Kıvrak zekalarıyla lafı gediğine koymasını bilen dehalardan, bugüne kadar küstahça sözlere verilmiş en muhteşem cevaplar bunlar.
Kıvrak zekalarıyla lafı gediğine koymasını bilen dehalardan, bugüne kadar küstahça sözlere verilmiş en muhteşem cevaplar bunlar.
Adam, 'Ben sefil bir adamın önünden asla çekilmem' der.
Dijoyen de cevaplar: 'Ben çekilirim'
Adam onu gördüğünde penisini çıkarıp 'Gel bunu da imzala' diye bağırmaya başlar.
Capote'nin cevabı gecikmez: 'Buna imzamı atabilir miyim bilmiyorum. Ama baş harflerim kesin sığar.'
Salona girdiğinde orada bulunan tüm Fransız askerler ona sırtını döner. Bunun üzerine oradaki bir kadın Wellesley'nin yanına gelip 'Askerlerin kabalığı için özür dilemek istiyorum.' der.
General sakince cevaplar. 'Sorun değil, Madam. Sırtlarını daha önce gördüm.'
Polis: Daha önce Fransa'ya giriş yaptınız mı?
Gazi: Bir kez gelmiştim.
Polis: Eğer gelmiş olsaydınız, sıraya girmeniz gerektiğini bilirdiniz.
Gazi: Beyefendi, en son Fransa'ya giriş yaptığımda 1944 Haziran'ıydı. Ve pasaportumu gösterecek bir tane bile Fransız yetkili bulamamıştım.
Aktris: Romanın gerçekten harikaydı canım. Kime yazdırdın?
Chase: Beğendiğine çok sevindim canım. Kime okuttun?
Wilkes yanıtlar: 'Politikalarınızdan ve karınızdan uzak durduğum sürece ikisi de olası gözükmüyor.'
Adam: Bay Mozart, müzikte yeniyim. Sizin gibi senfoniler yazmak istiyorum. Tavsiyeleriniz var mı?'
Mozart: Senfoniler çok karmaşık olduklarından yeni başlayanlar için ideal değildir. Bunun yerine küçük parçalarla başlayıp senfonilere doğru yol alabilirsiniz.
Adam: Ama bayım, siz 8 yaşında senfoni yazdınız.
Mozart: Evet. Ama kimsenin tavsiyesine ihtiyaç duymadım.
Morris: Bir komplo seziyorum. Şiir yazmamı engellemeye çalışacak, beni susturacak bir komplo. Ne yapılabilir, sence ne yapmalıyım?
Wilde: Komploya katıl.
Gandhi ise bunu son derece sakin bir şekilde cevaplar: 'Merak etmeyin. Kralın üzerindeki kumaşlar ikimize de fazlasıyla yeter.'
'Eğer bir yüzüm daha olsaydı, sence bunu kullanır mıydım?'
Churchill cevaplar: 'Hayır. Tamamiyle isteyerek oldu.'
Churchill'den sonra başbakan olan İşçi partisi lideri Clement Attlee ile Churchill tuvalette karşılaşırlar. Churchill, Attlee'ye en uzakta olan pisuvarı tercih eder.
Attlee: Neden beni her gördüğünde kaçıyorsun?
Churchill: İktidara geldiğinizde bütün büyük üretim araçlarını kamulaştıracağınızı söyledin. Ben de benimkini koruyorum. (BOM!)
Attlee: Merak etme, o kadar küçüklerine de dokunmayacağız. (GÜM!)
Necip Fazıl da bunun üzerine 'İyi, biraz da duvara döneyim' der ve yönünü değiştirir.
Elçi, İtalya'nın Akdeniz üzerinde yeniden öne sürdüğü isteklerden bahsetmeye başlar. Atatürk hiç konuşmadan bir süre dinler ve ardından izin isteyerek odadan çıkar. Geri döndüğünde üzerinde ilk defa giydiği Mareşal üniforması vardır. Elçiye döner ve 'Şimdi devam edin' der.
Bu noktadan sonra susma sırası, elçidedir.
'Olsa iyi olurdu.'
Atamın, 'Çanakkale'de babası savaşırken' ölen ve sinirli bir şekilde Atamıza bakan İngiliz Subaya verdiği "Babasının Çanakkale'de ne işi varmış" ayarı da mükemmeldir.
Eğer Atatürk'ün verdiği ayarlar olsaydı bu paylaşımda. Oku oku bitmezdi. Örneğin her şeyi öğrettim uşaklıgı ogretemedim.
napolyon'a maglup olan ispanyol general kilicini teslim etmektedir, bu sirada napolyon'a "biz onurumuz ve serefimiz icin savasiriz, siz bayim sadece para icin savasiyorsunuz" der. napolyon hic istifini bozmadan cevaplar "herkes eksigi, ihtiyaci ne ise onun icin savasir."