Rıfat Kamaşak Yazio: İngilizce ile Sınavımız Biter mi?

Cevabı en baştan vereyim, hayır bitmez! Neden bitmeyeceğini anlatmadan önce ise yabancı dil öğrenme ve konuşma performansı açısından ülke olarak nerede olduğumuzun bir resmini çekip size sunayım. 2020 senesine ait, ülkelerdeki İngilizce eğitim durumunu araştıran en ciddi kurumlardan birisi olan Education First raporunu inceledim. Bu rapor her sene düzenli olarak yayınlanıyor ve dünyada oldukça itibar görüyor. Education First tarafından yapılan ve 100 ülkeden yaklaşık 2.2 milyon kişinin katıldığı test sonuçlarına göre hazırlanan İngilizce Yeterlilik Endeksinde (English Proficiency Index) yerimiz dünya sıralamasında 69’unculuk iken, 33 Avrupa ülkesi arasında 32’ncilik. Sıralamanın karşılığı düşük seviye olarak geçerken, en düşük seviye 77. Sıradan itibaren başlıyor. Yani en diplere çok da uzak değiliz. Tek bir rapora göre bu

kararı vermeyelim dersek, Avrupa Birliği eğitim komisyonu raporları ve OECD’nin ülkelerdeki eğitim kalitesine dönük araştırma çıktıları da Education First bulgularını destekliyor. O zaman hadise net: İngilizce öğrenme ve konuşma konusunda çok ciddi sorunluyuz.

İngilizce öğrenmek şart mıdır?

Eğer günümüzün global iletişim (lingua franca) diline sahip olmak istiyorsanız, tüm dünya vatandaşları ile ticari dahil çeşitli ilişkiler kurmak gerekliliğiniz varsa, akademik hayatta gelişmek istiyorsanız ya da hepsi bir tarafa sadece dil öğrenmek özel zevkiniz ise bunun cevabı evet olabilir.

Ülkemizde ilk, orta ve lise eğitiminde özellikle özel okulların başı çektiği, devlet tarafından ise Anadolu liselerinin katıldığı İngilizce eğitim furyasına en şiddetli destek ise yükseköğretim kurumlarından geliyor. Her yerde İngilizce eğitim var, velilerin çocukları İngilizce öğrensin diye döktükleri çuval çuval paralar var, devletin ayırdığı bütçeler var ama sonuç şu: “ben aslında konuşulanı anlıyorum ama konuşmakta zorlanıyorum”.  Bu söylem aslında ben bu işi pek beceremiyorumun klasik ve nazik ifadesidir. Türkiye belki de bu işe en fazla para harcayarak en kötü öğrenme çıktıları gösteren ülkelerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Peki neden böyle?

İlk önce klasik “mış gibi” yapma alışkanlığımız. İngilizce eğitim amacına hizmet etmekten ziyade bir çok özel eğitim kurumunca tercih edilen bir pazarlama aracı. Birçok okulda İngilizce öğretmek için yeterli altyapı yok. Özellikle yükseköğretim kurumları tam bir kanayan yara. Doğru düzgün İngilizce bilmeyen genç bir sene mümkün olabildiğince “light” hazırlık eğitimi sonrası fakülteye geçer. Tarzanca İngilizce ile akademik gelişim göstermesi beklenir ve sonuç hep aynıdır. Ne yabancı dil ilerler, ne de iyi anlaşılamayan ders ve materyaller nedeniyle akademik gelişim sağlanır.

Dilbilimciler bu durumu çifte zarar (double loss) terimi ile açıklarlar. Yani, bir kamyon kaynağı ve emeği, zayıf yabancı dil ve zayıf akademik gelişim için harcarsınız. Türkiye’de durum tam anlamıyla budur. Yapılan araştırmalarda yabancı dil öğrenme motivasyonu gelişmiş ülkelerde kendini gerçekleştirme, kişisel gelişim ya da akademik ilerleme isteği şeklinde açıklanmakta, yani öğrenmeyi destekleyen içsel motivasyon unsurları öğreniciler için ön planda.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise öğrencilerin daha iyi bir iş bulabilme ya da prestijli bir diploma sahibi olabilme gibi motivasyonları olduğunu görüyoruz.

