Sanat Ne Anlatır? 6 Gizemli Yapıt ve Öyküleri (Bölüm 8)

1. Bir çift elin trajik hikayesi; Albrecht Dürer - Dua Eden Eller

Baktığımızda yalnızca bir çift elin, iyi bir şekilde etüt edilmiş halini görüyoruz. Hemen her güzel sanatlar akademisinde rutin olarak el ayak etütlerinden ortalık geçilmezken, bu eser sanat tarihinin en trajik çalışmalarından biri olmayı nasıl başarmıştır?

Acaba bu bir çift el izleyicisine ne anlatmaktadır?

15. yüzyılın ortalarında oldukça zor bir hayat süren Dürer ailesinin iki çocuğu vardır; Albert ve Albrecht.

Her ikisi de özellikle resim sanatında henüz eğitim almadıkları halde oldukça yetenekliydiler. Ve bu iki gencin en büyük hayali şehirdeki güzel sanatlar akademisinde okuyup ressam olmaktı. Ancak sorun sabahtan gece yarılarına kadar çalışıp, evi zar zor geçindiren baba için bu kelimenin tam anlamı ile imkansızdır.

O vakit ne yapılabilir?

Bir akşam yemek yerken iki kardeş bir birleri ile şu anlaşmayı yapmaya karar verdiler;

Yazı tura atacağız. Kazanan akademiye, kaybeden madene gidecek ve diğerinin eğitim masrafları karşılayacak. İçlerinde sessizce dileklerini tutup, madeni parayı havaya savururlar.

Kazanan Albrecht'tir. 

Genç Albrecht, daha akademiyi bitirmeden, üstün yeteneği sayesinde, geniş bir kitleye ulaşmış ve üstelik sanatından para kazanmaya çoktan başlamıştır.

Okulu bitirmesine az bir süre kala, kendi eğitim masraflarını hiç aksatmayan kardeşi Albreth e şöyle söyler;

Sıra sende kardeşim. Sen de akademiye yazılıp hayalini gerçekleştirebilirsin, yeteri kadar para kazanıyorum ve seni okutma sırası bende!

Ancak Alberth'in yanıtı hayırdır. 

-Benim için artık çok geç, maden ocağı ellerimi mahvetti, parmaklarım defalarca ezildi ve eklemlerimde ağrılarım, kontrol edilemeyen titremelerim var. Bu eller için artık çok geç kardeşim, artık kalem ya da fırça tutamazlar...

Bu sözler Albrecht Dürer'i derinden etkilemiş ve kardeşinin emektar ellerini ölümsüzleştirmiştir. Albrecht Dürer Avrupa sanat tarihinin gelmiş, geçmiş en büyük ustalarından biri olmayı başarmıştır.

2. Pablo Picasso gerçekçiliği

Pablo Picasso kim bilir kaç kez, İspanya Prado müzesini ziyaret etmiştir?

Ve oradaki eserlere baktığında ne görmüş, ne düşünmüştür?

Şüphesiz Picasso kılı kırk yararak işlenmiş klasik eserlere nefretle bakmıştır. Yaşamı boyunca Klasik sanat anlayışına  karşı mücadele veren ve bir devrim yaratan sanatçı, müzede heybetli atlara oturmuş, kudret sahibi iktidar odaklarına, prenslere, krallara bakmıştır. 20'li yaşlarına kadar klasik sanat tekniğini öğrenmiş ve ötesine geçebilme adına Kübizmi geliştirmiştir. (Sanılanın aksine Kübizmi ilk ortaya koyan sanatçı Picasso değil, Cezanne'dir)

Picasso Pembe Dönem olarak bilinen Kübist çalışmalarından önce, Mavi Dönem'de daha farklı anlayışta eserler üretmiştir. Bu gördüğünüzde o döneme ait çalışmalar arasındadır. Burada Picasso sanki o kudretli atlara binen krallara karşı olarak, eğersiz çelimsiz bir at ve hiç bir çekiciliği olmayan genç bir İspanyol genci resmetmiştir.

Ve bu kavruk tenli İspanyol ile atı, kendisinden önceki klasik ve realistik eserler kadar gerçeğin resmidir...

3. Osmanlı diplomatı Halil Paşa ve dünyanın ilk pornografik eseri

Esere bakanların hepsi aynı şeyi düşünüyorlardı; bu sefer Courbet fazla ileri gitmişti.

Resme bakanların büyük bir çoğunluğu tam olarak neye baktıklarını kestirememişlerdi. Sanatçı kadın figürünün tek bir noktasına odaklandığından gözün fazla dolanacağı alan da yoktu.

Belki bundan dolayıdır bu eser çok uzun yıllar, hiç gün yüzüne çıkamadı.

İşin en ilginç yanı ise bu eserin siparişini veren kişi Osmanlı Diplomatı Halil Paşa'dır...

