Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı, Camdaki Kız... Ekran travmatik gerçek yaşam öykülerinin anlatıldığı psikoloji türündeki dizilerle doldu. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarından uyarlanan, başta ilgimizi çeken ve bizi ekrana kilitleyen bu diziler, giderek çoğalmaları ile beraber Türk halkının içini sıkmış ve bıktırmış olabilir mi?
Benim bunalımım bana yetiyor. Bir de oturup ileri de saramadığım 2 saatlik psikolojik şiddet mi izleyeyim ?? Gereksiz uzun ve konuları monokrom olan diziler yüzünden 11 senedir tv izlemiyorum. Bu tarz diziler de en fazla 3-4 bölüm meraktan izlenir. Millet pandemide zaten bunaldı. Reytingi elbet düşecekti.
Türk dizileri pek izlemeyen biri olarak kırmızı oda bazı konular ve arada masumlar apt bakıyorum. Türk dizilerindeki ana sorunlar: 1) Bölümlerin 3 saate yakın olması. 2) Aynı olayların devamlı tekrarlanıyor olması ve belirli bir yerden sonra saçmalanan konunun toparlanamaması 3) Bir konu tutulduğunda o furyanın bitmemesi. Şu an Gülseren'in kitap uyarlamalarının patladığı gibi önceden Muhteşem YY ile tarih dizileri, öncesinde Asmalı Konak ile ağalık dizileri gibi... İnsanlar bıkıyor aynı şeyden. Şimdi dram çok fazla. 4) Tutulan dizinin yıllarca sürmesi. Tadında bıraksalar olmaz. Hiçbir şeyin ayarını bilemiyoruz.
Kırmızı Oda'da bir kadının hikayesi vardı dışarı çıkamıyormuş herhalde pencereden de bakamıyor bilmiyorum o kısımları. Bir sahneye denk geldim perdeyi çekiyor karşısında boğaz, gemiler geçiyor ona bakarak ağlıyordu böyle. Gerçekten perdesini çektiğinde karşı apartman komşusuyla göz göze gelen insanlar bunlara mı üzülüp izliyorsunuz ya. Hayatlarınızı düşünün daha üzücü bunlardan garanti veriyorum