PKK’yla ilgili dünya liderleri ne diyor?
Şu ana kadar Sayın Obama, Hollande, Putin, Suudi Kralı Selman bin ABDülaziz ile görüşmem oldu. Katar Emiri’yle Ürdün Kralı’yla görüştüm, İtalya Başbakanı Renzi aramıştı, Irak Cumhurbaşkanı ile temas ettik. Başbakanlar düzeyinde de Sayın Davutoğlu’nun yaptığı görüşmeler var. Bu ülkelerin tamamı DAİŞ ve PKK da dahil olmak üzere teröre karşı verdiğimiz mücadelede bizi desteklediklerini belirtiyor. NATO ile attığımız adımlar var. Olağanüstü toplantıdan müspet karar çıktı. Attığımız adımlara saygı duyduklarını söylediler. Bu süreçtir demiştik. DAİŞ’ten PKK’ya kadar tüm terör oluşumlarını hedef alan bir süreç. Bu çerçevede gerek sınır ötesi gerek içerde operasyonlarımız devam etti, devam ediyor ve edecek.
Şu anda askerlerimize ve polisimize yönelik, uykudaki ve evindeki iki polisin şehit edilmesi, babasıyla telefon görüşmesi yapan bir askerin şehit edilmesi, hanımıyla evine dönen binbaşının çapraz ateşe tutulmak suretiyle şehit edilmesi gibi haince saldırılarla karşı karşıyayız. Terör örgütü ve yandaşları Suruç’taki saldırıyı dahi farklı yerlere çekme gayretinde. Cumhurbaşkanlığı makamını dahi bununla ilintilendirmeye kalkışıyorlar. Bunlarda ne haya var ne edep! 6-8 Ekim olaylarında, şu anda sözüm ona milletvekili olan kişinin yaptıkları ortada. 50 Kürt Vatandaşımız hayatını kaybetti. Ölen de öldüren de Kürt! Şimdi dokunulmazlığın kaldırılması ve benzeri yaklaşımlarla kendileri farklı bir oyunun içine giriyorlar. Kararı parlamento verecek. Bu zata şunu sormak lazım, ‘ABD ve AB’nin terör listesinde olan bir örgütü sen terör örgütü olarak ilan edebiliyor musun?’ Tam tersine bunlar Suriye de dahil olmak üzere terör yapılanmalarına sahip çıkma peşindeler.
Şırnak’tan yine 3 şehit haberi geldi...
Bu saldırılar PKK’nın vahşetini açıkça ortaya koyuyor. Karşılıksız bırakılmayacaktır. Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bir polisimizi, Şırnak’ta üç askerimizi kaybetmek bizleri derinden üzmüştür. Şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize sabır diliyorum. Terörü minimize etmek konusunda kararlıyız.
Tüm bu yaşananlardan çözüm süreci nasıl etkilenir?
Biz bu yola çıkarken ‘demokratik açılım’ diye çıktık. ‘Milli beraberlik ve kardeşlik’ dedik. Çözüm süreciyle de taçlandıralım istedik. Ama ne yazık ki süreci istismar edenler çıktı. Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik. ‘Sandıklarda tehdit yoktu, sıkıntı yaşanmadı’ iddiaları doğru değil. Tehdit vardı, bizzat gelip anlatanlar oldu. Muhtarlardan dinledik. Büyükşehirlerde bile kısmen yaşandı. Yakılan, yıkılan parti merkezleri oldu. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Dolayısıyla bundan sonra çözüm sürecinin istismarına müsade edilmemeli. Önemli olan içeriktir, temel hak ve özgürlüklerdir. 10 yıllardır görülmeyen her türlü özgürlüğü sağladık. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını kaldırdık. Bunlar kolay şeyler değildi. ‘Bir saatlik Kürtçe yayın mı yapılsa?’ tartışması yapılırken biz tam gün Kürtçe yayın yapan TRT Şeş’i kurduk. Anadolu’da değiştirilmiş olan yer isimlerinin yeniden kullanılmasına imkan sağladık. Ama yetinmeyip bölgeyi ayırma peşinde koşanlar varsa hiç kusura bakmasınlar. Bizler vatanımızın bölünmezliğine sahip çıkmak zorundayız. Bundan kesinlikle taviz vermeyiz. 78 milyon tek milletiz. Sadece Türkler yok bu kavramın içinde. Bu milletin tek bayrağı var, tek vatan 780 bin kilometrekare. Bu vatan üzerinde operasyona müsade edemeyiz. Ayrımcılığa müsade etmeyiz. Dördüncüsü tek devlettir. Devlet içinde devlet olmaz. Nitekim paralel devlete müsade etmedik.
İşte şimdi Kuzey Suriye’de olan da yine tek devlete karşı bir girişimdir. En doğudan Akdeniz’e kadar bir koridor oluşturma gayreti içindeler. DAİŞ, Cerablus’ta bu hesapların önünde onlara bir mania teşkil ediyordu, bu nedenle bir mücadeleye girdiler. Ancak Türkiye iyi terörist, kötü terörist şeklindeki bir oyuna müsade etmeyecektir, terörist teröristtir.