Hep haberlerde gördüğümüz karın tadını çıkaran çocuklar da bunca zamandır hep birbirlerine kar topu atarlar, poşetle kayarlar ve kardan adam yaparlar. En azından çoğumuz için kış ve kar demek bunları yapmak demektir.
1935 yılında kar öyle bir yağmıştı ki tüm kaldırımlar, sokaklar, arabalar her şey karla kaplıydı. Marmara Denizi donmuştu, bununla birlikte İstanbul'da da hayat askıya alınmıştı.
Tanıdıklarına, tanımadıklarına yani yoldan geçen herkese birileri kar topu atıyordu. Bu artık günlük bir aktivite haline gelmişti.
Yasak Vakit gazetesinde şu satırlar ile halka duyuruldu:
'İstanbul’da kartopu oynamak yasaklandı. Yasağa kulak asmayanlardan ceza alınacak. Kartopu oynamak yasak olduğu halde bu sefer yalnız çocuklar değil, büyükler de buna heves ettiler. Atılan kar toplarından müteessir olanlar pek çoktur. Bu yüzden şikayetler başlamıştır. Bu nedenle bundan sonra kartopu atanlar hakkında hemen polisçe zabıt yapılacak ve küçüklerin de velileri tahkik edilerek para cezası alınacaktır.''
1935 yılında hayatı durma noktasına getiren kar tabakası zaten o kadar fazlaydı ki yapılan kar topları da bir o kadar yoğundu ki... Çoğunun içlerinde buz olduğunu da hatırlarsak attığınız birinin kolunun kırılması, düşmesi ve ayağını kırması çok muhtemeldi.
Bizim milletimiz bokunu çıkarmakta zirve yaptığından gayet haklı bir yasak, kar topu oynamayı hiç sevmem. Birine atılmasına da karşıyım.
Kartopu hayati tehlikeye sebep olabiliyor. Çocukken kartopu oynuyorduk, bir çocuk yerden aldığı kartopunu avucunun içinde iyice sertleştirip bir çocuğun yüzüne atmıştı. Çocuğun gözü kanlar içinde kaldı ve gözü kör oldu.
Hep böyle masum bir kar topu savaşı olarak başlar, sonra kar toplarının içine taş koymaya kadar gider iş.