Saat 3’e doğru yaklaşırken telefonumda ne bir arama, ne bir mesaj, ne de bir whatsapp yazışması vardı. Tamamen haklı olduğum bir konuda, bu neyin inadıydı anlamak gerçekten zordu. Ancak ben de aramaya hiç niyetli değildim, ne yani, telefon edip haklı olduğum için özür dilerim aşkım mı diyecektim. Önce büyüsün ve sorumluluklarının, hatalarının farkına varsın dedim kendi kendime. Başım ağrıyordu, 3 bira bile beni akşamdan kalma yapmaya yetmişti. Tabii ki bu sadece alkol etkisi değildi; üzüntü, stres, sinir, vs. hepsi birleşmiş ve beni mahvetmişti. Ah be Ayça yaptığın insanlığa sığacak şey değildi.
Hava karanlık, hava yağmurlu, İstanbul ıslak ve üzgün… İyice salaklaşmıştım iki günde. Ayça’ya olan kırgınlığım, öfkem, üzüntülerim, yaralarım hepsi bir olup beni tükenme noktasına getirmişti. Her şeye üzülüyor, her şeyden huzursuz oluyordum. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Eminim ki Ayça da bu durumdaydı, öyleyse bu neyin inadıydı? Resmen git gide Hakan Altun’a dönüşüyordum, derhal bu havayı dağıtmam, kendimi bu olayın dışına çıkarmam lazımdı. Böyle dedikten sonra gurur falan demeyip Ayça’yı aramam gerekirdi belki ama, hayır! Kalkıp okula gitmeye karar verdim. Hava yağmurlu da olsa yürümeyi tercih ettim, topu topu 15 dakika sürüyordu zaten. Yolda Ekrem’i aradım okulda mısınız, nerdesiniz dedim, okuldayız gel yapraam dedi, neden benim arkadaşlarım böyle ve ben neden bunların onayına muhtaç bir hayat sürüyorum diye hayıflandım. Okula gittiğimde bizim ekip komple kantindeydi, ders yok mu lan diye masaya daldım, sen öğrenci değil misin olm ders var mı yok mu bilmiyor musun diye karşıladı beni Sanem hemen. Bu Sanem’e gıcık oluyordum sanki sürekli beni bir ezme gayreti içindeymiş gibi hissettiriyordu bana. Bıraktım ben okulu haberin yok mu dedim, höeee gibi bir ses çıkarıp, hiç aşina olmadığım bir mimik yaptı. Hazır masada Cemil yokken Ayça konusunu açma isteğim bu mimikle eriyip gitti, çünkü ne dersem diyeyim bu Sanem beni haksız çıkaracak, iti g*tüne sokacaktı beni. Sustum.
Akşam eve yorgun, siniri daha da artmış ve hiç aranmamış biri olarak döndüm. Olm beni bir tek Ayça mı arıyor lan telefonla dedim kendi kendime. Sonra evi aradım, babam açtı, daha selam vermeden noldu paran mı bitti diyerek beni güzelce gömdü… Ulan hiç tadım kalmadı ya diye sayıklayarak uyuduğumu hatırlıyorum en son.