Rıfat Kamaşak Yazio: Farklılıklar Zenginliğimizdir, Dışlamayalım Kucaklayalım

Bireylerin cinsiyet, din, dil, ırk, etnik köken, yaş, engellilik, eğitim ve politik tercihler açısından gösterdikleri farklılıklar ya da çeşitlilikler nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmaları maalesef toplumsal bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. İş yerindeki ücret ve fırsat eşitsizliklerinden, mobbing uygulamalarına, vergi, hukuk, eğitim ve sağlık sistemindeki dezavantajlardan, toplumdan dışlanmaya kadar çeşitli şekillerde karşımıza çıkan bu durum aslında dünyanın birçok ülkesinde az ya da çok görülebiliyor.

Bunun sonucunda ise toplumlar ırkçılıktan ayrımcılığa, beyin göçünden, şiddet, terörizm ve hatta bölünmeye kadar ulaşabilen ciddi sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliyorlar.

Oysa farklılıkları topluma ait bir zenginlik olarak gören özellikle Kanada, Avustralya, Birleşik Krallık, Yeni Zelanda, İsveç, Norveç ve halen sorunlu uygulamalara sahip olsa bile Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler gelişme ve kalkınma yolunda bu durumu avantaja çevirebiliyorlar. Bu arada bahsettiğim ülkelerde her şeyin sorunsuz ve pürü pak olduğunu iddia etmek mümkün değil ancak yasaların da etkisiyle sahip olunan toplumsal bilinç ve farkındalık nadiren ortaya çıkan sorunların travmatik sonuçlar üretmesini engelliyor. Peki, farklılıkların kucaklanması ve yönetilmesi ülkeler açısından nasıl avantaja dönüşebiliyor?

Doğduklarından itibaren farklı gruplardan bireyler ile beraber eğitim alan, arkadaşlık kuran ve toplumsal faaliyetleri farklı bireyler ile gerçekleştiren çocuklar daha hoşgörülü, daha sosyal ve yeniliklere daha açık oluyorlar.

Tabii bu çocuklar daha sonrasında sosyal refah toplum ve devletlerinin temellerini oluşturuyorlar. Farklılıkları özümseyen toplumlarda insan haklarına saygının daha yüksek olduğu, şiddet temelli olayların daha az sıklıkta raporlandığına şahit oluyoruz. Bu durum ülkenin kalkınma düzeyine de olumlu yansıyor. Toplumsal saygı ve hoşgörünün yüksek olduğu toplumlarda beyin göçü oranlarının da oldukça düşük olduğu görülüyor. Gerçekleşen beyin göçünün arkasında yatan rasyonellerin de ekonomik ya da evrensel bilim ve sanata katkının daha fazla sağlanabileceği bir ortama geçiş olduğu ortaya çıkıyor ki bu aslında oldukça doğal bir süreç.

Toplumsal faydaların yanında ekonomi ve iş yaşamı bağlamında da farklılıkların ve etkin farklılık yönetiminin yarattığı özel avantajları görebiliyoruz.

En önemli avantaj ise ülkenin yetenek havuzunun büyümesi ve her alanda yaratıcılığın artması olarak karşımıza çıkıyor. Katma değerli üretimin ülkeler ve işletmeler arası rekabet avantajı sağlamadaki önemi ve bu amaca ulaşma yolunda inovasyonun rolü göz önünde bulundurulduğunda farklılıklarımıza daha da fazla sahip çıkmamızın ne kadar gerekli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Son senelerde başta Birleşik Krallık olmak üzere bazı ülkelerde zihinsel farklılıklar (neuro-diversity) dahi zenginlik olarak görülebiliyor. Bu yaklaşım Otizm ve Asperger Sendromu ile yaşayan bireylerin farklı algoritma ve veri madenciliği yeteneklerini iş hayatında kullanarak rekabet avantajı yaratırken, aynı zamanda toplumsal hayata entegrasyonlarını da güçlendiriyor. Sizce de hayatımızı bu derece olumlu etkileyen farklılıklarımızı artık kucaklamamız gerekmiyor mu?

Sağlıklı ve rengârenk günler dileğiyle…

Linkedln

Instagram

Facebook

Popüler İçerikler

Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Hull City'nin Sahibi Acun Ilıcalı Yeni Bir Kulüp Satın Alıyor
Konuşanlar'ın Hasan Can'ı Evinde Kaza Geçirdi: Acil Ameliyata Alındı!
Metin Akpınar'ın Kızı Duygu Nebioğlu Yine Ateş Püskürdü: "Birinci Bölüm Bitti, İkinci Bölüm Geliyor"