Ege Turkuazı, 2020
2015 yılından bu yana yurtdışındaki sanat fuarlarına ve grup sergilerine katılıyorum. 2019 yılından beri de yurtdışında dört kişisel sergi gerçekleştirdim. İlk yurtdışı kişisel sergim Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da yapılan bir devlet sergisiydi. Ulan Batur Büyükelçiliğimizin himayesinde, Türkiye ile Moğolistan arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun ellinci yılı şerefine düzenlenen bir dizi kültür ve sanat etkinliğinin bir parçası olarak Ulan Batur’da bir kişisel sergi yapmam teklifi geldi.
O dönem Ulan Batur Büyükelçimiz olan Sayın Ahmet Yazal ve eşi Sayın Zeynep Yazal, kardeşim Ahmet Ekici aracılığıyla tanıştığımız, zaman içinde aile dostu olduğumuz kişilerdi. Uzun zamandan beri de eserlerim ile yakından ilgilenir onları çok beğendiklerini ifade ederlerdi. Kendileri Ulan Batur’a büyükelçi olarak atandıktan iki yıl sonra gelişen bu etkinlik nedeniyle benim orada bir sergi yapmam teklifinde bulundular. Evet, bu az önce bahsettiğim faktörlerden biri olan işin şansa ilişkin olan kısmıydı. Zira öngörebiliyordum ki bu sergi etkili olur ve beğenilir ise hem bana bu şansı tanıyan büyükelçilerimizin nezdinde devletimize mahcup olmam hem de bu sergilerin devamı gelebilirdi. Gerçekten de “Yolcudan Yolcuya Hikâyeler” adını verdiğim, 2019 yılının haziran ayında Ulan Batur’da açılan bu sergi o kadar etkili ve muhteşem oldu ki, Türki Cumhuriyetlerde, Orta ve Uzak Doğu’da bulunan birçok ülkenin yazılı ve görsel medyasında uzunca süre yer aldı. Birçok televizyon programına konu oldu.
Bu sergi Moğolistan’ın en büyük, en önemli müzesi olan Moğolistan Milli Modern Sanatlar Müzesi Sanat Galerisinde gerçekleştirildi. Bu milli galeride Moğol sanatçılarla, üniversite öğrencileriyle, akademisyenlerle ve halkla paneller söyleşiler düzenlendi. Bu söyleşilerde hem kendi sanat hayatımı hem de ülkemin sanatını anlattım. Nihayetinde sergi devam ederken bir eserim dünyaca ünlü ressamların eserlerinin yer aldığı bu milli müzenin daimî sergi koleksiyona kabul edildi. Böyle Moğolistan Milli Modern Sanatlar Müzesi Daimî Sergi Koleksiyonuna eseri kabul edilen ilk Türk ressam oldum. Bununla ilgili bir tören düzenlenerek bana çok değerli bir sertifika teslim edildi. Ayrıca eserlerimden bazıları da bana hep gurur kaynağı olacak şekilde devlet envanterine alınarak Büyükelçilik binamız ve rezidansına yerleştirildi. Yerli ve yabancı birçok devlet adamı ve iş insanı eserlerimi yakından gördüler.
Evet ben bana tanınan şansı ve fırsatı iyi değerlendirmiştim. Sonrasında ise tıpkı öngörüp dilediğim gibi serginin Türkiye’ye dönmeden, bir başka ülke büyükelçiliğimiz tarafından da tekrarlanması kararlaştırıldı. Eserlerim bu kez Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te sergilenecekti. Moğolistan sergimden beş ay sonra eserlerim bu kez Tiflis’in en önemli sanat galerilerinden biri olan Silk Factory Art Gallery’de “Yolcudan Yolcuya Hikâyeler-Tiflis” temasıyla sergilendi. Tiflis Büyükelçimiz Sayın Fatma Ceren Yazgan’ın ve büyükelçilik personelimizin çok sıcak ilgisi ve destekleriyle Tiflis Büyükelçiliğimiz himayesinde gerçekleştirilen bu sergi de çok etkili olmuş, bu coğrafyada yaşan birçok Türk vatandaşı, iş insanı ve yabancı diplomatlar eselerim hakkında fikir sahibi olmuşlardı. Yine bu sergim sırasında da eserlerime çok talep olmuştu ancak devlet sergisi olması nedeniyle satış söz konusu değildi. Bu nedenle tanıştığım yerli yabancı koleksiyonerlerden gelen talepleri sergi sonrasında sergi kadrosu dışındaki eserlerimden karşıladım. Yine aynı şekilde hep gurur kaynağım olacak şekilde eserlerimden bazıları devlet envanterine alınarak Tiflis Büyükelçilik binamızda yerlerini aldılar.
