Onların doğduğu sene Uluslararası Uzay İstasyonu'nun inşaatına başlanmıştı. Bu adım dünya için önemliydi çünkü bu istasyon, astronot ve bilim insanlarına ev sahipliği yapacaktı.
Ayrıca üniversiteye girişte uygulanan iki aşamalı sınavın yerine tek aşmalı ÖSS'ye geçildi. Başta bu büyük bir değişiklik gibi görünse de, 98 yılından itibaren 10 kez değişen Milli Eğitim Bakanı ve görevinin başına gelen her bakanın kendi reform paketleri ile gerçek değişikliğin ne demek olduğunu deneyimlemiş olduk.
Bu da, bugün üniversiteden mezun olan neslin, zihinsel, sözel ve sosyal gelişimlerinde etkili olan okul öncesi eğitimden büyük oranda mahrum kaldığını gösteriyor.
2004 yılında LGS gitti, OKS geldi. 2008'de OKS'nin yerini üç aşamalı SBS aldı. Üç aşamalı SBS sadece 1 yıl uygulandı, 2009'da yine tek aşamalı sisteme dönüldü. Daha sonra hayatımıza bir anda TEOG girdi ancak TEOG da kendisinden önceki sınavlar gibi uzun süre uygulanmadı. O da şöyle bir uğrayıp gitti. Tüm bu sınav sistemi değişiklikleri nedeniyle 2000'lerde okula başlayan hiçbir öğrenci aynı sistem içinde mezun olamadı.
Ancak bu değişiklik tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı sendikalar bu sistemin öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirmek için yapıldığını öne sürdü. Biz Türkiye'de eğitim sistemi tartışmalarına devam ederken, aynı yıl NASA'nın keşif aracı Mars yolculuğunu başarıyla tamamladı, Kızıl Gezegen'i araştırmaya başladı.
Hükümet ve Gülen yapılanması arasındaki dershane konusunun patlak vermesinin ardından 1 Eylül 2015 itibarıyla dershane ve etüt merkezleri bir anda kapatıldı. Bu karar, bu zamana kadar tamamen dershaneye bağlı bir eğitim sisteminde yer alan veli ve öğrenciler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Ayrıca bu süreçte ÖSYM tarafından gerçekleştirilen birçok sınavın şaibeli olduğu iddiası yayıldı.
Elbette eğitimin gündemi bile siyasetle bu kadar meşgulken PISA testinden sınıfta kalmamız pek şaşırtıcı değildi. Neyse ki 2018 yılında biraz daha iyi sonuçlar elde edildi. Ancak yine de Türkiye tüm alanlarda OECD ortalamasının altında yer almaya devam etti.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın uyguladığı testlerin sonuçları bizi bu acı gerçekle yüzleştiriyor. Ayrıca Türkiye'de öğrencilerin %26'sı hala okudukları Türkçe metinlere ilişkin yorum yapmakta zorlanıyor.
Son 18 yılda 'Her İle Bir Üniversite' vaadi büyük oranda gerçekleştirildi ve üniversite sayısı 70'lerden 200'ün üzerine çıktı. Üniversiteler artınca üniversiteli sayısı da 1,5 milyondan neredeyse 8 milyona ulaştı.
Ayrıca Türkiye'den çıkan bilimsel yayınlara yapılan atıf sayısı oranlarında da her geçen yıl düşüş gözlemleniyor.
Bugün, 100 üniversite mezunundan ne yazık ki 26'sı işsiz. Ve liyakat konusunda da büyük endişeleri var. Gençlerin neredeyse %80'i işe girmelerini sağlayacak olan şeyin yetenekleri değil de güçlü bir torpil olduğunu düşünüyor. Sanki böyle düşünmekte pek de haksız sayılmazlar.
Sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencilerin akıl yürütme, sorgulama, sorma gibi eylemlerinin önüne geçiyor. Eğitimin amacı tam olarak belirlenmeli ve bu amaç doğrultusunda, eğitimin öğrencilerin kendilerini yalnızca bir üst sınıfa/kuruma taşıyacak sınavlara hazırlanmalarından ibaret olmadığı gösterilmeli. Belki de böylece eğitimde güzel gelişmeler sağlanabilir.
Eğitim sistemi? At yarışı diyecekken karıştırdınız herhalde? 1. Sınıftan beri sınava giriyoruz virüs var hala adamlar sınav derdinde, neyi kime kanıtlıyoruz? Paramızı alıp torpilliyi alıyosunuz zaten. Öğrencilerin hakkı üstünüzde olsun