Ülkemizden her gün ortalama 20 uçağın kalktığı, sadece kimliğimiz ile gidebildiğimiz ender ülkelerden birine seyahat ediyoruz bugün, Ukrayna'ya! Ukrayna'nın batısında bulunan ve günde 200 bin insanın giriş yaptığı ünlü Lviv şehrinde mutlaka görmeniz gereken 11 yeri sizler için derledik!
Yapımı ilk olarak 1357 yılında tamamlanan belediye binasının başına gelenler ancak pişmiş tavuğun başına gelmiştir. Bina, birçok defa yangına maruz kaldı ve yenilenmesi gerekti. 4 katlı bina son olarak 19.yy'da tamamlandı.
65 metrelik Ratusha Kulesi'nin yapımı da aynı döneme denk geliyor. kulenin tepesine çıkmanız için 350 ahşap merdiveni aşmanız gerekse de değer. Çünkü yüzyıllar sonra bile hala şehrin en yüksek noktalarından birisi.
1787 yılında kurulan mezarlık, tam anlamıyla tarihi içinde saklıyor. Mezarlığın şehrin dışına taşınması için çevrilen 42 hektarlık alanda, tabi o zamanlar daha küçüktür, şu an içerisinde tam 400 bin mezar barındırıyor. Ve bu mezarlar arasında o günden bu yana siyasete, sanata, spora damgasını vurmuş onlarca insan da var...
1897-1900 yılları arasında tamamlanan yapı, diğerlerine göre oldukça yeni sayılır. Aynı anda 1.100 kişiyi ağırlayabilen binayı etkinlik zamanlarında bilet alarak ya da rehberli turlar ile gezebilirsiniz. Tura gerek duyacağınız sanmıyoruz çünkü bina hala aktif olarak kullanılıyor ve çok sık etkinlik düzenleniyor.
Şimdi oldukça geriye, şehrin en eski yapılarından biri olan Lviv High Castle'a gidelim. Görsele onun fotoğrafını koyamadık çünkü 1250 yılında inşa edilen kale, maruz kaldığı onlarca saldırının sonunda tamamına yakını yıkıldı. Ancak siz yine de oraya çıkıp, gördüğünüz eşsiz manzarayı izleyebilirsiniz.
Kale ile hemen hemen yaşıt olan meydan, gerek Polonya gerekse Ukrayna tarihi için son derece büyük bir öneme sahip. Adını sağlı sollu gördüğünüz ufak stantlardan da alan meydan, belediye binasından kiliselere birçok yapıyı çevresine almış durumda. Şehre gittiğinizde ilk görmek istediğiniz şey tarihse, durağınız da belli...
Wilhelm Natorp tarafından 1735‘te kurulan ilaç dükkanının müze olması son derece yakın bir tarihte gerçekleşti: 1966.İçinde ilk gaz yağı lambası modellerini de görebileceğiniz müzede tarih boyunca kullanılmış bir çok ilacı görebilir, Demir Şarabı'nı hediye olarak alabilirsiniz.
Şehrin en eski yapılarından bir başkası olan Dominikan Katedrali ve Manastırı, Prens Danylovych’in eşi Macaristan Prensesi Constance’ın isteği doğrultusunda 13. yüzyılda inşa edilmiş. Birçok defa yangınlar nedeniyle zarar görse de 18. yy'daki onarımların ardından sağlam bir şekilde ayakta kalmayı başardı.
Ayrıca içerisinde Lviv Din Tarihi Müzesi'ni de barındırıyor.
14. yy'da şehre gelen bir Ermeni tüccarın ufak bir kilise olarak yaptırdığı Katedral, 1630 yılında çıkan yangından büyük zarar gördü. Tamirat çalışmalarının yanında genişletme de projeye eklenince günümüzdeki halini aldı.
Lviv kenti Orta Çağ'dan itibaren Avrupa'nın tat merkezlerinden birisi olarak görev yapıyor. 19. yy'a geldiğimizde ise özellikle şekerleme alanında Avrupa'nın merkezi olan Lviv'in ünlü çikolata fabrikasını mutlaka gezmelisiniz.
Vasily Petrovich bir sabah oturduğu apartmanda iki oyuncak bulur ve sahiplerinin alması için ortak bahçeye bırakır. Önce sahipler gelmez, yeni oyuncaklar gelir. 20 yıl boyunca her gün kaybedilen oyuncakların bırakılmasıyla yasal olmayan ama cazibe merkezi haline gelen Kayıp Oyuncaklar Müzesi oluşturulur. Türlerine göre dizilmiş oyuncaklar hem yenilerinin gelmesi, hem de eski oyuncaklarının sahiplerinin gelmesiyle sürekli değişiyor.
Uzun uzun gezdikten sonra seyahatimizi biraz dinlendirerek sonlandırmak iyi olur, hem de doğanın tam ortasında. 18. yy'ın sonlarında kralın emri ile kurulan bahçe tamamen doğanın hakim olduğu en güzel noktalardan birisi. Bahçe bilimciler tarafından yeşil alanları yeniden düzenlenen bahçede 50'den fazla tür bulunuyor.
keşke giden biri hazırlasaydı çok daha onemli ve güzel yerleri var lvivin...