Güzelliğin göreceli bir kavram olduğunu biliyorduk da bu kadar göreceli olacağını hiç düşünmemiştik...
Güzelliğin göreceli bir kavram olduğunu biliyorduk da bu kadar göreceli olacağını hiç düşünmemiştik...
13. yüzyılda soyluların eşleri ve kızları arasında oldukça popüler bir uygulama olan ayak bağlama, en acı verici güzellik uygulamalarından biriydi. Erken yaşlardan itibaren sarılmaya başlayan ayaklar, kemiklerin kırılması ve parmakların içe doğru bükülerek yumruk şeklini almasıyla sonuçlanıyordu.
Hindistan'daki Apatani Kabilesinde oldukça yaygın olan burun tıkacı, kadınları güzelleştirmek için değil de çirkinleştirmek için yapılan bir uygulama aslında. Çünkü Apatani kadınlarının Hindistan'ın en güzel kadınları olduğu söyleniyor. Bu durum diğer kabilelerin ilgisini çekip de savaşa neden olmasın diye burun tıkaçlarıyla kadınların bu 'çekici görünümleri' azaltılıyor.
1940'lı yıllarda yaşanan naylon kıtlığından dolayı kadınlar için külotlu çorap üretimi yapılmıyordu. Bu nedenle aynı görünümü elde edebilmek için piyasaya külotlu çorap görünümü veren boyalar sürüldü.
Çinlilerin bir garip uygulaması da çılgıncasına uzattıkları tırnaklardı. Hem kadın hem de erkeklerde zenginliğe işaret olan uzun tırnaklar, bu kişilerin ellerini kullanarak hiçbir iş yapmaya ihtiyaç duymadığının göstergesiydi.
Etiyopya'daki Mursi kabilesinde, küçük yaşlardan itibaren kadınların ağzına plaka takılmaya başlanıyor ve plakaların büyüklüğü zamanla kademeli olarak artırılıyor. Kadınların taktıkları bu plakalar, onların ne kadar becerikli ve sağlam karakterli olduklarını gösteriyor. İşin ilginç yanı, kabilenin en güçlü erkeğine sahip olmak istiyorsanız, o kadar büyük bir plaka takmanız gerek. Zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır diye düşünüyorlar galiba.
18. yüzyılda İngilizler için aşırı beyaz ten asalet belirtisiydi, çünkü beyaz ten güneş altında ağır işlerde çalışılmadığına işaret ediyordu. Boyun ve göğsü sergilemek de moda olunca, kadınlar tenlerinin beyazlığını vurgulamak için göğüslerine mavi damarlar çizmeye başlamışlardı.
Nedendir bilinmez ama Orta Çağ ve Rönesans döneminde kadınlarda kaşın pek sevildiği söylenemez. O dönemlerde güzel sayılabilmeniz için kaşlarınızı tıraş edip yüzünüzün tazeliğini ön plana çıkarmanız gerekiyordu. Şimdiyse insanlar kaş ektirmek için tonlarca para döküyor. İnsanoğlu işte...
Eğer her gün dişlerinizi fırçalamaya üşeniyorsanız, Japonların asırlar önceki bu güzellik uygulaması sizin için biçilmiş kaftan olabilir! 19. yüzyılda Japon kadınların dişlerini siyaha boyamaları evli ve çekici bir kadın olduklarının göstergesiymiş.
16. yüzyıldan itibaren korse kadınların en çok kullandığı aksesuarlardan biriydi. İnce bel ve dik duran göğüs, kadınlara zarif ve diri bir vücuda sahip oldukları hissini veriyordu. Ancak 'Boşanma Korsesi' adı verilen bir korse moda olunca kadınlar için de çileli günler başladı. Nefes almanızı neredeyse imkansız hale getiren, belinizi kürdandan daha ince yapan ve memelerinizin arasında neredeyse otoyol inşa edilecek kadar bir boşluk yaratan bu korselerin neden moda olduğu ise merak konusu...
Yine Rönesans döneminde, kadınlar tarafından uygulanan bir garip yöntem de alnı ön plana çıkarmak ve yuvarlak bir kafatasına sahip olduklarını göstermek için saç çizgilerini yok etmekti. Bunu da alın bölgesindeki saçları kopararak ya da tıraş ederek yapıyorlardı.
Bu Çinliler neden böyle insanlar, gerçekten bir fikrimiz yok. Ama Rönesans dönemi kadınlarının aksine kaşı sevdikleri aşikar. Eski çağlarda Çinli kadınlar kaşlarını kısa ve saç çizgilerine yakın olacak şekilde şekillendiriyorlarmış. Bizde yüze bu acıklı ifadeyi veren modelin adı Küçük Emrah olarak geçiyor amma velakin Çinli kadınlar arasında oldukça popülermiş.
Zeki, çevik ve ahlaklı oluşumuz bir yana, aynı zamanda da zevk sahibiyiz. Moda geçici, doğal güzellik kalıcıdır. Siz siz olun, güzelliğinizi bunlar gibi abuk sabuk standartlara uyacağız diye bozmayın.
o değil de en sonda ki thy kabin memurlarının şıklığı ve zarifliğinden eser var mı şimdi
#1 Küçük ayaklarla ilgili geleneğin erkekler tarafından dayatılan ve kadınların fazlasıyla gönülsüz uyguladığı bir gelenek olduğunu çok iyi biliyorum. Hakkında 976948493 tane belgesel çekip makale yazdı insanlar, keşke biraz daha araştırma yapsaydınız yazarken.
Yani anlıyoruz ki yıllarca ne çekmiş kadınlar, hala da çekiyorlar. Güzellik uğruna (ki neye göre, kime göre güzel?) kadının kendisine yaptıkları da ayrı bi olay. Birçoğu erkeklerden bile bağımsız zaten. Saçmalık.