Seçimler Ertelenecek mi?

Can kaybı 73 bine, hasar 84 milyar dolara ulaşabilir. 100 bin konut oturulamaz durumda. Asrın felaketinin tozu hâlâ havadayken bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Ülke olarak ulusal yastayız, hepimizde bir travma, şok hali, çaresizlik ve sahipsizlik hissi var…

Orman yangınlarında hissettiğim ıstırabın bir benzeri, bu seferkinde ise çaresizlik hissim daha ağır...

Bende sizler gibi uyuyamıyor ekranda artan sayıların bir insanın annesi, babası, kardeşi, dedesi olduğu gerçeği ile empati kuruyor ve ilk günlerin şokunu atlatmaya çalışırken bir yandan da sorguluyorum

İlk günlerdeki şaşkınlık ve üzüntü halim yerini öfkeyle birlikte yaşanan tüm süreçteki ‘yetkinin tek elde toplanmasının’ zincirleme etkisinin büyüklüğünün tüm kurumların yetkisizliğinin sistemin tamamen merkezileştirilmesinin nasıl bir çıkmaza bizi sürüklediğini görme gerçekliğini yüzüme bir tokat gibi yeniden çarpıyor. Afad Müdürü İsmail Palakoğlu’nun Tasavvuf ve İlahiyat Fakültesi özgeçmişini, Diyanet’te kariyerini sürdüren bir kişinin ne lisans ne yüksek lisans konusunda idari bir eğitiminin olmamasını sorguluyorum. Sonra 99 depreminin kahramanlarından  Akut Başkanı Nasuh Mahruki’nin açıklamalarını dinliyorum. Akut Başkanı olarak görevden nasıl zorla uzaklaştırıldığını anlattığı kendi açıklamasıyla isyanım artıyor.

Yapı denetiminin, neden o ilin mimarlar odasından alınıp  belediyelere verildiğini, askerin deprem bölgelerine neden geç gittiğini sorguluyorum. Afetlerle mücadele görevi EMASYA  (Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma Protokolü)  protokolü askere şehirdeki olaylara müdahale etme hakkını verirken bunun 2018 yılında neden kaldırıldığını; 99 depreminde dahi 24 bin askerimiz görev yapmışken, 10 ili kapsayan böylesi bir felakette 430 bin personelinin neden 3500-4000 kişisinin deprem bölgesine gönderildiğini ve neden ilk 48 saatte hayati müdahale de bu kadar geç kalındığını sorguluyorum… 

Neden yurtdışından deprem yardımı için gelen arama kurtarma ekiplerinin enkazlara iş makinaları sokulduğu için geri döndüğünü de ve 6 Şubat Pazartesi sabah 11.00’de  “Saadet Hanım tüm Antakya bitti.” mesajı bana gelirken yetkililere gitmemiş olma ihtimali olmadığını düşünerek ‘Ulusal Yas’ ilan etmenin  neden aynı gün  akşam 8.00’e kaldığını sorguluyorum… 

Borsa İstanbul’u kapatmanın neden 2.5 gün sürdüğünü, neden çarşamba gününe kaldığını ve son 2 günlük işlemlerin kapatmaya rağmen neden aynı gün iptal olmadığını sorguluyorum. Depremin 8. gününde Merkez Bankası ve Spk’ dan  nakit sıkışıklığı hususunda bir tedbir planı ve uygulayacakları hususunda bir açıklamanın neden gelmediğini de. Hepimizin üzerinde hem fikir olduğu konu deprem öncesinde olduğu gibi organize olamamış hükümet deprem sonrasında da yönetimdeki bu koordinasyonsuzluğuyla kendini gösteriyor… Ve hepimizin 6 Şubat öncesindeki kaygıları dertleriyle, 6 Şubat sonrası da bir değil…

Bu toplumu, ezberci biat ettiren zihniyet anlayışı değil sorgulayan ve sorgulatan sistem değiştirecek… Ben hâlâ buna inanıyorum…

Mevcut durumumuz zaten iç açıcı değildi ancak bundan sonrası çok daha zorlayıcı. Ekonomi derin bir yarık daha aldı.

Seçime kadar ve seçimden sonrasına yönelik piyasa öngörülerimiz varken bu yapay refahlık hali ancak seçime kadar öyle veya böyle sürdürülmeye çalışılacak kanaati oluşmuşken şimdi 6 Şubat öncesi ve sonrası olarak bakmak daha doğru…

Ne zamandır sizlerden yazılarımla uzak kaldım… Bu yazıdan evvel sizlerle paylaşmak istediğim “Kur Korumalı Mevduat yapmaya devam mı?” konusunda çok fazla soru geldiği için yazımı hazırlamış olsam da yaşadığımız bu deprem felaketiyle ekonomide gidişatı tümden değiştirecek bir süreçte olduğumuzun idrakinde, buradan sonraki en önemli gündem maddemiz konusunda bir değerlendirme yapmak istedim…

Yeni seçim tarihi ‘güncellemesi’ kaçınılmaz… Can kayıpları çok ciddi artış gösterecek beklentisi maalesef yürekleri yaksa da büyük bir tepkiyi beraberinde getirecek...

6 Şubat öncesi resmi olarak açıklanmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan 14 Mayıs seçim tarihi bir muammaya dönüşecek gibi görünüyor. Bu tarihin erteleneceğine şüphem olmasa da, asıl meselenin 18 Haziran 2023’te dahi seçimin olmama ihtimaline yönelik aldığım bulgular olduğunu söylemeliyim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 'Bir yıl içinde inşa ve ihya çalışmalarını halledeceğiz. Türkiye genelindeki tüm KYK yurtları yaz sonuna kadar depremzedelere tahsis edilecek. Üniversitelerimizi yaz aylarına kadar tatil ediyoruz, uzaktan eğitime geçiyoruz.” sözlerine benim gibi dikkat kesilenler olmuştur..

Yeni seçim tarihi ‘güncellemesi’ kaçınılmaz gibi… Nedenine gelince; tüm deprem bölgesinde 2019 yılında seçmen sayısı 8 milyon 140 bin iken, 2023 seçimlerinde bu rakamın 9.5 milyon olduğu düşünülüyor. Bu da mevcut seçmenin %16’sının etkilenmesi demek. 3 ay gibi bir zamanda, bu 10 ilde depremzedelerin sağlıklı seçim sürecine hazırlanılacağına dair şüphem var. Çok büyük bir yıkımdan söz ediyoruz. Ölü sayısının çok artacağı ihtimaliyle 100 bin konut oturulamaz durumda. Bu olağanüstü durum karşısında bizi daha da zorlayacak siyasi bir kargaşa ihtimali çok yüksek…

Seçimler olması gereken 18 Haziran 2023’ten daha ileri bir tarihe alınabilir mi, ertelenebilir mi?

Burada Anayasa’nın ilgili maddesi “Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, TBMM seçimlerin 1 yıl ertelenmesine karar verebilir.” diyor.

Yani aslında Anayasa’da net olan ‘savaş’ maddesi,  burada doğal afetler dahil edilmemiş. Anayasa seçimlerin ertelenmesini olanaklı kılan mücbir sebebi  savaş olarak tanımlamış. Sonuç olarak “Savaş hali dışındaki herhangi bir nedenle seçimlerin ertelenmesi “hukuken” mümkün değildir.” denilse de, araştırdığımda  bazı Anayasa hukukçularının bu noktayı asla yoruma dahi açık bulmadığını, bazılarının ise bu konuda yoruma açık kapı bıraktıklarını fark ettim. “Doğal afet hangi boyutta olursa olsun seçimin ertelenmesine neden olamaz ancak Türkiye bir başka ülkeyle savaş ilan ederse Meclis bu kararı alabilir.”  dense de  hukukçular açısından tartışmalı bir konu daha ülke gündemine gelecek gibi duruyor. Ayrıca 18 Haziran 2023’te, Millete verilmiş seçimle hükümeti ve Cumhurbaşkanını seçme hakkının millete geri verilmeyecek olması, demokrasi ve hiç açılmamış kapkaranlık bir kapının zorlanması akla dahi getirilmemesi gereken karanlık bir dönem vurgusu da yapılıyor. Zira bir kere bu keyfiyet söz konusu olursa bundan sonra olmaması için de hiçbir neden yok. Bu da belirsizliğin iyice artması demek.

