- YouTube'a inançla giren ilk spor medyası çalışanlarından biriyim. “İnsanlar daha iyisini, daha gerçek yayınları hak ediyor” düşüncesiyle bu platformda yer aldım. Ancak ne yazık ki zamanla YouTube da sermayenin etkisiyle televizyon gibi davranmaya başladı. Özellikle spor kategorisinde bu durum, platformun doğasını ileriye taşımak yerine sınırlı bıraktı.
Yine de bu mecralar futbol yayıncılarını bir noktaya getirdi mi? Evet, kesinlikle. Yayıncıların kaşeleri ve bütçeleri arttı. Zaten bu işi yapan insanlar, doğası gereği ilgiye biraz yatkındır. Ekrana çıkan biri için 'Daha çok izleneyim, daha çok konuşulayım' arzusu doğal olarak oluşur. Bu da zamanla bazı yayıncıları inanmadığı şeyleri bile söylemeye, yalnızca dikkat çekmek için slogan atmaya yöneltti.
Dolayısıyla, başlangıçta büyük umutlarla girdiğim bu mecraların, futbol yayıncılığını daha ileri taşıyacağını düşünüyordum. Ancak geldiğimiz noktada, bu konuda ciddi bir hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyebilirim.
+ Sosyal medyanın futbol üzerindeki etkisi gün geçtikçe daha da artıyor. Sizce artık futbol sadece sahada mı oynanıyor, yoksa dijital dünyada da ciddi bir rekabet ve baskı var mı? Kulüplerin sosyal medyadaki algılardan etkilendiğini düşünüyor musunuz?
- Artık futbol sadece sahada oynanmıyor. Dijital dünyada da ciddi bir rekabet ve baskı ortamı oluşmuş durumda. Özellikle anların peşindeyiz. Eskiden bir maçı baştan sona 90 dakika izlemek keyif verirken, şimdi o 90 dakikalık sürenin içindeki yalnızca birkaç saniyelik bir an, tüm ilgiyi üzerine çekebiliyor.
Sosyal medya bu değişimde belirleyici bir rol oynadı. İyi mi, kötü mü tartışılır; ama bu bir gerçek. Örneğin ben bir tatil döneminde Wimbledon finalini kaçırmıştım. Ancak sosyal medyada o muhteşem anların derlendiği yaklaşık 10–15 dakikalık bir kesiti izleyerek finalin genel havasını ve heyecanını yakalayabildim. Yani artık her şeyi baştan sona takip etmek değil, öne çıkan anları yakalamak öncelikli hale geldi.
Bu dönüşümün kulüpler üzerindeki etkisi ise beni her zaman şaşırtmıştır. Kulüpler, sosyal medyada oluşan algılardan fazlasıyla etkileniyor. Bunu gerçekten anlayamıyorum. Bir kişi bir kulübün yönetimine talip oluyorsa, bu sorumluluğu üstlenirken bir planı, bir vizyonu olmalı. Oysa sosyal medya, fikirlerin derinliğini ya da doğruluğunu değil, anlık hissiyatları yansıtır. Hatta insanlar bazen bir gün sonra kendi paylaşımlarından pişman bile olabiliyor.
Bu kadar hızlı akan, değişken bir yapının ürettiği “yığın fikir”lere kulüplerin bu kadar kulak vermesi, yıllardır anlam veremediğim bir durum. Elbette sosyal medyada ortaya atılan bazı fikirler kulüplerin hatalı adımlarını gösteriyor olabilir. Bu durumda etkilenmek doğaldır. Ancak önemli olan, kulüplerin bu fikirleri süzgeçten geçirerek, kendi vizyonlarıyla değerlendirmesidir.
Yoksa sosyal medyanın fikirsel etkisi sadece futbola değil, hayatımıza da çok ciddi ve bazen olumlu dokunuşlar yapabiliyor. Burada mesele, bu etkilerin hangi ölçüde dikkate alındığıdır.