Burdur’da bulunan ünlü antik kent Sagalassos’da yapılan araştırmalar şehrin terk ediliş hikayesi hakkında ilginç bilgiler veriyor.
Burdur’da bulunan ünlü antik kent Sagalassos’da yapılan araştırmalar şehrin terk ediliş hikayesi hakkında ilginç bilgiler veriyor.
Sagalassos’da yapılan araştırmalar şehrin 13. yüzyıl’da kitlesel bir göç ile %90 oranında terk edildiğini ortaya koydu. Şehrin terk ediliş hikayesinin daha önceden deprem ve veba salgını nedeni ile yavaş yavaş olduğu düşünülmekteydi.
“Royal Society Open Science” dergisinde yayınlanan makaleye göre, genel kanının aksine farklı bir terk ediliş hikayesi ortaya koyuyor. Çoğu antik kentin genel olarak kademeli olarak, değerlerini kaybederek terk edildiği düşünülür. Sagalassos Antik Kenti’nde kemik ve dişlerden alınan DNA örnekleri ise kitlesel bir göç veya benzeri bir şekilde şehrin aniden terk edildiğini gösteriyor.
Araştırmacılar her ne kadar DNA analizleri üzerinden bu sonuca ulaşmış olsalar da, DNA analizlerinin bu kitlesel nüfus düşüşüne cevap vermek için yeterli olamadığını söylüyorlar. Bu konuda çözülemeyen noktalar ise devam eden çalışmalarla beraber arkeolojik ve tarihsel kaynaklar kullanılarak açıklanabilir veya en azından bir fikir sunabilir.
Arkeologlar bu yeni keşfi kafa karıştıcı ve anlaşılması zor olarak yorumluyor.
Kitlesel Göçten Sonra Bir Kısmı Geri Döndü
1200’lerde neredeyse şehrin tamamı terk edilmiş olsa da, şehir sakinlerinin bir kısmının daha sonra tekrar şehre geri döndüğü anlaşıldı. Araştırmanın başındaki isim olan Jeroen Poblome ise halkın Şelçuklu veya Bizans’a karşı kalkıştığı bir ayaklanma sonucu şehri savunmak adına terk etmiş olabilecekleri teorisini ortaya atıyor.
Poblome’nun düşüncesinin desteklenmemiş olmasına rağmen Sagalassos’un yakınındaki Ağlasun adlı kasabada birkaç bin insanın o dönemlerde yaşamış olmasının şehri savunmak adına bu bölgeye bir nüfus transferi yapılmış olabileceğine kanıt oluşturabilir.
Yani bu durumun zorunlu bir eylemden çok stratejik bir hamle sonucu ortaya çıkmış olabileceği fikri üzerinde durulmakta.
Araştırmacılar bazı sonuçlara ulaşabilmek için genomik analizlere yoğunlaşılması gerektiği belirtiyorlar. Bu sayede kesin bir sonuç almak belki mümkün olmayabilir ancak bazı sorulara bu şekilde bazı cevaplar bulunabilir gibi gözüküyor.