Sadece En Yakın Arkadaşı Aşırı Güzel Olan Kızların Anladığı 11 Talihsiz Durum

Aman kimse yanlış anlamasın; bu içerik bir dürüstlük örneğidir. Bu içerik, en yakın arkadaşı aşırı güzel olduğu için talihsizce ikinci planda kalmış, ama arkadaşını da çok sevdiği için bu durumu hiçbir zaman ne kendine ne etrafına itiraf edebilmiş kadınların sessiz çığlığıdır. Kader talih demenin ötesine geçemeyen ama aynı hissiyatları yıllar yılları yaşamış bünyelerin artık dayanamayıp, başlarından geçenleri bir bir anlatışlarıdır...

1. Gerçekle ilk yüzleşme: İlkokul sıraları...

Daha mini mini birlerken fark etmiştik oysaki. En yakın arkadaşımız çok güzeldi, öyle güzeldi ki herkesin gözü ondaydı. Acaba nesi farklıydı? Ya da neden herkes öyle değildi? Ah küçük yavru beyinlerimiz, bu sorularla debelendi durdu...

2. Kadın erkek ilişkilerine giriş 101: Elden ele geçen notlar.

Bizler gerçeği göz ardı edip kutu kutu penselerimize devam etsek de, bir gün dersteki bir boşlukta biri elimize bir kağıt tutuşturuverdi: 'Bunu Sinem'e versene'. Kendin versene deyyus! Bilseydik neye bulaştığımızı hiç verir miydik o notu, çocukluk işte, cahillik.

3. Arabulucuk ve birebir temaslar

O nottan hayırlı bir cevap gelmeyince bu sefer de 'Sinem'e söylesene Ahmet seni seviyormuş'lar başladı. Söyledik söylemesine, hatta Sinem de çok sevindi, ama bu haftaki üçüncü 'teklif' olduğu için biraz kararsız kaldı, müzakereler uzadı da uzadı. Ne var bu kadar kararsız kalıp bizi pinpon topu gibi arada döndermeye. Senin de alacağın olsun Sinem.

4. Bizim çocuk çaresizliğimiz; aşkı filan hep ikinci elden öğrenmek.

Sinem oğlanlarla gezip tozmaya başladıkça bizim de yancı pozisyonumuz iyice kesinleşiyor tabii. O, manitasıyla dondurma yemeye gidiyor, biz akşamına merakla ev telefonundan arayıp 'Nasıldı?' diye soruyoruz. Ahmet kızın elini tutuyor, Sinem anlatınca sanki bizim kalbimiz yerinden çıkıyor. Eee, onlar Romeo ve Juliet. Bizler ise oyunu izlerken boyu yetişmediği için poposunun altına mont atkı koyan bücür izleyici.

5. Kimi beğenseniz ertesi gün gelip arkadaşınıza aşkını ilan eder.

Çocukluk geçip garson boyluğa oradan da ergenliğe evrildikçe, biz de tabii hem kendimizi hem çevremizi tanıdık biraz. Sevdik sevdalandık, iyi kötü bizi de seven bize de sevdalanan oldu. Ama tecrübeyle sabit bir şey vardı ki, o da yanımızda güzeller güzeli arkadaşımız olduğu sürece ne zaman 'Ay çok yakışıklıııı' diye birine baksak, o hep gelip bize Sinem'i sordu. Velhasıl olmayacak duaya amin demeye hiç gerek yoktu.

6. Bir "Arkadaşımın aşkısın" sendromu, bu sefer de suçluluk.

E tabii hal böyle olunca, Sinem'in şimdilik sevgilisi olan tüm oğlanlara biz bir ara yangın olmuş olduk. Söylesen bir türlü, söylemesen bir türlü. Yok yok, en iyisi söylememek. Şimdi durduk yere sen benim sevgilimi mi seviyorsun diyecek, aramız bozulacak. Sonuçta biz de seviyoruz Sinem'i, yerde bulmadık kankimizi.

7. Ayrılık günlerinde mecburi hizmet: Aşk acısı çeken eski sevgililerini teselli.

Şimdi Sinem çok güzel olduğu için, öyle apır sapır hareketlere de tahammülü yok tabii; kafasını bozana yol veriyor. Ama oğlanlar aşık hala, sürekli aramalar sormalar. Bizim payımıza düşen ise bu Halil Sezai sürüsünün telefonlarını açmak, buluşalım dediğinde he he demek, 'Ama neden böyle oldu? Beni neden terketti? Başk biri mi var'larına açıklama getirmek. Ay yazarken bile içim daraldı, o nasıl işkence yaa...

8. Utanmazlığın bu kadarı, bir de sen suçlu olursun.

Eski sevgilileri yetmezmiş gibi bir yandan da Sinem'in tripleri ile uğraşırsınız. Oğlanlara yeterince ilgi göstermeyince, arayı yapmaya çalışmayınca 'Benim iyiliğimi istemiyor' olur, 'Sen nasıl arkadaşsın?' olur, yeri gelir 'Sen beni kıskanıyor musun?' bile olur. Zor yaa...

9. Üçüncü tekerleğin isyanı; barlar geceler bize haram.

Bekarlık sultanlık deyip biraz kız kıza dağıtmaya çalıştığınızda da gene aynı döngü gelip bulur sizi. Yanınıza yaklaşanlar hemen Sinem'e yönelir, arkadaşı da sıkılmasın diye sizinle ancak arada bir iki laf edilir. Hadi diyelim şanslı gününüzdesiniz, iki arkadaş buldunuz, o zaman da seçim şansı pek yok. O Kıvanç Tatlıtığ'u alır, size 'ama iyi çocuk' kalır.

10. En kötüsü de söyleyememek.

Tüm bu deneyimler ve hisler ışığında her ne kadar kötü hissetseniz de, yaşarken öğrenirsiniz, ben çok güzel ve değerliyim. En az Sinem kadar diye de yinelersiniz kendinize. Herkes kendi kişiliğini, kendi yolunu bulur, gençlik günlerinin bu düşünceleri teker teker mazi olur. Ama içinizde bir suçluluk kalır. Yukarıda saydığım tüm durumlarda olup, o hisleri yaşadığınız için kızarsınız kendinize. Ben kötü arkadaş mıyım?

11. No panic, no skandal: Siz iyi arkadaşsınız. Hep de öyle olacaksınız.

Korkacak bir şey yok kızlar. Hepimiz zamanında böyle hissettik. Biz arkadaşımızı destekledik, o bizi destekledi, biz onun eski sevgililerine kızdık, o daha iyilerini buldu, biz daha iyilerini teselli ederken o en mükemmellerini buldu. Yapacak bir şey yok, hatun güzel. Hem de canımız ciğerimiz. O zaman ne diyerek bitirelim; olur böyle vakalar, iyi arkadaşlar atlatırlar...

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
YORUMLAR
22.04.2016

Sinemin amk sana bişey olmasın

22.04.2016

üffffff yakın arkadaşlarım neler çekmiş :((((((

22.04.2016

en güzeli böyle düşünmek :)

22.04.2016

Sevgili Sinem, soğuk taşa oturup ta ishal olursun umarım.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