Şu süreç ancak ciddi vergi  artışları yoluyla kaynak yaratılarak atlatılmaya çalışılacak olsa da …Toplanan deprem vergisi olarak bilinen özel İletişim vergisinde biriken 36.5 Milyar Dolar 2003-2022 bu vergideki tahsilat 86.2 milyar TL iken ..O yıllardaki kur ile hesaplandığında  36.5 milyar dolar yani bugünkü kurdan 689 milyar TL gibi devasa bir rakam iken !!  “Bu para nerelere, nasıl harcandı?” bunları da sorgulayalım istiyorum..

Gelelim piyasalara…

Belirsizliği sevmeyen Borsa, açıldığı zaman kan kaybetmeye devam edecek. Yatırımcıları düşüşte panik olmamaya davet etsem de önümüzdeki dönemin oldukça zorlayıcı olacağını ve ısrarla 6 Şubat’ın milat kabul edilmesi gerektiğinin altını çizeyim…

 6 Şubat öncesi ekonomide dertlerimiz;

1- Enflasyonda ocak ayı beklentilerin çok üzerinde, neredeyse 2 katı yüksek gelen, aylık % 6.65 açıklayan Tüik bu açıklamasıyla bizleri bile şaşırtırken baz etkisinin öyle sandığımız gibi yıllık enflasyonda ciddi bir düşüş yaratmayacağını da  gösterdi. Şu anda yıllık % 57.68; Üfe’de %86.46 dayız. Hesabınızı öyle söylendiği gibi % 20 enflasyona göre yaparsanız yaya kalırsınız gerçekliğiyle enflasyonun % 50’nin altına düşmeyeceğini bilelim.  

2- Yaptırım uygulanan Rus kurumlarıyla iş yapan Türk şirket ve bankalarına ilişkin ABD’den gelen uyarılar 

3- Gülben Hanım’ın Borsa İstanbul ile hasbihali

4- Şubat başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  TRT röportajında,  tekrar faizi indireceği ve % 9’un altına çekeceğini ifade eden sözleriyle, 23 Şubat 2023’te yapılacak toplantısında Merkez Bankasından bir faiz indirimi daha gelebileceği beklentisi

5- Rezervlerdeki erime kaybının devamı

6- Millet İttifakı’nın açıklayacağı Cumhurbaşkanı adayının ismine yönelik tartışmalar 

6 Şubat sonrası ekonomi de dertlerimiz;

Henüz tam olarak depremin maddi hasar boyutu hesaplanmasa da Turkonfed hazırladığı raporda Marmara Depremi verilerinin kullanıldığı metodoloji ile 10 ili kapsayan, merkezi Kahramanmaraş olan depremlerin 84,1 milyar dolarlık mali hasar yaratacağını açıkladı. TÜRKONFED raporunda altyapı hasarlarını 7 ana başlıkta topladı. (Ulaşım, elektrik, doğalgaz, petrol hatları, iletişim, hastaneler, okullar) 

Yukarıdaki tüm saydıklarımıza ilaveten seçim belirsizliği ve öngörülememezlik ise bundan sonraki sürecin, bizleri epey zorlayacak olduğu konusuna getiriyor.

