Salkım Sokak’ın Tanıdık Komşuları

İclâl Aydın'ın yıllaaaar önce ilk kitabı çıktığı günü, o heyecanını, eve elinde kendi kitabıyla gelişini, kitabın sayfalarını koklayışını, ilk imzalarını bizim için atışını dün gibi hatırlıyorum. Yıllar geçip İclâl 16. kitabını çıkarırken, her kitabında aynı heyecanı, aynı coşkuyu, aynı kaygıları nasıl yaşadığına da şahitlik ettim. Salkım Sokak No:3 kitabının baskıya gittiği gün havaalanında İclâl’le karşılaştığımızda; “Hadi işin yoksa sen de gel, matbaaya gidiyoruz.” diyip, beni de arabaya attığı gibi soluğu matbaada aldığımız günü görmenizi isterdim. Gözleri yine boncuk boncuk, henüz kitapların kapakları yerleştirilmemiş formalarca sayfanın üst üste sıralandığı matbaada İclâl’in heyecanı da bulaşıcıydı. İlk kitabının çıktığı gün gibi heyecanlıydı. Hepimiz heyecanlanmıştık.

Kitabı Foça’da okumaya başladım; kitabın finalinin olduğu yerde. Bu her okuyucuya nasip olmaz bilirsiniz.

Alıştığımız İclâl Aydın diline bayılırım, şiir gibi akar kalbinize o cümleleri, bu kitapta adeta taptım o samimi dile.

O kadar samimiydi ki, sanki kitabın ana karakteri Mert karşıma geçmiş bana tüm hikâyesini en doğal haliyle anlatır gibiydi. Ben severim o samimi dili. Hikâye anlatıcısıyla öyle kurarsınız o güçlü bağı. Siz artık kitap boyu o karakterin en yakın arkadaşı, sırdaşı, kardeşi olursunuz adeta. Yeri gelir efkârlandığında basarsın küfürü, bazen de en doğal İzmir şivesiyle konuşuverirsin. (Kitap İzmir’de geçiyor ve ben bir İzmirliyim, zevkten nasıl dört köşe olduğumu hayal edemezsiniz.) İşte tüm kitap boyu Mert’in sırdaşı oldum ben de. Öyle içten anlattı çünkü hikâyesini bana. İclâl Aydın benim 25 yıllık dostum, sırdaşım, kardeşim; şimdi bana yeni bir dost vermiş gibiydi bu kitapta. 

Foça’da kitap elimde, karşımda İclâl, yanımda asistanı Serkan (zaten kitabı imza gününde elime tutuşturan da Serkan’dı sağolsun) ve her ikisi de kitabı okumuş, gün batımına karşı belli ki kitabı konuşmak istiyorlar ama henüz ben hepsini okumadığım için kıvranıyorlar yanımda. Nasıl tatlı bir kıvranış anlatamam. İclâl kendi müzik listesini açtı; (tüm kitap boyu kulağınızda olacak bir liste bu) Çakal Çökerten çalıyor, her ikisi de “Ooof of” diyor, zor tutuyorlar kitabı (daha doğrusu o sahici karakterlerin hislerini) konuşmamak için. Evet o an elimde beni alıp dağıtacak bir kitap tuttuğumun farkındayım ama diyemiyorum ki, bana bir kaç saat izin verin, okuyup öyle geleyim yanınıza da size eşlik edeyim bu efkârınıza. Velhasılı kelam, bana da içeriğini çok anlatmadan, Salkım Sokak’ın tanıdık komşularından biri yapıverdiler beni de.

İmzaya gelen okuyucuların; “Gerçekten öyle bir sokak var mı Karşıyaka’da?” diye sormalarının sebebini de kitabı bitirince anladım. Her şey öyle gerçek ki, işte bu yüzden o sokak da, Mert de, Ayda da, Edis ve Nevzat da o kadar gerçek geliyor insana. Kitabı hem yaşıyorsunuz, hem izliyorsunuz hem de dinliyorsunuz sanki. Kitabın finalinde insan ister istemez bir kadeh rakı koyup, fonda da Çakal Çökerten Zeybeğini açıp dalıp gitmek istiyor. Telaşsız bir gün batımı yakalarsanız, finali o gün batımına karşı okurken bir yandan Çakal Çökerten Zeybeği dinleyin derim. 

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
TikTok Fenomenleri Çağla ve Cansu Arasında ‘Erkek’ Kavgası Çıktı: Cansu, Çağla’yı Silahla Vurdu
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi