Sağlığın Yapı Taşı Nefestir!

‘’Alınan nefesin derin olması gerekir. Nefesin derin olduğunda kapasitesi geniş olur. Kapasitesi geniş olduğunda nefes uzatılabilir. Nefes uzatıldığında aşağıya nüfuz eder. Aşağıya nüfuz ettiğinde nefes vücuda sakince yerleşecektir. Nefes vücuda sakince yerleştiğinde güçlü ve sağlam olacaktır. Güçlü ve sağlam olduğunda filizlenecektir. Filizlendiğinde büyüyecektir. Büyüdüğünde yukarıya çekilecektir. Yukarı çekildiğinde başın tepesine ulaşacaktır. Sezginin gizli gücü yukarıda hareket eder. Dünyanın gizli gücü aşağıda hareket eder. Buna uyan yaşayacaktır. Bunun dışına çıkan ölecektir.’’

MÖ 500 Hanedanı taş yazıtı 

Yaşamın başlaması ve bitmesi arasındaki ilk ve son eylemimiz. Ele almayı, araştırmayı öylesine hak ediyor ki, bundandır artık ilgimizi biraz daha çekmeli ve derinine özen göstermemiz gerektiğine sadece inanmıyor bir de ihtiyaç duyuyorum.

İlk olarak nefesi biyokimyasal olarak araştırdığımızda, nitrik oksit kavramı çıkıyor karşımıza.

Nikrit oksit, insan vücudunda bulunan 50 trilyon hücre arasında iletişim sağlayan bir moleküldür ve vücut tarafından üretilmektedir. Bilimsel çalışmalar sonucunda nitrik oksidin sağlık için çok önemli katkıları olduğunu kanıtlanmıştır. Uyku kalitesini düzenlemesi, beyin hücrelerinin iletişimini artırarak hafızayı güçlendirmesi bulunmaktadır. 

Ayrıca araştırmalar bu molekülün vücut içerisinde üretime en büyük faydayı alınan nefesten kaynaklandığını söylüyor. 

Peki nereden alıp verdiğimiz nefes? Bir spor eğitmeni olarak en çok öğrencinin nereden nefes alıp verdiğini gözlemeyi ve önce doğru nefesin ne olduğunu anlatarak bir program hazırlığı içine girmeyi hedefliyorum.

Biliyoruz ki en doğru yöntemle alınan nefes fiziksel performansı doğrudan etkilemekte, vücut kalitesini ve direncini arttırmaktadır.  

Burundan nefes aldığımızda boğazımızın arkasındaki yumuşak dokulara uyguladığımız basınç, solunum yollarımızı genişleterek solunumumuzu kolaylaştırıyor. 

Refleks gereği içinde olduğumuz nefesimizi bazı tekniklerle yönlendirmek, derinleştirmek ve ondan yüzde yüz faydayı sağlamak mümkün. Bize öğretilmeyen fakat keşfedildiğinde hem omurgamıza hem de vücut algımıza desteğini sunan nefes, kişinin duygu ve düşünce durumunu, tepkilerini, hastalıklarını, yaşamını etkilemekte.

Belirtmeliyim ki akıllarımız nefesi nasıl alıp vermemiz gerektiği konusunda epey karışık.

Dersler anında ‘’nefesi burundan al burundan ver veya burundan al ağızdan ver’’ dediğimde akıllar karışıyor ve bunun takibini yaparken dikkatler dağılabiliyor. Bu sebeple nefes pratikleri uygulamak başlı başına ilgiyi hak ediyor. 

Asıl önemli detayın ‘burundan almak’ olduğunu artık biliyoruz. Burun, nefesi almak ve filtrelemek için var ayrıca burnun diğer en büyük özelliği ‘koklamak’. 

Koku, yaşamın en eski duyusudur ve solunumu koklayarak yapmak özünde bir değiş tokuş sistemidir. 

Vücut bulunduğu ortamın ve gıdanın kokusuna göre ön bir hazırlık içine girer bu da bir savunma hattı oluşturur. Vücut için kolaylaştırıcı bir yol. 

Burundaki kıllar ise havayı temizlediği gibi bir de ısı düzenleyicisidir. (Yaşasın burundaki kıllar).

Bilelim ki omurgamız hava ile beslenmekte. Yaşamın ilk zamanlarında hayatta kalmamızı kolaylaştıran nefes, daha iyi avlanmamıza, yırtıcılardan kaçmamıza ve farklı ortamlardan korunmamıza yardım etmiştir.