İşte bu iki devlet sergimin gerek yazılı ve görsel basında ve gerekse sosyal medyada yer alması sonucunda yurtiçinden ve yurtdışından sergi teklifleri almaya başladığım gibi, yurtdışında yaşayan Türk ve yabancı koleksiyonerlerden de eser alım talepleri geldi. Her birini itina ile özenerek karşıladım. Yurtdışına eser çıkarmak zor ve meşakkatlidir. Önce eserlerinizin yurtdışına çıkabilmeleri için tarihi eser niteliği taşımadıklarına, güncel eser olduklarına dair yetkili Türk müzelerinden yurtdışı çıkış izni almanız lazım. Sonrasında bu eserlerin içine konulacağı özel ağaçlardan ve malzemelerden yapılmış kasa ve ambalajların müzelerce mühürlenmesi sonrasında güvenilir bir uluslararası taşıma şirketi ile yurtdışına gönderilmesi lazım. Sonra da bu eserlerin yurtdışındaki alıcılara teslimi sırasında yaşanabilecek gümrük sıkıntılarını o ülkelerde müdahale ederek çözecek kabiliyette kişilerin olması lazım. Zira bazen eserler alıcılara hiç sorunsuz rahatça gidebildikleri gibi bazen de nedensiz bir şekilde veya çok önemsiz bir gerekçeyle aylarca gümrüklerde kalabiliyorlar. Bu da başıma geldi. Ancak devlet sergisi söz konusu ise o zaman eserler diplomatik kargo ile taşındıkları için bu tür sorunlar genelde yaşanmaz.
Evet, bahsettiğim ilk iki yurtdışı sergim sonrasında ABD’de yaşayan Türk küratör ve dijital heykel sanatçısı Sayın Feride Demir bana ulaşarak, eserlerimi yakından takip ettiğini, eğer istersem ekibiyle birlikte ABD’de bana sergiler düzenleyebileceklerini veya grup sergilerine dahil edebileceklerini söyledi. Bu teklife de tabii ki çok sevindim. Ancak yurtdışı sergilerin zorluklarını çok iyi bildiğimden iyi planlama yapmak gerekliydi. Öncelikle sergi konseptini, hangi ölçülerde kaç eser yer alacağını ve serginin muhtemel zamanını Feride Hanımla kararlaştırarak çalışmalara başladım. Sergi ismi ise dünyanın başına gelen en büyük zorluklardan biri olan Covid 19 pandemisinin başlamasıyla kendiliğinden konulmuş oldu.
“Zorluk ve Direnç/Hardship and Resistance”.
Evet ilk planımıza göre sergi 2020 yılının Eylül ayında New Jersey’de Art Factory Studios’da yapılacaktı. Ancak 2019 sonlarında başlayan pandemi süreci nedeniyle sergimizi belirsiz bir tarihe ertelemek zorunda kaldık. Tabii motivasyonum biraz kırılmış olsa da başladığım çalışmalara devam ettim. Belki bir gün gelir sergi yapma imkânı tekrar doğar diye. Gerçekten de ABD’de durumun biraz kontrol altına alınması nedeniyle bazı etkinlere kontrollü bir şekilde izin verildi. Bu nedenle Feride Hanım beni arayarak sergiyi 2020 Noel zamanında Art Factory’de yapabileceğimizi söyledi. Noel kutlamalarıyla birlikte serginin yapılabilecek olması oradakilere güzel, hoş bir atmosfer yaratabilecekti. Çok sevinmiştim.
