Bizi biz olmaktan çıkarıp bir hayal dünyasında yaşattılar. Ütopik değil distopik hayallerdi bunlar. Kaçmak, görmezden gelmek, düşünmemek en iyi yoldu belki de.
İşte tam burada “anı yakala” manipülasyonu devreye giriyor. Eğer anda kalırsan, ne geçmişi ne de geleceği düşünürsün. An senin için yeterli olur. Peki an yeterli olduğunda ne olur? Haz gelir ve gider.
Hazların esiri olmak için daha az düşünmek, daha çok yapmak yeterlidir. Düşünmeyen bir zihin çekildiği her yere gidebilecek cesareti bulur kendinde. Bile isteye cahil kalmakla eşleştirilebilir bir durum bu. Var olan tüm düşüncelerin yazlığa gider gibi üzerini beyaz çarşaflarla kaplamak adeta. Altını görmezsen tozlanmazlar da. Ama yaşarlar mı? Hem de anı yaşarlar mı? Bu bir rüyadan başka bir şey değildir. Gözünü açarsın ve kapatırsın, seni içinde bulunduğun an tatmin eder ya da etmez. Bir sonra yakalanacak ana kadar edilgen olursun. Gelir hayat bildiği gibi, sen ne travma dediğin tecrübeni kullanırsın ne de kendini korumak için geliştirdiğin risk planını uygularsın. Beyaz ışığa bakan tavşan gibi öylece beklersin. Avcı gelir ve sonunda sen son nefesinin anını yaşıyor olursun.
Konu yoruma açık bir konu. Ben de sadece var olan tecrübelerimle konuşabilirim kabul. Eminim benim gibi düşünenler vardır. Hala düşünebilenler. Anı yaşıyor olmanın bencillikle eşleştirildiği bir bakış açısına sahip olmayanlar. Travmalarını kabul edenler, onlarla yaşamayı ve onları sevmeyi öğrenenler, gelecek için hala fizibilite çalışmaları yapanlar, eminim oradasınız. Hayat parçala böl yönet stratejisi ile yaşanmaz. O bir bütündür. Doğduğun andan öleceğin ana kadar. Ancak giriş gelişme ve sonucu olur. Kompozisyonunun paragraflarını doğru yerleştirirsen okuduğunda anlamlı olacak bir hayat.
Uzun zamandır yazamıyordum. Yazmak için acı çekmeyi bekliyordum çünkü. Acılarımı da yaşamın yolunda birer ödül gibi kabul ediyorum. Beni ben yapan herkes ve her şeye teşekkür ediyorum. Varım, yaşıyorum ve hikayem mutlu sonla bitecek biliyorum. Siz de bilin isterim.
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
An'a göre değişen bı olgu bu bence. Karmaşık gelebilir ama örnek vermek gerekirse iyi bı an ise tadını çıkarmak gerekir, yer yarılsa da içine girsem dediğimiz anlardan ise plan ve program dahilinde olup üzerine düşünmek gerekir. Aslında bu da bir nevi anda kalmamız gerektiğini gösterir. Kısaca özetlemek gerekirse an sürekli değişir o sebeple an'da kalmak imkansız gibi bişey olur.
ölü ozanlar derneği'nde robin williams'ın ağzından çıkan "carpe diem" sözüyle başladı hep bu geyikler. o söyledi yani ilk. daha önceleri herkes geçmişe takılıp durur veya gelecek endişesiyle olduğu yerde kaskatı kalırdı. güzel insandın robin williams, mekanın cennet olsun.
Konuya girdiğin konu aslında bahsettiğin konu dan çok farklı. 'Anı yaşamak ' manipülasyon değildir sürekli 'olumlu düşün, pozitif ol ' demek manipülasyondur. Ve bu iki terimi karıştırmışsın sadece. Mesela tartıştığın bir ortam oldu o anda ise yaşadığın öfkeyi neden ofkelendigini ve öfkeni kontrol altında tutmayı başarabilirsin. ama o tartışma anına pozitif yönden seni kıran insan için olumlu düşünmek zorunda değilsin. Herkes kendi duygularından ve davranışlarından sorumludur. Ve anı yaşamak gerçekten yaşamanın temelidir. geçmişten ders almak , gelecek planı da yapmak. arada üzülmek kederlenmek ağlamak nefret etmek bunlar hep insanidir ve normaldir.