Şapka Gitti Kavga Bitti! Süleyman Demirel'i Deviren 12 Mart 1971 Darbesi Nasıl Gerçekleşti?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hükümeti direkt olarak deviren üç askeri müdahale gerçekleşti. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980'de Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime bütünüyle el koydu. 

12 Mart 1971'de ise darbe kansız ve silahsız bir şekilde gerçekleşti. Asker yayınladığı muhtıra ile Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi hükümetinin istifasını istedi. 

Neler yaşandığını içeriğimizde inceledik.

Türkiye'de 1960'lı yıllar adeta bir kör dövüşüydü. 68 Kuşağı olarak adlandırılan gençlerin meydanlara çıkması, sağ-sol çatışmalarının başlaması, siyasi iktidarların ise bir türlü istikrarı sağlayamaması ülkeyi derin bir kaosa sürüklüyordu.

27 Mayıs 1960 Müdahalesi sonrası Ordu tümüyle siyasetten elini eteğini çekmiş değildi. Hatta TSK içindeki birçok asker, yönetimi sivillere teslim etme kararına karşı çıkmıştı. Devrilen Demokrat Parti'nin mirasçısı olarak kurulan Adalet Partisi'nin seçimlerde iktidara gelmesi, asker içinde büyük rahatsızlık oluşturuyordu. 

Ordu içindeki gruplaşmalar da hat safhadaydı. Türkiye, 1970'lere bu atmosferde girdi.

O yıllarda gençlik hareketleri de kamuoyunda büyük ses getiriyordu. Sol görüşlü öğrenci lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaptıkları eylemler ülke çapında ses getiriyordu.

16 Şubat 1969 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı'nda ABD'nin 6. Filo'sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün toplandığı sırada meydana gelen olaylara Kanlı Pazar adı verildi. 

Gösteri yapılmadan önceki günlerde Komünizmle Mücadele Derneği uyarılarda bulunarak halkı tepkiye çağırdı. O gün, diğer bir grup da Beyazıt Meydanı'nda taşlı sopalı beklemeye koyuldu. İki grup meydanda karşılaştı. Olaylar sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü.

Karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan çatışmalardan her gün ölüm haberleri geliyor, ülkede huzursuzluk artıyordu. Üniversiteliler, hükûmeti politikaları nedeniyle ağır bir şekilde eleştiriyorlar ve "Türkiye’yi Amerikan bağımlılığından kurtaracaklarını" savunuyorlardı.

İşçi grevleri, eylemler, gösteriler ülkenin tek gündemi haline geldi. 9 Mart 1971 tarihinde, TSK içindeki bir grup subay yönetime el koyma girişiminde bulundu. 

Bu girişim önceden öğrenildi ve engellendi.  

Bazı görüşlere göre, Amerika Birleşik Devletleri, ulusalcı görüşe sahip bir darbenin Türkiye'de meydana gelmesine izin vermedi. 

Bu girişimi planlayan subaylar emekliye sevk edildi. Asıl darbe ise üç gün sonra gerçekleşecekti.

2 Mart 1971 günü saat 13.00'te TRT radyolarından bir bildiri okundu. 12 Mart Muhtırası olarak kayıtlara geçen bu bildiride şu ifadelere yer verildi.

Parlamento ve Hükûmet süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, ATATÜRK'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve Anayasa'nın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.

"Silâhlı Kuvvetlerinin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliği giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla Meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek ve Anayasa'nın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir Hükûmetin demokratik kurallar içinde teşkili zarurî görülmektedir.

Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almağa kararlıdır.'

Bu kesin ifadelerin ardından Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. 

Demirel ise o günlerde hissettiklerini şu sözlerle özetledi:

'Benim oturduğum koltukta zaten darağaçları vardı. Bunu hiç unutmamıştım'

Askerin yayınladığı metinde geçen "Atatürkçülük" vurguları, bu darbenin çizgisinin milli demokratik devrimci bir anlayışta olduğunu akıllara getirse de, kısa zaman sonra öyle olmadığı ortaya çıktı.

12 Mart sonrası sıkıyönetim ilan edilmedi. Partiler kapatılmadı. Kesin bir askeri rejim kurulmadı. Bundan dolayı 12 Mart için 'darbe' yerine 'muhtıra' kelimesi daha çok tercih edilir. 

Buna karşın hükümet istifaya zorlandığı için askerin sivil yönetime açık bir müdahalesi olduğunu ifade etmek gerekir. 

Askerler bir teknokrat hükûmeti istiyorlardı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim CHP'den istifa etti. 26 Mart 1971'de hükûmeti kurdu. Böylece artık bağımsız başbakan olan Erim, 'partiler üstü reform hükûmeti'ni kurdu. 

Darbenin başbakanı Nihat Erim, 19 Temmuz 1980 tarihinde İstanbul Dragos'ta Devrimci Sol militanları tarafından düzenlenen suikast sonucunda 68 yaşında hayatını kaybetti.

İlgini çekebilir...

27 Mayıs'tan 15 Temmuz'a Türk Basınının Darbe ile İmtihanı

İlgini çekebilir...

Ülke Tarihinin Utanç Tablosu: Türkiye'de Şimdiye Kadar Yaşanmış Darbe ve Darbe Girişimleri

İlgini çekebilir...

İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünyadaki Darbeler ve Darbe Girişimleri

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi