En az diş ağırısı kadar etkili,işkence dolu ve sizi hayattan soğutan bir hastalıktan bahsediyorum,evet ağız yarası!
Size biraz ağız yarası bulunan kişilerin gündelik hayatta nasıl zorluklarla baş ettiğini görelim.
En az diş ağırısı kadar etkili,işkence dolu ve sizi hayattan soğutan bir hastalıktan bahsediyorum,evet ağız yarası!
Size biraz ağız yarası bulunan kişilerin gündelik hayatta nasıl zorluklarla baş ettiğini görelim.
O acıyı yaşan bilir,yemek yemek diye bir şey yoktur,bir an önce doymak vardır.Çünkü en sevdiğiniz yemeği yerken bile tadından zevk alamazsınız.(Birde yediğiniz yemek domatesli ise)
Özellikle ağzında 2'den fazla yarası olanların vay haline,Ağzınızı açtığınız anda o yaralar tıpkı bir iğne gibi batar ve konuşmanızı engeller.Fazla konuşmamaya çalışırsınız,beden dili ile iletişim kurmaya çalışırsınız.
Özellikle sabah uyandığınızda yastığınızda belki bir çay bardağı dolusu salya akmış görürsünüz.Ve çok fazla susarsınız.
Hapşırdıktan sonra size hani 'Çok yaşa!' derler ya,sizde tam tersidir o an 'Yahu ne yaşaması acıdan ölüyorum ben burada!'
Utangaç birisiyseniz durum daha da vahim! Ağzınızın kötü koktuğunu saklamak için toplum içerisinde sürekli ağzınız kapalı durur.
Kimi insanda bir kez,fakat bu hastalığı genetik olarak taşıyan ve yaşayan insanlara ne demeli? Bu acıyı en fazla yaşayan onlar ve tedavisi olmayan bir bela.
'Şu sıcak yaz aylarında serin mi serin bir su içeyim de rahatlayayım' Diye bir şey yoktur ağız yarası olan insanlarda.Çünkü su bile onların yarasındaki acıyı tazeliyor.Her yudum içerken size zıkkım gibi bile gelebiliyor.