Nefesi burundan almak, bilmemiz ve yapmamız gereken ilk şey.

Burundan alınan nefesin vücuda katkıları ise şöyle; 

- Kaliteli ve sağlıklı rem dönemi uykusu sağlar.

- Uyku apnesi sendromunu engeller.

- Akciğerlerin hava kirliliğinden korunmasını sağlar.

- Kalbin yükünü hafifletir.

- Dinginleşmeyi ve sakinleşmeyi sağlar.

- Stres yönetimi oluşturmamıza yardımcı olur.

- Cilt ve deri sağlığı korumaya yardımcıdır.

- Gribal enfeksiyonlara karşı direnç artar.

- Konsantrasyon ve odaklamaya yardımcı olur. 

- Fizyolojik ve psikolojik denge için destekleyicidir.

- Metabolizmayı ideal seviyede tutar ve zayıflamak için yardımcı olur. 

- Yüksek tansiyonu dengeler.

- Selülit ve varis gibi dolaşım bozukluklarının düzenlenmesine katkıda bulunur. 

- Duruş bozukluklarının önüne geçer.

Ağız nefesini alışkanlık haline getirmiş birisi ise;

-Diş eti rahatsızlıkları

-Ağız kuruluğu ve ağız kokusu, 

-Alerjiler

-Doygunluk hissine ulaşamama

-Çeşitli çene sorunları 

-Yüz yapısında oluşan asimetriler gibi çeşitli hastalıklara neden olabiliyor.

Ağızdan alınan her nefes yüzde neden olacağı bu sorunlarla boyundaki duruş bozukluklarına haliyle omurgadaki duruş bozukluklarına neden olabilir, duruş bozuklukları varsa bunlardaki artışa neden olabilir. 

Japonya’da yapılan bir araştırmada, burunları tıkanan ve ağızlarından nefes almaya zorlanan farelerin daha az beyin hücresi geliştirdikleri ve labirentten geçmelerinin burundan nefes alan deneklere kıyasla iki kat daha uzun sürdüğü gözlemlenmiştir. 

Öncelikle derin alınan, alınan nefesten daha uzun süre verilen nefesler doğru nefestir. Aldığımız nefesin, derin, besleyen ve uzun bir süreçten oluşması önemlidir.

Doğru teknik ile aldığımız her nefesin bizlere taze bir enerji sağladığını ve verdiğimiz her nefeste eski, bayatlamış olan enerjiyi bıraktığımızı hissetmemiz mümkün.

Nefes alma tekniklerinin yemek çeşidi kadar fazla olduğunu ve her tekniğin vücudumuzu farklı etkilediğini bilmeliyiz.

Bazı nefes uygulamaları bizi sağlıklı yaparken bazıları hücresel ölüme neden olabiliyor ve vücuda zarar verebiliyor. Yani bilmeliyiz ki artık önemli olan şey havayı solumak değil, havayı doğru solumak.

İnsanlar sanayi devriminden sonra yanlış nefes almaya başlıyor. 

İşte oluşan stres, yetişme telaşı, belli bir kota doldurma performansı, daha çok otopilotta davranma eylemine neden oluyor ve vücudumuzla kurduğumuz bağı azaltabiliyor. 

Nefes pratikleri ile otonom sinir sistemimizi kontrol etmek, bağışıklık sistemimizi harekete geçirmek, beyin resöptörlerini yeniden ayarlamak için en önemli bir uygulamadır.

Öyleyse burnun sessiz bir savaşçı olduğunu düşünmemiz mümkün.

1300 yıl önce yazılmış tantrik metin Shiva Swarodaya’da gün boyunca bir burun deliği nefes almak için açılırken diğerinin hafifçe kapandığı betimlemiştir. Bazı günler sağ burun deliği sanki güneşi selamlamak için gerinip esnerken diğer günlerde sol burun deliği bir dolunay büyüklüğünde açılıyordu. Metne göre, bu ritimler ay boyunca aynı kalıyordu ve tüm insanlık tarafından paylaşılıyordu. Bu ritim, vücutlarımızın dengede kalmak ve hem evrenin ritmine hem de birbirlerine uyum sağlamak için kullandıkları bir yöntem olduğu vurgulanmıştır. Bu bilgi doğrultusunda bir burun deliğinin kapalı olması diğerinin açık olması normaldir fakat burun nefesi uygulaması yaparak bunu doğru ritimde kullanmak esastır. 

Nefes tekniklerini sadece vücudu iyileştirmek için değil, aynı zamanda zihni proglamlamak için kullandığımızı söylememiz mümkün. 

Nefesi tekniklerle tükettiğimizde yolcu değil, pilot olduğumuzu fark ederiz. 

Uyguladığımız her nefes tekniği ile vücudun stresine ve baskısına verdiğimiz her mola bir dışavurumdur ve bu dışavurumlar depresyona, kaygı bozukluklarına ve özbilinç yönetimine iyi gelebilmektedir. 

Nefes almak, basit bir kimyasal veya fiziksel eylemden ziyade aç hücreleri beslemek ve vücuttaki atıklardan kurtulmak için diyaframın alçalmasından ve hava solumaktan çok daha fazlasıdır. 

Nefes alıp vermek bir yavaşlama sanatıdır. 

Farkında olarak alıp verdiğimiz nefesler zihnimizi daha anda tutar ve bu zihinsel olarak rahatlamamıza; bedenimizin içeride işlediği hormonal sistemin de daha idealde salgılanmasına neden olur.

Vücudumuza aldığımız her besleyen nefes, hücresel olarak doyuma ulaşır. Bu da bedenimizin ihtiyaçlarını hava ve solunum yoluyla karşılamak demek.

İdeal kiloda kalmak için de doğru nefes alıp vermek bir egzersiz çalışmasıdır.

Gün içinde ister bilgisayar başında ister trafikte istersek herhangi bir işle meşgulken, bir an için bildiğimiz bizi besleyen ve rahatlatan o nefes yöntemini kullanarak, bedenimizle uyum içinde kalmaya ve alıp verdiğimiz nefesi fark etmeye çalışmalıyız. Bu anlarda vücudumuzdan yükselen nefesimizin sesi, sinir sistemimizi de oldukça rahatlatacaktır. İşte o anlarda bedene ve zihne ‘’her şey yolunda’’ mesajı vermiş oluyoruz. 

Nefes çalışması iyi bir ‘’hissetme pratiği’’dir. Pratik anında vücut hem nefesin hem de hareketsiz kalmanın gücünü kullanmış olur. 

Nefesimize karşı nazik olmalıyız. 

Ve nefes, vücudumuzda tuttuklarımızı fark etmemize yardımcı bir araçtır. Genel olarak vücudumuza aldıklarımızı biriktirmek eğilimindeyiz fakat nefesi doğru alıp vermek bırakmayı öğütler. Nefes çalışmaları, almak ve vermek eyleminin hatırlatıcısıdır. 

Nefes almak genetik faktörlü olmadığı için bireyseldir. Bireysel çalışmalar ile şahsi yaşam döngümüze katkıda bulunur. 

Her nefes vücuda girmek ister ve bildiğimiz doğru tekniklerle ona alan açarız. 

Nefesimiz yürüdüğümüz yaşam yolculuğunda bastığımız yere attığımız bir tohumdur. 

Bizler her yeni nefes alışverişimizde birin yanına bir sıfır ekliyoruz. Her yeni nefeste bir sıfır daha. 

İşte bağımız böyle artıyor kendimizle. Sonsuz kere deneyim ve duygu için, alan tutuyoruz zihnimiz ve var oluşumuza.

Şimdi gözlerinizi kapatın içinize sizi gevşeten ve besleyen derin bir nefes alın ve o nefesi sizi canlandırmanızı hayal ederek boşaltın. 

Bunu her gün değişik tekrarlarla yapabilmeniz mümkün.

Bir olumlama;

'Bütün duygularımı şimdi nefesimle kutsal hale getiriyor ve havalandırıyorum. Bedenimin her köşesine, cildime, gözüme, hayatı tuttuğum parmak ve tırnaklarıma kadar nefesi içime çekiyorum. 

Kalbim atıyor ve çiçek açıyorum. 

Hadi sor kendine ‘’ nefesim bana ne yapıyor?’’, ‘’şimdi nefesime neler oluyor?’’ diye…

İlham aldığım bir video bırakıyorum, benden size… 

Sağlıkla ve sevgiyle…

YouTube

Instagram

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi