Onlardan bitmek bilmeyen taleplerde bulunan, sürekli isteyen, rekabete iten bizleriz. Ve işin özünde, rekabet iyidir, insanı değişime ve gelişime teşvik eder diyenler aslında bu rekabetin, onları mevcut eğitim sisteminde ittiğimiz 4 yanlışın 1 doğruyu götürdüğü bu yarışın sadece çocukların kendileri ile ilgili olması. Kendileri ile ilgili ne demek? Başkalarına mentör olmalarına müsaade etmiyoruz demek. Başka çocuklara yardım etmelerine imkân tanımıyoruz demek. Onları kendi soyutlanmışlıkları ve bencil duyguları ile baş başa bırakıyoruz demek.
Biyolojik olarak 12 yaş civarı sırf üreme yetisi kazandı diye çocuk olarak addetmekten çıkarıp yetişkin kategorisine almaya başladığımız çocuklarımızda, çocukken, çocukluklarını yaşarken ortaya koyabilecekleri ve bununla da harika sonuçlar yaratabilecekleri inanılmaz bir “sorumluluk” potansiyeli var, bizler bu potansiyeli yok etmezsek tabii. Dolayısı ile çocukları sadece akranları ile sınırlamak; örneğin; yetişkin sayılan bir lise öğrencisini sürekli yaşıtlarına maruz bırakmak onlara çocuk muamelesi yapmak demek, onları çocuk bırakmak demek.
Eğer onları yaşlara ve şubelere ayrılmış kapalı duvarların ardındaki gerçek dünyaya göre ve gerçek dünya için yetiştirebilmeyi, hiçbir çocuğun yalnızca öğrenci olmadığı, aynı zamanda da öğretmen/rol model olup, buna göre de saygı gördüğü bireyler yapabilmeyi becerebilirsek; işte o zaman o duvarlar kendisinin ardındaki gerçek dünyaya benzeyecek ve her bir öğrenci yalnızca saniyede şu kadar sayıda test çözebilmeleri ile sınıflandırılmak yerine gerçekten “işlev sahibi” bireyler olarak yetişecekler.