30 Haziran’da ABD’den Türkiye’ye getirilen Mehmet Gezer, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Reyhanlı Katliamı davası kapsamında verdiği ifadesinde dikkat çekici bilgiler verdi.
T24'te yer alan habere göre, saldırı öncesinde defalarca ihbarda bulunduğunu, jandarma ve emniyette istihbarat raporları hazırlandığını, buna karşın patlamanın kasıtlı biçimde engellenmediğini anlatan Gezer, şunları söyledi:
“2013 Şubat ayında 1 senedir tanıdığım Suriyeli Kifah Milhim isimli bir albayın kahve daveti üzerine yanına gittim. Kahve içerken dün Şam'da olduğunu ve Suriye'de bir grubun Türkiye'den intikam almak için eylem yapacaklarını söyledi. Yanından ayrıldıktan sonra, adam senin ülkende eylem yapacağım insanları katledeceğim diyor diye düşündüm. Beni zarfladı mı bilmiyorum ama bunun üzerine ben ertesi gün erkenden Türkiye hududuna sıfır noktada olan ve telefonun full çektiği Kesep ilçesine giderek Türkiye'den birkaç polise ulaşmaya çalıştım beceremedim. Daha sonra tanınmış bir esnafa ulaşarak, “çok önemli beni terörle mücadeleden biriyle görüştür Türkiye tehdit altında” dedim. Yarım saat sonra beni bir polis ile görüştürdü. Polis bana, ‘Memet bey bu ihbar yetersiz ama önemli bir ihbar lütfen daha çok bilgi edinmeye çalışın’ dedi, ben de bildiklerim bunlar ama öğrenmeye çalışırım dedim ve telefonu kapattık”
Daha sonra Suriyeli Albayı sık sık ziyaret etmeye başladığını ve bu görüşmelerden birinde Mihraç Ural, Yusuf Nazik, Nasır Eskiocak, Temir Dükkancı gibi isimlerin saldırı hazırlığında olduklarından emin olduğunu kaydeden Gezer, eve geçtiğinde Antakya’daki A.A isimli arkadaşını arayarak yanına gelmesini istediğini aktardı. Gezer şöyle devam ettti:
“A.A ertesi gün geldi. Ona ilk gün albayın bana anlattıklarından, emniyet ile konuştuklarımdan sonraki dönemde Mihraç Ural, Nasır Eskiocak, Yusuf Nazik, Temir Dükkancı ile geçen süreci anlattım. ‘Daha önce bir ihbarda bulunmuştum, Türkiye'de bir katliam olacak git terörle mücadeledeki müdürle görüşmek şartıyla bu konuyu izah et’ dedim. Eylemi Yusuf Nazik, Nasır Eskiocak, Temir Dükkancı ve Muhammed isimli kişilerin yapacağı bilgisini verdim ve onu gönderdim. A.A isimli arkadaşım ertesi gün gittiğini ve gerekli tutanakları tutturduğunu söyleyerek, “bunların arasına ne kadar girebilirsem girmemi, 1 kelimenin bile çok önemli olduğunu” belirterek bana yeşil ışık yaktı. Ben de bu bunların arasına sonsuz güvenle girdim. Elimden geldiği kadar yanlarında durmaya çalıştım.'
Bedavadan ölür mü hiç korku ortamı lazımdı.
orospu çocukları göz göre göre katliam yapılacağının istihbaratı verilmesine rağmen oturup ellerinde çekirdek izlemişler. kaos ortamı oluşsun da mevcut hükümetin işine yarasın diye ellerinden geleni yapmışlar sınırı kevgire çevirmişler. şuanda olduğu gibi..
Mahkeme başkanının “Ama sen bu kadar bilgi verdiysen bu patlamanın olmaması lazım öyle değil mi?” şeklindeki sorusu... Siz adamin gozunun icine baka baka hayatiyla dalga geciyorsunuz. Sen dunyanin istihbaratini sagla, buna ragmen patlama olsun. Sonra da gel adami tutukla... Haksizliktan kanser olur insan.