Örneğin bir ağacın büyüme kanunu yalnızca o ağaç için geçerli ve ağaç öldüğünde son bulurken ruh, bedeni terk ettiğinde dahi varlığını sürdürür; kabirde, mahşerde ve sonsuzlukta farklı bir elbise giyer. Ruhun hayatı, fiziksel tahrip ve yok oluşa maruz değildir. Basitliği ve vahdeti, onu dağılıp parçalanmaktan korur. Bir ampulün ışığı enerji kaynağıyla kaimdir; ruh ise her ne kadar bedene bağlı olsa da kendi başına da hayat sahibidir ve ışığını daim kılar.
Ruh, gelişime ve külliyete açık, içsel bir potansiyele sahiptir. Bir çekirdeğin uygun koşullarda ağaca dönüşmesi gibi, ruh da doğru yönlendirildiğinde ilmî, irfânî ve manevi boyutlarda büyür. Sevgi, korku, irade, merak ve hayal gibi içsel deneyimlerimiz ruhun sermayesidir. Bu sermaye yerinde kullanıldığında bireyin ruhani yükselişini, bilincinin derinleşmesini ve içsel özgürlüğünü besler. Ruhun farkındalığı, dünyayı yalnızca bir sahne olarak görüp maddi sınırlardan öte bir külliyete erişmemizi sağlar.
Ruhun vahid ve bütüncül yapısı, onu tahripten korur. Bedensel organlar geçici ve bağımsız olabiliyorken ruhtaki unsurlar bir bütündür ve dağılmaz. Akıl, hafıza, irade ve sevgi; hepsi ayrılmaz bir bütün olarak varlığını sürdürür. Bu, insanın içsel özgürlüğünün ve bilinç kapasitesinin temelidir. Ölüm, ruh için bir son değil, geçici bir elbise değişimidir; ruh, özelliklerini kaybetmeden farklı bir âlemde varlığını sürdürür.