Rıfat Kamaşak Yazio: Dünyada En Kolay Şey Bir Takımın Taraftarı Olmak mıdır?

Umberto Eco’ya göre evet! “An itibarı ile bu takımı tutuyorum dersin ve tutarsın. İşte bu kadar basit.” der üstat. Bana göre ise hayır, hiç de o kadar kolay değildir. Bir takım tutmak, onun taraftarı olmak yükte hafif pahada ise çok ağır olabilir. Bu söylem ile Umberto Eco muhtemelen seyirciden bahsediyordu taraftardan değil. Parayı verip stadyum ya da salonda görüş alanı güzel bir yerden bilet alıp, spor müsabakası bitiminde görevini tamamlayarak bir sonraki müsabakayı bekleyen kişi seyircidir. Seyirci izler, keyif alır, güzel zaman geçirir ve evine döner. Seyirciliğin temelinde hedonizm odaklı bir tür tüketicilik, müşterilik vardır.

Taraftarlık ise bunun çok ama çok ötesinde kadim bir duygudur. Sevgi, tutku ve bağlılık içerir.

Ancak körü körüne bir spor kulübüne bağlanmak değildir bu… Kişi kendini o kulüp ile özdeşleştirir. Kulübün kuruluşundan itibaren oluşan kurum kültürü ve dışarıya yayılan kurumsal imaj ile o kulübe bağlanan taraftarın hayat tarzı dahi şekillenebilir. Bu çift taraflı bir etkileşim de olabilir. Yani kulübe bağlı taraftarlar kulüp kültüründen etkilenerek kurumsal kültüre paralel bazı davranış paternleri geliştirirken, sosyoloji ve yaşam beklentileri benzer olan bu taraftarlar kendi sahip oldukları baskın kültür ile kulübün davranışlarını da etkileyebilirler.

Örneğin, benzer sosyolojik özelliklere sahip işçi ve sosyalist sınıfı temsil eden bağımsız değerler ile kurulan liman şehri Liverpool’un takımlarından olan Liverpool FC seneler boyunca benzer yaşam tarz ve beklentilerine sahip taraftarları cezbederken, son senelerde ortaya çıkan endüstriyel futbol beklentileri ve popüler kültürün etkisiyle her şeyi sportif başarıya bağlayan yeni taraftar profilini memnun edebilmek için 2010 senesinde Fenway Sports Group isimli Amerikalı bir yatırım şirketine satılmıştır. Yani ırkçılığa hayır, sporda fırsat eşitliği, toplumsal adalet kavramları yerini Şampiyonlar Ligi geliri, reklam, merchandising gibi konulara bırakma eğilimine girmiştir. Fakat endüstriyel futbol sistemi taraftarı seyirciye dönüştürmeye çalışsa bile o kadim taraftarlık duygusu buna direnmeye devam etmektedir. Liverpool taraftarı aradan 11 sene geçmesine rağmen halen kulübün satışını protesto etmeye devam etmekte ve eski mülkiyet yapısına dönüşü istemektedir.

Büyük kulüplerin sporcu yetiştiren kurumların çok ötesinde sivil toplum kuruluşları olduğu bilinmektedir ve bu kulüplerin gücü taraftarından gelmektedir.

Zenginlerin takımı olarak bilinen Atina’nın Panathinaikos’u ile fakir komşu Pire Limanı’nın takımı Olimpiakos, faşist SS Lazio’ya karşı işçi ve göçmenlerin desteklediği AS Roma, kralın destekçisi Real Madrid ile yönetime karşı üç gencin kurduğu muhalif Atletico Madrid… Hepsi farklı tarih, kültür ve hikayelere sahiptir. Bu kulüplerin hayata farklı bakışları vardır, siyasi görüşleri vardır. Bu kulüpleri büyük yapan sportif başarılarının ötesinde topluma ve ülkelerine olan katkılarıdır. Balkan Savaşı’nda verdiği sporcu şehitlerinden dolayı faaliyetlerine devam edemeyen Beşiktaş, Çanakkale’de verdiği şehitlerinin isimleri hala lisesinde yazılı bulunan Galatasaray ve Kurtuluş Savaşında milli mücadeleye destek veren Fenerbahçe’nin büyüklükleri sadece sporcu yetiştirmekten gelmiyor tabii ki… 

İşte bu kulüplerin sivil toplum kuruluşu olarak kalması için seyirciye değil taraftara ihtiyacı vardır ve taraftar olmak zordur. Çünkü taraftarlık takımına tutku ile bağlılıktır, toplumsal olaylara duyarlılıktır, organizasyonlar ile ihtiyaç sahiplerine destektir ve tabii ki zor ekonomik zamanlarda kulübü için pamuk eller cebedir. Üzgünüm Umberto kusura bakma ama bana göre taraftar olabilmek gerçekten zordur. 

Sevgi ve sağlıkla kalın…

Linkedln

Instagram

Facebook

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı