Sanat Tarihine Damgasını Vurmuş Ünlü Ressamların Başyapıtları Arkasındaki İlginç Hikayeleri Biliyor muydunuz?

1. Christina'nın Dünyası, Andrew Wyeth, 1948

Pennsylvania'lı sanatçı Andrew Wyeth'in komşusu Anna Christina Olson'ı resmettiği bu gizemli tablo, romantik bir ortam yaratmak yerine pastoralin tüm özelliklerini sergiliyor. Christina'ya ne olduğu ya da o çiftliğin ortasında ne yaptığı gibi soruların yanıtı seyirciye sunulmazken, bu tablodan pek çok anlam çıkarmak da mümkündür.

Anna Christina Olson, kol ve bacaklardaki kas kaybından dolayı hareket etmeyi zorlaştıran veya imkansız hale getiren kas atrofisi hastalığından muzdaripti. Ressam Wyeth, komşusu Olson'ı çiftliklerinin önündeki yaban mersini çalılıkları arasında yemiş toplarken görmüştü ve ondan ilham almıştı.

2. Judith Holofernes'i Katlederken, Artemisia Gentileschi, 1610

18 yaşında babasının arkadaşlarından biri tarafından tecavüze uğrayan Barok ressam Artemisia Gentileschi, tecavüzcüsünü serbest bırakan bir kamu davasını öfkeyle karşılamıştı. Kısa süre sonra evlendirilerek Floransa'ya yollanan Gentileschi, devam eden öfkesini çalışmalarına yansıtmıştır.

Judith Holofernes'i Katlederken, dul bir Yahudi kadın olan Judith'in halkını Asurlu istilasından kurtarmak için Asur Generali Holofernes'i baştan çıkarıp kafasını keserek öldürmesini anlatırken aslında Gentileschi tecavüzcüsünün yerine Holofernes'i koyarak ruhunda derin yaralar açan bu olayı tablosuna yansıtmıştır.

3. Madam X'in Portresi, John Singer Sargent, 1883–84

John Singer Sargent'in Fransız sosyetesinin önde gelenlerinden Virginie Avegno Gautreau'yu resmettiği Madam X'in portesi, Fransız Güzel Sanatlar Akademisi'nde sergilendiğinde büyük bir başarı elde etmesi beklenirken ciddi ölçüde olumsuz eleştiri aldı.

Fransız toplumunun o dönemki cinsel tabulara bağlılığından ve cinselliğin yalnızda mitolojik tanrıçalara yüklenen bir olgu olmasından dolayı, yüksek sosyete bir kadının bu şekilde resmedilmesi ofansif bulunmuştu.

4. Amerikan Gotiği, Grant Wood, 1930

Grant Wood, bölgeselcilik konusunda zamanının ikonik isimlerinden biriydi. Amerika küçük kasaba kültürünü en iyi şekilde yansıtan eser olarak görülen Amerikan Gotiği, Wood'un Iowa Eyaleti'nin Eldon şehrinde dolaşırken fark ettiği bir evi model almasıyla ortaya çıkmıştır.

Herkesin düşündüğünün aksine tablodaki iki figür bir çiftçi ve karısı değil, bir baba ve kızıdır. Wood çiftçiyi resmederken kendi diş hekimi Byron McKeeby'i, kızı resmederken ise kendi kız kardeşi Nan Wood Graham'ı model almıştır.

5. İnci Küpeli Kız, Johannes Vermeer, 1665

Vermeer'in başyapıtı sayılan ve 'Kuzey'in Mona Lisa'sı' yakıştırması yapılan eserin asıl adı Türbanlı Kız olmasına rağmen 20. yüzyıl'da İnci Küpeli Kız olarak anılmaya başlamıştır. Porte olarak değerlendirilmeyen eser, 'tronie' tarzında yapılmıştır. Tronielerdeki asıl amaç, figürün yüzünü ve ifadesini yansıtmaktır.

Resimdeki modelin Vermeer'in pek çok eserinde model olarak kullandığı kızı Maria veya metresi olduğu öne sürülmesine karşın kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir, tıpkı Mona Lisa gibi. Vermer'in eserlerinde figürlerin yüzlerinin hiçbir zaman belirgin olmamasından dolayı, İnci Küpeli Kız'ın kim olduğunun bilinmemesi bu eseri gizemli ve çekici kılmaktadır.

