Şu an bu yazıyı okumak için önünüzdeki ekrana bakarken kendinize küçük bir test yapmanızı rica edeceğim mümkünse. Yaklaşık 3 dakika boyunca önünüzdeki satırlar akarken zihninizin kaç defa başka bir yere gittiğini, diğer bir deyişle aklınıza gelen düşünceleri saymanızı isteyeceğim. Aklınıza patronunuzla yapacağınız toplantı, akşam ne pişireceğiniz ya da internetten verdiğiniz kıyafet siparişi gelebilir.
Aklınıza farklı düşünceler gelirken, yani zihiniz geçmişte ya da gelecekte turlarken kendinizi şu an odaklamak için kasmayın, zihninizi, düşüncelerinizi kontrol etmeye çalışmayın. Her şeyi doğal akışına bırakın. Testin sonucu herkes için farklı olacak. Aklınıza bu süre içinde 10, 20, 30 belki 50 düşünce gelmiş olabilir. Bu durum yani aklımıza gün içinde biz başka bir şeyler uğraşırken başka başka düşünceler gelmesi, yani zihnimizin gezmesi insanın doğasında olan bir durum. Bir nevi bizim fabrika ayarımız aslında. Başka türlü yaşamamız da mümkün değil. Çünkü biz plan yapan, hayal eden, geleceği öngörebilen canlılarız.
Bizler sabah uyanınca yüzümüzü yıkarken kahvaltıda ne yiyeceğimizi, kahvaltı yaparken işe hangi yoldan gideceğimizi, işe giderken toplantıda sabah ofis toplantısında ne anlatacağımızı düşünürüz. Tanıdık geldi bunlar değil mi? Zihnimizin gezmesi son derece normal, ama miktarı önemli ve bizim zihnimizin gezmesi konusundaki farkındalığımız. Time dergisi ile Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dan Gilbert bir araştırma yapıyorlar. Buna göre zihnimizin günlük hayatta yüzde 47 gibi bir oranla gezdiği sonucu çıkıyor.
Olmuyor işte, odaklanamıyor insan, mecburen zorlu görevler ya da çalışmalar öncesi ilaç kullanıyorum.