Halil Paşa Paris'te yaşadığı yıllarda özellikle kadın figürlerinin işlendiği eserlerin koleksiyonlarını yapıyordu. Günümüzde paha biçilemeyen pek çok eser onun koleksiyonundaydı. 1860'larda Courbet'e bu siparişi verdiğinde, adının kesinlikle gizli kalması şartı koymuştu. Söz gelimi muhafazakar yapısı ile bilinen Osmanlı Devleti'nin bir diplomatının böyle bir eser sahip olması büyük sorunlara neden olabilirdi...

Aradan geçen yılların ardından Halil Paşa'nın elinden çıkar eser, sanat tarihinin en erotik eserlerinden biri olmayı başarmıştır. Realizmin en önemli temsilcilerinden Courbet, ideal güzellik anlayışını yıkarak, kadının en gerçekçi halini resmetmiştir.

4. Guerin'in en sarsıcı yapıtı ve hüzünlü bir öykü

Gözleri baktığı yeri delip geçen adam Markus...

Uzun yılların ardından sonunda sürgünden firar ediyor. Amacı yıllardır hasret kaldığı ailesine kavuşmak. Kimseye görünmeden bazen haftalarca yürüyerek sonunda evinin kapısına kadar geliyor.

Acaba kızı, biricik karısı hasretle geçen yılların ardından ne haldedirler? 

Evinden içeriye adım atar atmaz, biricik karısının cansız bedeni ve dibinde ağlayan kızı ile karşılaşıyor.

Guerin bu eseri yarattığında henüz 25 yaşındaydı. Yapıldığı andan itibaren dönemin en önemli sergi salonlarını süslemiş, tekniği trajik konusu ve resmin burhan dolu havası ile büyük bir hayran kitlesi oluşturmuştur. Guerin Fransa'nın simgesi halini almış meşhur Halka Önderlik Eden Özgürlük adlı eserin sanatçısı Delacroix'in de yıllar sonra hocalığını yapacaktır. O meşhur eser hakkında daha önce şurada bahsetmiştik;

( http://onedio.com/haber/6-ilginc-sanat-olayi-230833 )

5. Claude Oscar Monet - İzlenim Gün Doğumu

İzlenimcilik akımı sanayi devrimi ve modernizmin başlaması ile ortaya çıkan adeta zorunlu olan bir sanat akımıdır.

Neden mi?

Çünkü o dönemlerde fotoğraf makineleri ortaya çıkmıştı ve sanatçının aylarını alan bir görüntüyü bir kaç dakikada oldukça gerçekçi bir şekilde ortaya çıkartabiliyorlardı. Üstelik bir ressamdan çok daha ucuzdu.

Fotoğraf makinesinin icadı şüphesiz plastik sanatlar tarihinin farklı bir yöne kaymasına neden olmuştur. Kamera Obscura adı verilen ilkel fotoğraf makinesinin bir gün sanatçıların başına bela olacağı aşikardı...

Tüm bunların yanı sıra, bir grup sanatçı şu soruyu sorgulamaya başladılar;

-Yaprak hangi renktir?

-Yeşil mi?

-Ancak hangi yeşil?

Sabah saatlerindeki yeşil, gece yarısı da aynı yeşil midir? İşte bu soru gün ışığının renklerdeki etkisini takip etmeye dayalı yeni bir anlayış geliştirmiştir; İzlenimcilik.

Bu akımla birlikte sanatçılar sonunda atölyelerden dışarı fırladığını, doğanın içerisinde resim yapmaya başladıklarını dile getirebiliriz.

İşin komik yanı izlenimciliğin ilk ortaya çıkışında insanlar resimleri yarım kalmış sanıyorlardı. Acemice hızlıca ve oldukça vasat eserler olarak tanımlandılar. İzlenimcilik ismi de buradan gelmektedir. 1900 sonrası sanat anlayışı, öncesindeki 2000 yıllık anlayıştan oldukça farklıydı çünkü.

6. Konuş benimle Musa!

Rönesans'ın heykel tıraş tanrısı şüphesiz Michelangello'dur. Davud heykelinden sonra yaptığı bu eser, mermerin nasıl kumaş gibi kıvrılabileceğini, bukle bukle sakal olabileceğini ve bir tanrıyı nasıl var edilebileceğini göstermektedir.

Michelangello yıllarını verdiği bu eseri sonunda tamamladıktan sonra, tam heykelin karşısına geçer. bir elinde tozlu ve ağır balyozu vardır.

Kollarını iki yana açarak sorar;

-Konuş benimle Musa! 

-Benden ne istiyorsun? Söyle!

Anlaşılan o ki Musa dönüp Michelangello'ya bakmaz.

Tekrar sorar;

- Benden ne istiyorsun? Konuş benimle!

Sessizlikte bir beklentiye giren heykeltıraş, yaptığı heykelden bir yanıt alamayınca, elindeki ağır balyozu henüz yeni tamamladığı Musa'ya fırlatır.

Ağır balyoz Musa'nın sağ ayağına çarpıp, baş parmağını kırar.

Michelangello sonradan o parmağı onarmıştır...

Popüler İçerikler

Kanseri Yenen Eski Arka Sokaklar Oyuncusu Dizi Setlerine Yeniden Dönme Kararı Aldı
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”