Sonuç: Bu kadar bağımlı isen, dış politikanda da, ekonominde de güvenliğinde de risk altında kalırsın! Bir kez daha: Camdan “sarayda” oturup, sağa sola taş atmak, çok ama çok riskli bir iştir! Üstelik bu “eğlencenin” bedelini, sadece sarayın camları değil, tüm vatandaşlar öder.
Erdoğan’ın açıklamaları, kanımca tamamen iç politikaya yönelik açıklamalardır. Hava sahamız ihlal edilip, destek verdiğimiz Suriye “muhalif” güçleri, Rusya tarafından hırpalanırken sessiz kalmak, hoş bir görüntü vermiyor zira…
Oysa Türkiye'nin halen devreye alınmamış olan linyit, hidroelektrik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle kaynakları; doğru ve temiz teknolojilerle devreye alınıp, enerji sektörüne yönelik ekipmanın (türbinler, paneller, jeneratörler, vb.) yerli imalatı da gerçekleştirilebilirse, Türkiye’nin enerjideki bağımlılığı da hızla azalacaktır. Buna, özellikle binalardaki ve sanayideki enerji verimliliğinde yapılacak iyileştirmeler eklenirse, geleceğe yönelik kaygı duymamız için hiçbir neden olmayacaktır. Geçen yıl tükettiğimiz elektrik enerjisi miktarı olan 257 milyar kilovat-saat temel alınırsa, yukarıda saydığım atıl kaynak potansiyelin bunun 3,2 katı (818 milyar kilovat-saat) olduğu görülecektir. Dolayısıyla Türkiye, bu kısır ve bağımlı geleceğe mahkum değildir.
Son tahlilde, Rusya’nın doğal gazı kesmekte bir yararı olmadığı ve Türkiye’nin de iç politikaya ve seçime yönelik söz konusu açıklamaları fiiliyata dönüştürmesinin en azından hukuken mümkün olmadığı (aksi halde sorumlu duruma düşer) da göz önüne alınırsa, devran büyük olasılıkla gene eskisi gibi (eski tas, eski hamam) devam edecektir.
Deutsche Welle Türkçe