Nispeten dışsal motivasyon unsurları ile dil öğrenimine yaklaştığınızda, yüzeysel öğrenme çıktıları ile karşı karşıya kalmanız da kaçınılmaz oluyor. Bu arada yabancı dilde eğitim veren hocaların yabancı dil bilgisi ne düzeyde ve bu ne kadar denetleniyor orası da ayrı bir garabet konusu… Yabancı dil öğretimi esnasında nasıl müfredatlar kullanılıyor, sınıf içi ve dışı ortamlar bunu nasıl destekliyor falan gibi şeylere hiç girmiyorum bile.

Yabancı dilde eğitim ancak ve ancak öğrencinin üst düzey dil hakimiyeti, dersi anlatan hocanın üst düzey akademik konuşma ve anlatım yeteneği, içsel öğrenme motivasyonu ve bu motivasyonu destekleyen öğrenme ortamı gibi çok kesin şartlar olduğu takdirde gerçekleşebilir, gerisi laf-I güzaftır. Bence gelin bu işi ancak gerekli şartları karşılayabilen pilot okullarda yapalım. Aksi takdirde İngilizce yerine Tarzanca konuşan, akademik beceri ve edinimleri zayıf, özel okullara para ödemekten ailelerinin cepleri boşalmış milyonlarca genç ile karşı karşıya kalmaya devam ederiz. Benden söylemesi, artık kim üzerine alınırsa!

Sevgi ve sağlıkla kalın…

Linkedln

Instagram

Facebook

Popüler İçerikler

Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
A Millî Takım'ın UEFA Uluslar Ligi'ndeki Play-Off Turu Rakibi Belli Oldu: Macaristan
Meteoroloji 49 Kente Fırtına Uyarısı Verince Hava Forum 58 Kilo ve Altında Olanları Tiye Aldı
YORUMLAR
09.03.2021

okullarda verilen ingilizce eğitimini çok yanlış buluyorum. Bunu ingilizceyi öğrendikten sonra anladım. Bizi ilkokuldan itibaren (bu lisede almanca eklendiğinde de aynı) bir gramer havuzunun içine atıyorlar. Evet gramer önemli ama dile ısındırmadan gramer dayatmak öncelikle dilden soğutuyor ikinci olarak avrupa dil aile yapısı türkçeden çok farklı bu yüzden daha ilkokulda kendi dilimizin yapısını bilmeden yabancı bir dil yapısını öğrenmek daha da işin kavranmasını zorlaştırıyor. Bence grammer konularına ortaokulda ağırlık verilmeli. İlkokulda dinleme ve konuşma pratikleri daha faydalı olacaktır.

09.03.2021

Hepsi laf-ı güzaf! En iyi dili, o dili kullanmak zorunda kaldığınızda öğreniyorsunuz. Burada dolaşım hızı devreye giriyor. Avrupa'da standart eğitim alan, ortadirek bir ailenin çocuğu, harçlıklarıyla, vizesiz avrupa turu yaparak dilini geliştirebilir. Bizde gençlerin böyle bir şansı yok maalesef. Not ortalaman yüksekse Erasmus yapabilirsin veya okul bittikten sonra ailen destek olursa work&travel gerçekleşebilir. Kızlar için bebek bakıcılığı vs. yaparak başka bir ülkede dil öğrenme şansın olur. Ailen maddi manevi destek olursa o da. Yoksa Türkiye'de dil kursuna giderek veya üniversitedeki yetersiz dil dersleriyle falan ingilizce öğrenemezsiniz. Çevremde bu şekilde şakır şakır ingilizce konuşan bir kul yok. Çat pat, derdini anlatıyor ancak insanlar o kadar.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