Dünyada büyük bir zorluk vardı: pandemi. Ama bu zorluğu sanat direnci ile aşmak gerekiyordu. İnsanların seyahat özgürlüğü kaldırılmıştı. Sınırlar kapatılmıştı. Bu nedenle benim sergi için ABD’ye gitmeme imkân yoktu. Ancak eserlerime yasak yoktu. Onlar bensiz de gidebilir bu sergiyi gerçekleştirebilirlerdi. Sonuçta Kasım 2020’de eserleri gerekli izinleri alarak ABD’ye gönderdim. Ancak sergi günü gelmesine rağmen eserler bir türlü Feride Hanıma teslim edilmemişti. Eserler ABD gümrüğünde kaybolmuştu. Taşımacı şirket hiçbir sorumluluk almıyor hiç yardımcı da olmuyordu. Yaptığım araştırmalar sonucu dünyaca ünlü taşıyıcı şirketin CEO’suna ulaştım. Bir yandan benim bir yandan Feride Hanımın çabaları sonucu bu CEO eserlerin gümrükte bulunmasını sağladı.ve sonuçta sergim dört ay gecikme ile Nisan 2021’de New Jersey ABD’de açıldı. Aynı yıl Ekim ayında sergi bir Art Expo kapsamında ikinci kez yapıldı.
Tüm bu olayların yansıması sonucu eserlerime yurtiçinden ve yurtdışından ilgi arttı. Ayrıca o dönemin çok sevilen TV dizilerinden bir olan “Camdaki Kız” dizisinde ressam karakterin yapmış gibi göründüğü resimleri ben yapıyordum. Her hafta eserlerim senaryonun parçası olarak dizide yer aldılar. Dizide eserlerimin senaryo gereği rolleri vardı. Sanıyorum bu Türkiye de ilk defa oluyordu. Her hafta bana gelen senaryodaki konuşmalara, konulara uygun eserler seçiyor veya zamanım varsa diziye yeni eser yapıyordum. İki dönem eserlerimin bu dizide sıkça yer alması önemli bir izleyici kitlesi tarafından tanınmasına yol açtı. Bu dizinin gösterildiği yabancı ülkelerde bile Türk vatandaşları eserlerimi tanır hale gelmişti.
Bu dizinin gösterimde olduğu son yıl bir başka TV dizisi olan “Aile” isimli yapımdan da eserlerim talep edildi. Böylece aynı anda yüksek reytingli iki dizide eserlerim hemen her hafta görülüyordu. Bu süreçte, New York, Londra, Paris gibi başkentlerde yaşayan koleksiyonerlere dizide görülen resimlerimin benzerlerinden yeni eserler üreterek gönderdim. Ayrıca 2017 yılında Londra’da katıldığım “İstanbul Meets London” isimli grup sergisi sonrasında birkaç eserim de Londra’daki bazı ailelerin evlerine yerleşmişti. Daha sonra da başka vesilelerle bana ulaşan Londra ve Manchester’da yaşayan iki ayrı koleksiyonere de İstanbul’dan eser göndermiştim.
Bunların dışında geçen yıl mayıs ayında Sayın Yıldız İbram’ın küratörlüğünde Bükreş’te yapılan “İstanbul’u Hiç Böyle Görmediniz” isimli farklı disiplinlerdeki Türk Sanatçıların yer aldığı İstanbul temalı grup sergisinde sergilenen ve çok ilgi gören eserlerimden birini Bükreş Büyükelçiliğimize armağan ettim. Sayın Büyükelçimiz Özgür Kıvanç Altan ve kıymetli eşi Sayın Aslı Altan çok büyük bir incelik göstererek eserimi Büyükelçiliğimizin en göz alıcı noktalarından birine yerleştirerek sergilediler. Tabi bu eserim de hemen devlet envanterine dahil oldu. Böylece Ulan Batur ve Tiflis Büyükelçilikleri devlet koleksiyonunda yer alan eserlerimden sonra Bükreş Büyükelçiliği devlet koleksiyonunda da bir eserim yer almış oldu.
Eserlerimin yurtdışında devlet koleksiyonlarında ve özel koleksiyonlarda yer alarak beni ve ülkemi temsil etmesi benim için çok büyük bir gurur ve mutluluk.