Rebul Eczanesi 1895’ten beri hizmet verdiği Rumeli Han’dan taşınıyor.
Eczane taşınmasını, kapısına astığı 28 Haziran’da Meşelik Sokak'taki Rebul 1985 Eczanesi’nde hizmete devam edeceği yazısıyla duyurdu.
Babasının yanında çıraklık yaptığı eczaneyi 50’yi aşkın yıldır işleten Mehmet Müderrisoğlu Bianet'e konuştu.
Beyza Kural'ın haberine göre satın alınan binanın altının alışveriş merkezi üstünün de otel olacağını, eczaneyi Bağdat Caddesi’ne taşıyacaklarını anlatan Müderrisoğlu Beyoğlu’nda da Meşelik sokakta oğlu Kerim’in işlettiği Rebul 1895’in hizmete devam edeceğini söyledi.
Rebul’un 120 yıllık öyküsü
Rebul 1895’te Jean Cesar Reboul tarafından “Grande Pharmacie Parisienne' (Büyük Paris Eczanesi) adıyla açıldı. Müderrisoğlu şöyle diyor;
Grande Pharmacie Parisienne açıldığında;
Sinema daha bulunmamıştı,
Marconi telsizi bulmamıştı,
Konrat rontgeni keşfedilmemişti,
Kodak fotoğraf makinesi yoktu,
Wright kardeşler henüz ilk yaptıkları uçakla uçmamışlardı,
Titanik batmamıştı,
1897’de nüfusu bir milyon 59 olan İstanbul bugün 14 milyon kişiye gelirken hizmet verdiğimiz nüfusun yüzde 92 buçuğu yoktu.
Mehmet Müderrisoğlu’nun babası Kemal Müderrisoğlu stajyer olarak girdiği eczaneye önce ortak oldu. Kemal ve Rebul adıyla devam eden eczane Kemal Müderrisoğlu’nun 1939’da eczaneyi devralmasıyla Rebul Eczanesi adını aldı.
Lavanta kolonyası
Lavanta kolonyası 1938'de, eczanenin alt katındaki laboratuarda üretildi. Önceleri Reboul'un bahçesinden yetiştirilen lavantaların uçan yağlarından elde edilen kolonya, daha sonra her yıl Fransa'nın güneyinde Grasse kentine yakın bölgelerden gün ağırana kadar toplanan, lavanta çiçekleri ile üretilmeye başlanır oldu.
Lavanta kolonyasının üretimi şimdi fabrikada devam ediyor.
Babadan oğula miras
Mehmet Müderrisoğlu ilkokul dörtteyken eczanede ilk akşam nöbetini tuttuğunu anlatıyor.
“O zaman Taksim’de oturuyorduk. Nöbeti tuttum, gece 12 olunca kepengi inerdi. Buradan Taksim’deki eve dek yürüdüm. Arkamda kalfamız varmış, haberim yoktu. Kapıyı açınca babamın lambasının söndüğünü görmüştüm. İlk o zaman nöbeti tuttum, yarım asır geçmiş.”
Beyoğlu’nda dönüşüm
Müderrisoğlu Rumeli Han’ın alışveriş merkezi ve otel olacağını söylerken İstiklal Caddesi’ndeki dönüşümden ve hukuki süreçten bahsetti.
“Beyoğlu’nda müthiş bir değişim var. Bu sırada Ziraat Bankası binası, Benetton binası, Rumeli Han, Demirören ve Emek sinemasının olduğu binalar yan yana AVM oluyor.
“Herkes binayı zamanında neden almadığımızı soruyor. Bütün binayı satın almak bizim işimiz değildi. Bu dükkanı almaksa, hisse alıyorsun, kat mülkiyeti yok, o olmayınca esprisi de yok. Biri yüzde 99’u alırsa sen de satacaksın. O yüzden almadık.”
“120 yıl kaldık burada. Adam parayı verdi, binayı satın aldı. Dava açtık, iki sene sürdü. Hiçbir kanun böyle bir hadiseyi korumuyor. Yurtdışında nasıl koruyorlar bilmiyorum, kahveyi bile yerinden çıkarmıyorlar.
“Bize de yavaş yavaş bavul toplamak kaldı. Yapacak başka bir şey yok.”
Dönüşümün nereye varacağıyla ilgili ise “Hangi şeyin sonunu görebiliyorsunuz? Türkiye’de pek çok şeyin sonunu görmek mümkün değil” diye konuşuyor.
Rebul atmosferi
Müderrisoğlu Rebul’un değişik bir atmosferi olduğunu, taşınma kararını duyan pek çok kişinin kendisini aradığını anlatıyor.
“Bizim hiç müşterimiz yoktu, hep dostlarımız vardı. Buraya gelip giden insanlar dostlarımız oluyor. Balıkesir’den gelen müşterimiz var. Ayda bir kere elinde uzun bir listeyle geliyor, her ihtiyacını alıyor. Gelirken yoğurt, peynir getirir.
“Antep’ten beş-altı haftada bir gelen müşterimiz var. Geldiğinde bütün eczane baklavaya doyar.”
Beyza Kural | Bianet