Radyo programcılığına başladığımda şiir yazmaya başlamadım. Bu benim fıtratımda olandır. Yani şiir yazma hastalığı… Biz Yugoslav göçmeniyiz. Hayata bakış açımız farklı. Ne derler, suyun öte tarafındanız.
İlk şiir kitabım 1996 yılında raflarda yerini aldı. O zamanlar Sofie’nin Dünyası kitabı ile vitrinde en baştaydı. Yani o zamanlar kitap çok okunuyordu. Ve ilgi çok farklıydı. Tabii beni de görmedikleri için, radyoda duyduklarını kitapta okumak dinleyenlerim ve okurlarıma bir ayrıcalık tanımış oldu.
Radyo kulüp sonrası best fm'e geçiş yaptım bir yıl sonra. Ulusal kanallarda yayınlarım sürdü. Süper FM, radyo mega, radyo d ve radyo alaturka.
Şiirlerim konuşan şiirlerdir. Kapalı şiirler değildir. Bir anlatı ve öğreti. Teatral bir biçimde. Okuru yormayan ve hayalinde film sahneleri yaratan biçimdedir.
Yayın hayatımda inanılmaz anekdotlar oldu ki inanamazsınız. Ama en çok aklımda kalan şudur; radyo dinlemek bireyseldir. Yani hele bir şiir programı, tamamıyla kişiye anlatı gibi hissi veriyor. Yayın ona yapılıyor sanki. Nazım Hikmet şiirleri bolca okuturdum.
Bir gün bir imza günümde bir hanımefendi kucağında koca bir hediye paketiyle geldi. Merhabalaştıktan sonraki masamın etrafı epey dolu. Size benden istediğinizi getirdim dedi. Herkes bana baktı. Ki o zamanlar bilirsiniz sosyal medya yok. Fiziken görmüş değil vs. dedim ki ben sizden hatta kimseden bir şey istemem. Sizden tek şey istedim bu zamana kadar, imza günlerime gelmeniz, o kadar... olsun, ama ben yine benden istediğinizi getirdim lütfen açar mısınız dedi. Okurlardan izin isteyerek paketin ucunu açtım ve gördüğüme inanamadım. üç beş beyaz don ve fanila...
Dedim ki bu nedir affedersiniz ama?.. “Geçen yayında benden istediniz ya” dedi. Yâ hû ben bir şey istemem. “Ben şiir okuyorum ve hayata ilişkin sözlerim var işinize yarayacak”, dedim.
Ama bana dediniz ki; “paran varsa eğer fanila don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı.'
Etrafımdaki okurlarımın çoğu anladı tabi. Nazım Hikmet şiirinde geçen bu cümle.
Düşünün, yayını dediğim gibi kişiselleştirip, sadece kendisine yapıyormuşum gibi algılanıyor...