Aşık olduğunuzda her şey değişir. Hayata bakış açımız bile, baştan sona... En beklemediğiniz yerlerde yaratılan ve aklınıza geldiğinde mutlu eden anılar... İşte aşık olanların ezbere bildiği 20 o muhteşem 'an';
Aşık olduğunuzda her şey değişir. Hayata bakış açımız bile, baştan sona... En beklemediğiniz yerlerde yaratılan ve aklınıza geldiğinde mutlu eden anılar... İşte aşık olanların ezbere bildiği 20 o muhteşem 'an';
Dans pistinde ya da sokakta belki, etrafınız insanlarla çevrili bir durumdasınız ama onlar soluk bir arka plan gibi geliyor sadece. İnsanlar orada, ama orada değil gibi, sevdiğinizle yüz yüzeyken gerçek dışı ve ortama ait değillermiş gibi geliyor.
Hiçbir zaman bunun olası olduğunu düşünmemiştiniz. Zayıflıklarınızı insanlardan sonsuza kadar saklamanız gerektiğini düşünmüştünüz hep. Sonra, birdenbire, göz açıp kapayıncaya kadar ve direnmeden, aşık olduğunuz insana açıldınız ve bu, dünyadaki her şeyden daha muhteşem ve doğal geldi.
O gülüş ile gözleri parladığında ve dudakları kıvrıldığında kalbinizi sıcacık mutluluk kıvılcımları sarıp sarmalıyor. Nefes kesici bir görüntü ve sizin tek yapmak istediğiniz ona tutunmak ve sonsuza kadar gülmesini sağlamak.
En güçlü zihinler bile zaman zaman şüphe ve tereddüt ile dolabiliyor. Bununla birlikte, sevdiğiniz kişi gözlerinizin içine, size ve yeteneklerinize tamamen inanarak baktığı anda yenilmez hissediyorsunuz.
İşte veya arabadasınız. Radyodaki bir şarkı veya bir cümle onu hatırlatıyor. Duygu selinin altında kalıyorsunuz ve bütün vücudunuz onun varlığını arıyor.
Etrafınızdaki her şey göz kamaştırıcı bir renkte görünüyor gözünüze. Çiçekler bir ressamın elinden çıkmış gibi, gökyüzü inanılmaz bir mavilikte görünüyor. Müzik havada dans ediyor ve size inanılmaz bir enerji kazandırıyor.
Bir arkadaşınız mesaj atıyor, ona bakarken neredeyse bir saattir televizyon izlediğinizi veya bir şeyler okuduğunuzu fark ediyorsunuz. Sevgilinizle aynı odadasınız ve bütün bu zaman boyunca tek kelime edilmedi, ama ikiniz de rahatsız olmanın tam aksine bu durumdan fazlasıyla memnunsunuz.
Size gününün nasıl geçtiğini veya tutkulu olduğu herhangi bir şeyi anlatırken,onların her kelimesini can kulağıyla dinliyorsunuz ama bir yandan da seslerinin melodisine odaklanıyorsunuz. Bu, kendinizi bildiniz bileli duyduğunuz en güzel ses ve bunun asla durmasını istemiyorsunuz.
Duyguların yoğunluğunu hissettiğinizde bazen onları sığdıracak kelimeleri seçmekte zorlanıyorsunuz. Ama sonrasında, bunun önemli olmadığını çünkü ruhlarınızın zaten sarmaş dolaş olduğunu ve onun sizi dünya üzerinde en iyi anlayan insan olduğunu hatırlıyorsunuz.
Vücudunu yanınızda hissettiğinizde, dudaklarının sıcaklığını ve aşkını gösteriş şekline baktığınızda, gerçeklik yerinden oynuyor ve zaman sonsuzmuş gibi görünüyor. Geri kalan her şey önemsiz. Kalan her şey gerçek dışı.
Bütün gün stres ve kaygılarla geçmiş, kaslarınız gerilmiş ve yorgun, hiçbir şey kafanızı negatif düşüncelerden çıkaramıyor. Sonra, Pinokyo'yu canlandıran dokunuş gibi, bir dokunuşu ile hayat dolduruyor içinizi. Karın eriyişi gibi bir his kaplıyor içinizi ve dünya üzerinde hayat tekrar düzene giriyor.
Kariyeri, bir insanın zamanın çoğunu kaplayabilir ve dikkatini isteyebilir. Tabii ki önemlidir, ama pazar günü hayatınızın aşkıyla yürürken, kariyerinizden daha çok ilginizi bekleyen ve hak eden bir şey olduğunu bir kalp atışı süresinde fark edersiniz.
Bir randevunuzu beklerken duvardaki bir resmi fark ediyorsunuz, daha önce de görmüştünüz ama şimdi tamamen farklı bir anlam ifade ediyor. Aşkınıza dair bir düşünceyi bırakıyor aklınıza ve yine onu anımsatan yoğun duyguları sızdırıyor kalbinize.
Bütün haftayı beraber geçirdiniz, başka biriyle olsa bundan bunalmış, yalnız veya arkadaşlarınızla geçireceğiniz zamana muhtaç olmuştunuz. Ama bu sefer öyle olmadı. Onların varlığıyla doyumsuz bir özgürlük duygusu hissediyorsunuz ve bu sizi fazlasıyla mutlu ediyor.
Oda karanlık ve siz sevdiğinizin nefes alış verişini dinliyorsunuz. Tam o anda, hayatınızın bir daha asla eskisi gibi olamayacağını fark ediyorsunuz. Sizin üstünüzde yarattığı etki her zaman kalacak, beraber olmaya devam etseniz de, sadece bir yaz aşkı olarak kalsa da...
Birbirinizin gözlerine baktığınız anda müzik çalmaya başlıyor, orada kendi yansımanızı görüyorsunuz. Ama aynı zamanda başka bir şey de görüyorsunuz, sevdiğinizin gözleri sayesinde fark etttiğiniz bir şeyi, kendi içinizde bir mücevher görüyorsunuz.
Bağırışlarınızın sadece yankıları kaldı, gözyaşları kurudu ve sert ithamların yerini yumuşak sözler aldı. Sonrasında sarıldığınızdaysa, bu tartışmanın ilişkinizin yolunu açtığını ve sizi pozitif bir yöne soktuğunu fark ettiniz.
Romantik bir filme denk geliyorsunuz, başrollerden biri, partnerini arkasında bırakarak hastalıktan veya başka bir şeyden ölüyor. Bu hikaye sizi de ilişkiniz üzerine düşünmeye itiyor ve kısa bir an için, o olmadan yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceğinizi düşünüyorsunuz.
İş arkadaşlarınız kahkahalar içinde muhabbete dalmışken nasıl bir yalnızlık içine batmış olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Üzgün bir dışlanma gibi değil de bir bağlantı kopukluğu gibi geliyor, sadece sevdiğinizin varlığının çözeceği bir kopukluk.
Hissettiğiniz aşkın bir yerde, bir şekilde yaşayacağından eminsiniz. Denize bir çakıl taşı attığınızda bunu düşünüyorsunuz, o taş sizin hikayenizi saklayacak, sonsuza kadar.