6. Ophelia, Sir John Everett Millais, 1851-52

Mümkün olduğunca doğrudan hayatı resmetmeyi tercih eden John Everett Millais'in bu eserinde, Shakespeare'in Hamlet oyununda Hamlet'e aşık olan narin ve hassas genç kız Ophelia'dan esinlenmişti.

Eserinde ırmak çevresinde çiçek toplarken ırmağa düşen ve ırmakta boğularak can veren Ophelia'nın kırılgan, melankolik ve duygusal halini yansıtan Milais'ın 19 yaşındaki modeli Elizabeth Siddall'ın, bu tablo için su dolu bir küvette poz verdiği bilinmektedir.

7. Mona Lisa, Leonardo Da Vinci, 1503

Floransalı zengin bir tüccarın eşi olan Lisa Gherardini'nin portresi olduğu tahmin edilmekle birlikte, eşcinsel olduğu bilinen Leonardo Da Vinci'nin kendini kadın formunda çizdiği gibi teorilerle de hala esrarını koruyan Mona Lisa, yüzünde herhangi bir duyguyu veya ifadeyi net bir biçimde barındırmamasıyla meşhurdur.

2006 yılında Lumiere Technology tarafından geliştirilen geniş multi-spektral görüntüleme tekniği sayesinde yapılan vernik uygulamasıyla Mona Lisa'nın gülümsemesinin bugün göründüğünden daha geniş olduğunu ortaya koymuştu.

8. İki Frida, Frida Kahlo, 1939

Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun eserleri, derinlemesine kişisel bir ikonografi ile doludur ve gerek fiziksel gerek duygusal yönden ıstırap dolu yaşamına atıfta bulunur. 

Bir otoportre olan İki Frida eseri, Diego Rivera'yla olan acı dolu ayrılığının önce ve sonrasını yansıtıyor. Ele ele tutuşan Fridalardan geleneksel Meksika kıyafetleri giyen (sağdaki) Diego'nun sevdiği, saygı duyduğu ve kabullendiği Frida'yken; Viktorya dönemi beyaz bir gelinlik giyen (soldaki) Diego'nun terk ettiği Frida'dır. Bu yüzden sağdaki Frida'nın kalbi bütünken, soldakinin kalbi eksiktir. Aynı zamanda sağdaki Frida'nın elinde Diego'nun çocukluk fotoğrafı bulunmaktadır.

9. Marat'ın Ölümü, Jacques-Louis David, 1793

Sivri dili ile Fransız Devrimi zamanında dikkat çeken radikal gazetecilerden olan Jean-Paul Marat, bir Jironden sempatizanı tarafından evinde öldürülmüştü. Yakın arkadaşını kaybeden Jacques-Louis David, onu ölümsüzleştirmek için Marat'ın Ölümü eserini yapmıştır.

Polisten kaçarken saklandığı kanalizasyonlardan deri hastalığı kapan Marat, evdeki zamanının çoğunu onu rahatlattığı için su dolu küvette yazı yazarak geçirirdi. David de Marat'ın çalışma ortamını betimlemiş ve cinayet sahnesini ortaya koymuştur.

10. İnsanın Oğlu, René Magritte, 1946

Belçikalı ressam René Magritte’in çalışmaları genellikle kafa karıştırıcı oluyor ve bir elmayla yüzünü gizlediği kendi portesi İnsanın Oğlu da kesinlikle bir istisna değil.

Magritte'in en sevdiği motiflerden biri olan elmanın burada kullanılma nedeni belirsiz olsa da, Magritte'in bu otoportre için yaptığı 'Herkes bir şeyler saklar, başkaları ne sakladığını bilmek istese de hiçbir zaman bilemez.' yorumu her şeyi anlatmaya yeterlidir aslında.

11. Arnolfini Düğünü, Jan Van Eyck, 1434

İtalyan tüccar Giovanni Arnolfini ve eşi Giovanna Cenami'nin resmedildiği Jan Van Eyck eserinin, gizli bir düğün ya da nişan etkinliği olduğu düşünülmektedir. Resmin detaylarında Hristiyanlığa dair pek çok öge bulunmakta.