Bu yazı yayına hazırlandığı pazartesi akşamı daha hâlâ, SPK Borsa İstanbulun çarşamba günü itibariyle kapatma kararının uzatılmasına yönelik duyurusunu yapmamıştı.  Zaten yatırımcılara yönelik doyurucu açıklama ve önlemler seti almadan açılmasının Bist 100’deki çöküşü buradan daha da derinleştireceği en az %10-15 daha geri çekilmenin mümkün olacağını düşünüyorum. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar asrın afeti için yatırımcılar adına hangi hazırlıkları yaptıklarını ivedilikle duyurmalıdır… Nakit ihtiyacının nasıl giderileceği de duyurulmalı…

Piyasa için kısa kısa notlarımı da aktarmak isterim, Borsa İstanbul açılışıyla beraber düşüşünün devamını…

Dolar kurunda baskıyla tutulan bu sürecin, artan döviz ihtiyacının özellikle seçim belirsizliğinin arttığı mayıs sonrası dönemde kurda yukarı trendin devamını…

Altın da ise böyle üzüntülü bir dönemimizde görüşlerimi merak edenler açısından 1850 $ ons seviyesinin salı 16.30’da Amerika’dan gelecek enflasyon datasının beklenen den yüksek gelmesi olasılığı sebebiyle ‘dolar’ endeksinde yükseliş emtialar da düşüş ve 1850 $ nin altına doğru sarkma ve gramında yeniden 1.100’lere doğru geri çekilme potansiyelini yüksek görüyorum. Şu saatler de 1850 ons / dolara yakınsayan altın, salı günü gelecek veriyi bekliyor. Sonrasında ya aşağı doğru kıracak ya da yeniden 1870’e doğru rahatlayacak. Dediğim gibi gelecek veri çok önemli ve % 6.50 yıllık ABD enflasyonunu gelecek veri aşağı çekmemiş ise Amerika’dan faiz artırımının yeniden 0.50 yapılması ihtimalini kuvvetlendirir ve bu durumda altın 1790 dolar / ons seviyesine gerileyebilir…

Hepimizi yasa boğan bu süreçte milletimizin başı sağ olsun. Vefat edenlerin mekanlarının cennet olduğuna şüphesiz inancımla Allah geride kalanların metanetini ve sabrını artırsın. Dilerim bu depremin vicdanı sorumluluğu hepimizi bundan sonra böyle büyük bir acı yaşamamız adına davranışlarımızı değiştirdiğimiz bilinçli vatandaş olma adına en büyük kırılımı yaratsın…

Takipçisi olduğum son bir konuda hatırlatma yapmak isterim: 

Türkiye Barolar Birliği başkanı bir daha bu tür felaketlerin yaşanmaması için deprem nedeniyle yıkılan binaların yapımında denetiminde ve onaylanmasında ilgisi olanlar hakkında suç duyurusunda bulundular. Bu sürecin takipçisi ve gereken kamuoyu baskısını da vatandaş olarak göstermek zorunda olduğumuzu düşünüyor sizlerin de ilgisini ve takibini bekliyorum.

Sevgiyle 

Ekonominin Gülen Yüzü

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
14.02.2023

Anayasa açıkça ihlal edilip savaş olmaksızın seçim ertelenirse orada kalmaz.Bir daha halkın önüne sandık koymamaya kadar giden karanlık bir dönemin kapısı aralanır.Kimsenin depremi,yaşanan acıları ve iyi niyetinizi suistimal etmesine izin vermeyin...

14.02.2023

Bu fırıldak hokkabazlar ülkeyi savaşa mı sokacaklarda seçimi ertelemek istiyorlar Anayasayı okunsunlar korkunun faydası yok tekbirci rezil şovmenler

15.02.2023

Secimlerin ertelenmesi ve tamamen ortadan kaldirilmasi Devlet Bahceli Projesidir :Türkiyede Secimlar hic bir zaman yapilmasin ve kendileri hep Mecliste olsun ve Tayyip Erdogan 2073 Senesine kadar iktidarda kalsin.Bu sevimsiz binsin arabasina Arabesk müzik acsin hayal kursun.Baska bir dünyasi yok...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