularıma geçmiş olsun diyorum…

Instagram

Twitter

Linkedln

Web

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!