Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluğundan kurtulmak için kişinin kendini affetmesi, kendine merhamet duyması (özmerhamet) gerekir. “Özmerhamet” acılarımızın, başarısızlık ve yetersizliklerimizin tüm insanlar için geçerli olduğunu ve bütün insanların merhamete layık olduğunu kabul etmemizdir. Özduyarlılıktır, geçmişten kalan acılarımızı, yetersizliklerimizi ve başarısızlıklarımızı koşulsuzca ve farklı olmasını dilemeden kabullenmemizdir. Böylece deneyimlediğimiz acıyı bütün insanların ortak kaderi olarak görebiliriz.
Acı çekmekten kaçınmamız mümkün değildir ancak hem ruhsal acıdan hem de hastalıktan kurtulmamızı en önemli anahtarları “kabul, farkındalık, sakinlik ve bilgelik”tir. Acılarımızın temelinde çoğu zaman mutluluğu ve gerçekliği “geçici ve koşullu” olgusal deneyimlerde aramamız vardır ancak olgusal dünya sadece koşullu zihin süreçlerimizi yaratır. Yanlış ve ölçüsüz bağlılıklarımız ve büyülü düşüncelerimiz acı verici tutkulara sahip olmamıza sebep olur, zehirli bir hal alır, bizi zayıflatır ve hasta eder. Acı çekmemizin çatısı bağlılıktır, bu nedenle bırakmayı ve vazgeçebilmeyi öğrenmeliyiz, mutluluğumuzun anahtarı budur. Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluğu yaşayan kişinin bakış açısını değiştirerek durumu farklı bir açıdan görmeye çalışması, onu mutlu edecek davranışsal öğeleri hayatına katması ve travmatik olaylara bir anlam verebilmesi iyileşme sürecinde önem taşır. Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğu duygusu da diğer tüm duygular gibi bastırılarak ortadan kalkmaz.
Öncelikle yapılması gereken, duygunun varlığını kabul etmektir. Kişi olumsuz duygu ve düşüncelerini yargılamadan gözlemleyebilir, paylaşabilir ve onları sağduyu, mantıklı düşünceler, kendine göstereceği anlayış ve özmerhametle değiştirebilir. Bunun için de kendine zaman tanıması, fiziksel ve psikolojik bakımına özen göstermesi, günlük rutinlerini sürdürmesi, kendisini anlaması, gerektiğinde ağlaması, sevdikleriyle ve dostlarıyla sarılması, onların tavsiyelerini dinlemesi, spor, meditasyon ve yoga yapması önem taşır.
Geçmişi değiştiremez, geleceği tahmin edemeyiz!
Unutmamalıyız ki “geçmişi asla değiştiremeyiz ve geleceği tahmin edemeyiz, şu an bize daha farklı görünen birçok şeyi o zaman tahmin etmemiz imkânsızdı.” O zamanki koşullarımızı göz önüne aldığımıza elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı kendimize hatırlatmalıyız. Başka insanların da benzer duygular yaşadığını ve yalnız olmadığımızı bilmeliyiz! Hayatta kalmamızı ve sağlıklı olmamızı kendi seçimimiz değil, yaşamın bize sunduğu çok özel bir armağan olarak görmeliyiz. Bu armağanın hakkını vermek için hayata dair anlamlı amaçlar bulmalıyız, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için çaba göstermeliyiz, spor, yoga, meditasyon yapmalıyız, sağlıklı beslenmeliyiz, uykumuza dikkat etmeliyiz ve sabırlı olmalıyız. En acımasız şekilde yıksa da kavursa da her fırtına bir gün diner, her yangın bir gün söner, güneş her zaman yine, yeni, yeniden umutla yeniden doğar...
Instagram
Facebook
Twitter
YouTube