Resmin arka planındaki dışbükey aynada tasvir edilen gizemli figürlerin kim olduğuna dair bir bilgi bulunmasa da bir düğün olduğu varsayıldığı için şahitler olabileceği düşünülmektedir. 

Çiftin önünde duran köpek sadakati temsil ederken; erkeğin pencere tarafına doğru olması onun dış dünya ile bağlantısını, kadının iç tarafta yer alması da ev ile ilişkili olduğunu göstermek içindir.

12. Karındeşen Jack'in Yatak Odası, Walter Sickert, 1908

Meşhur karamsar portreleri ile dikkat çeken ve iç mekanları loş bir şekilde aydınlatan Walter Sickert, resimlerinden daha koyu bir sır verme amacı olduğu düşünülüyordu. Karındeşen Jack'in Yatak Odası ve Camden Kasabası Cinayeti gibi rahatsız edici çalışmalarıyla, bir sanatçı ile korkunç bir katil arasındaki bazı bağlantıları yansıtmayı amaçlamıştı.

Açık bir kapıdan bakılan odanın içinde bulunan eşyalar, seyirciye ilk olarak sandalyede oturan bir insan olduğunu düşündürüyor olsa da, odada kimsenin olmadığı aşikar.

13. Satürn Oğlunu Yerken, Francisco Goya,1823

Romantizm akımının önemli temsilcilerinden olan Francisco Goya'nın bu eseri, Yunan Mitolojisi'ndeki Kronos'u (Roma Mitolojisi'ndeki Satürn) konu almaktadır. Efsaneye göre, kendi çocuklarından biri tarafından tahttan indirileceğini öğrenen ve çığırdan çıkan Kronos, doğan her çocuğunu diri diri yemeye başlar.

Satürn'ü geniş ağızlı ve parlayan gözlerle hırslı bir şekilde tasvir eden Goya, eserinde mitolojik semboller kullanmamayı tercih ettiği için eserin konusu hakında net bir fikrin oluşmasını engeller.

14. Cyclops, Odilon Redon, 1914

Odilon Redon'un doğrudan Yunan mitolojisinden bir hikayeye dayanan eseri Cyclops, tek gözlü avcı bir dev olan Polyphemus'un, karşılıksız bir aşkla arzuladığı orman perisi Galatea'yı kayalıkların tepesinden izlediği anı seyirciye aktarıyor.

Resmin en çok dikkat çeken kısmı, Cyclops'un doğal olmaktan epey uzak büyük gözüdür. Aynı zamanda Redon’un eserlerinde göz, genellikle bağımsız bir yaratığı, insan ruhunu ya da gizemli ve bilinmeyen iç dünyanın sembolüdür.

15. Çığlık, Edvard Munch, 1895

'Bir yolda yürüyordum iki dostumla

Güneş batıyordu 

Aniden kan kırmızısına döndü gökyüzü

Durakladım bitkin hissederek, ve dayandım yanıbaşımdaki korkuluğa

Kan ve ateşten diller vardı şehrin ve mavi-siyah fiyordun üzerinde

Dostlarım devam etti, ama ben orada kaldım endişe ile titreyerek

Ve doğadan sonsuz bir çığlığın geçtiğini hissettim.'

Dışavurumcu Edvard Munch'ın Çığlık eserini oluştururken temel aldığı dizeler, tabloyu açıklar niteliktedir. Köprü, korkuluk, ilerleyen insanlar, kan kırmızısı gökyüzü... Ön planda çığlık atan figür ise Munch'ın kendisinin tasviridir.

Figürün sıradışılığı, bakışları ve kıvrımlı vücudu, dağların ve gökyüzünün formuyla uyum içindedir ve Much bunu 'Yalnızca doğadaki çığlığı içinde hisseden karakter doğa ile bütünleşmiştir.' şeklinde açıklamıştır.

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR

İçerik gibi içerik! Ellerinize sağlık...

26.10.2019

11.Aynadaki yansıma çiftin arkadan görünütüsü ve resamın kendi yansımasıdır.

27.10.2019

kaliteli bir içerik olmuş ,gerçi ben çok bilinmeyen bazı tabloları daha detaylı ve uzun uzun analiz edilmesini isterim.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