Hâlâ devam eden bir dizi hakkında konuşmak istemem. İclal Aydın'ı çok seviyorum. İyi ki partnerim oldu, iyi ki onu tanıdım. Kitap ile senaryo zaman zaman farklı olabiliyor, çünkü televizyon mühendisliği farklı bir şey, roman yazmak farklı bir şey. Bu anlamda İclal Aydın'ın yerinde olmak istemezdim. Bu hikâyenin başarısı ve yolculuğu ile ilgili konuşmak istemiyorum. Yıllar sonra konuşabiliriz.
PTT müdürü Sadık Bey ile Öğretmen Nesrin Hanım'ın çok sakin, mütevazi bir aile hayatı var. Her zaman mutlu olmanın bir yolunu bulmaya çalışıyorlar. Korktukları durumlardan kaçmak yerine yaşayarak deneyimlemek zorunda kalıyorlar ama asla pes etmeden mücadele etmeye devam ediyorlar. Sizce de öyle mi, hayat bir mücadele mi, korktuğumuz şeyler başımıza gelir mi ve zamanın ilaç olmadığı bir yara var mı dünyada?
Klişe olacak ama evet, zaman her şeyin ilacıdır. Korktuğumuz şeyler başımıza gelir, bunları deneyimlemek zorunda kalırız. Hayat bir mücadeledir. Nefes alıyoruz, hayat, iklim ve bazı insanlar çok güzel. Ancak kirli politikacılar ise çok çirkinler.
Setleri keyifli olduğu kadar yorucu olduğunu da biliyoruz. Kendinizi yıpranmış hissettiğiniz oluyor mu? Yorulduğunuz anlarda içsel motivenizi nasıl arttırıyorsunuz?
Evet çok yoruluyorum. Üç bant bilardo oynayıcısıyım, bana iyi geliyor ve aynı zamanda gezginim. Dizilerden kazandığım parayla bütün dünyada bir nokta belirleyip iki-üç günlük seyahatlere çıkıyorum ve oralara gidince farklı oyunlar seyrediyorum. Kısa zamanda büyük şeyler yapıyorum. Yeni dizi ve filmler bulmayı seviyorum, her gece yeni müzik albümü dinliyorum, kitap okuyorum ve bir konu üzerine mutlaka araştırma yapıyorum. Yeni öğrendiğim şeyleri yaşam pratiğine aktardığım da oluyor. Yani hayatım sadece setten ibaret değil. Tiyatro oynuyorum, yeni oyunlar çalışıyorum, sinema ve reklam filmleri çekiyorum. Çok işim var. Bütün çalışma arkadaşlarımı seviyorum ve setten keyif almaya çalışıyorum. Hiç kimseyi yarı yolda bırakmadım, bırakmam da. Mutluyum ben, yorulduğum anlarda içsel motivasyonumu nasıl sağladığımı bilmiyorum ama milyonlarca yapacağım şey var. Mesela birazdan ütü yapacağım, keyif alıyorum.
Son olarak, dijital platformların hızlı gelişimini sinema, dizi ve tiyatro sektörleri için nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatro için hiçbir katkısının olacağını düşünmüyorum, çünkü tiyatro sadece salonda olan bir şey. Tiyatroyu platforma taşıdığın zamanda bazen keyifli şeyler seyredebiliyorsunuz. İngiltere'de çekilmiş üç-dört oyundan keyif aldım, ancak Amerika'dakileri sevmedim. Türkiye'de çekilmiş olanı da izledim ama yerinde izlemek daha keyif verdi. Ama İngiltere'de özel bir yapıyla çekiyorlar ve onlar çok iyi salonlarda oldukları için, orada seyrettiğim bir oyunu pandemi döneminde platformda izledim ve platformda izlediğim, salonda izlediğimden çok daha güzeldi. Ben bu oyunu orada nasıl sevmemişim, diye düşündüm. Dijital platformların televizyon dünyasına alternatif olması, bizi hayatın içinde daha etkin kılıyor. O anlamda faydası olacağını düşünüyorum.
Röportaj: Hande İpekgil
Instagram
Twitter
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'