Psikoloji tarihine hiç silinmeyecek bir iz bırakmış olan küçük bir çocuktan bahsedeceğim bu yazıda sizlere.
Psikoloji tarihine hiç silinmeyecek bir iz bırakmış olan küçük bir çocuktan bahsedeceğim bu yazıda sizlere.
Lacaune adlı bir köyün yakınlarında, üstü başı çıplak olan, her tarafı toz toprak içindeki küçük bir erkek çocuğu bulunuyor. Kimseyle hiçbir şekilde konuşmayan ve vahşi hareketler sergileyen çocuk, köylülerin hayli ilgisini çekiyor.
Bu sefer bir eve götürülen çocuğa 1 hafta boyunca bakılıyor, yemek veriliyor, bir güzel yıkanıyor ve giydiriliyor. Fakat vahşi çocuk ilk fırsatta tekrar kaçıyor.
Özellikle acıktığı zamanlarda köylülerin evine gelen çocuk, daha sonra tekrar ormanın derinliklerine dalıyor.
Bu yakalanışının ardından çocuk bir daha vahşi doğaya bırakılmıyor ve çocuğa köyün yerlileri tarafından bakılıyor. Asla konuşmayan, iki el ve ayağı üzerinde yürüyen ve anlaşılmayan garip garip sesler çıkaran çocuğun haberini alan Napolyon'un kardeşi Lucien Bonaparte, çocuğun uzmanlar tarafından incelenmesini istiyor.
12 yaşlarında olduğu düşünülen çocuğa Victor ismi veriliyor. Dönemin ünlü doktor ve eğitmenlerinden olan Jean-Marc-Gaspard Itard tarafından eğitilmeye başlanan çocuğun gelişiminin nasıl olacağı büyük bir ilgiyle takip ediliyor ve her gün yüzlerce ziyaretçi çocuğu görmek için bulunduğu eve akın ediyor.
Sıcak ve soğuk ayrımını bile kavrayamayıp patateslere ulaşmak için elini kaynar suya defalarca daldıran, ağrı eşiği olmayan, doğada bulunmayan seslere ve ortam sıcaklığı gibi kavramlara karşı tepki vermeyen, uyumak ve yemek yemek dışında bir şeyle ilgilenmeyen, çevresine karşı sürekli tetikte olan, hiçbir şey üzerinde dikkatini toplayamayan çocuğun eğitimine ısrarla devam ediliyor.
Çeşitli meyvelerin yere düşüş seslerine ve bazı hayvanların seslerine karşı anında tepki veren çocuğun, çok yakınında patlayan silah sesine karşı bir ilgi göstermediği gözlemleniyor.
Bu ayrımı yapmasıyla birlikte Victor'un gelişiminde bir patlama yaşandığı belirtiliyor. İlk önce banyo yaparkenki suyunun sıcaklığına dikkat etmeye başlayan çocuk, ıslak kalmamak için akşam saatlerinde banyo yapmaya yanaşmama, daha sıcak hissetmek için kıyafet giyme, sarılma gibi olaylardan keyif ve huzur alma gibi davranışları gösteriyor. Tüm bunları ilk defa ağlaması takip ediyor.
İlk etapta insan seslerini birbirinden neredeyse hiç ayırt edemediği belirleniyor. 5 yıl süren bir eğitimin ardından çok az sayıdaki yazılı kelimeyi ayırt edebildiği ve sadece birkaç kelimeyi duyduğunda anlayabildiği görülüyor. Bununla beraber bazı kelime kartlarını kullanabilmeye başladığı da belirtiliyor; fakat çocuk konuşmayı hiçbir zaman başaramıyor. Çünkü neredeyse hiçbir sesi çıkaramıyor, kullanabildiği üç beş kelimeyi ise anlamlarını kavrayamadan herkese ve her olaya karşı söylüyor.
İşaret dili kullanarak konuşabilen goril Koko'yu bileniniz de çoktur. Üstelik kelimelere tepki verme olayı, kedi ve köpeklerde de mevcut. Dolayısıyla Victor'un bu gelişimi, aslına bakarsanız uzmanları hayli hayal kırıklığına uğratıyor, ancak özellikle psikologların ilgisini oldukça fazla çekiyor.
İlk başlarda bir köşede oturup yalnızca acıktığında ve yorulduğunda insanlarla iletişime geçen çocuğun, sonraları doktoru Itard ve bakıcısı Guerin ile zaman geçirmeyi hayli sevdiği görülüyor. Aslına bakarsanız bu durum bile hayvanlar için geçerli. Sokakta gördüğünüz bir köpek ilk başlarda size yakın durmayacakken, her gün beslemeye ve sevmeye devam ederseniz zamanla size bağlanacak ve aç olmasa bile yanınızdan ayrılmayacaktır.
Bakıcısı Guerin'in kocası öldüğünde yaşanan bir olay bu durumu gözler önüne sermiş. Her akşam yemeğinde sofraya aynı sayıda tabak koyan çocuk, o akşam tabağı koyduğu sırada Guerin'in hüngür hüngür ağlamaya başlamasının ardından tabağı masadan hemen kaldırıyor ve bir daha asla koymuyor. Ağlama eyleminde yanlış bir şeylerin olduğunu sezebilmesi ve davranışını değiştirmesi, psikologlara empati sahibi olduğunu düşündürtüyor.
40 yaşına kadar sessiz sedasız yaşayarak 1828'de ölen Victor'un hikayesi de öylece tamamlanıyor. Bu ilginç çocuğun psikoloji dünyasına bıraktığı mesaj ise, zihinden engelli çocukların eğitilmesinin mümkün olabileceğiydi. Her ne kadar pek bir şey öğrenmese de, böylesine umutsuz bir vakada bile az da olsa bir şeyleri öğrenebilmesi bunun en büyük nedeni. Böylece Victor, tüm zihinsel engelli çocukların eğitim olanaklarını da farkında olmadan artırmış oldu.
Teorilere göre ailesi tarafından 4 yaşında terk edilen Victor'un, terk edilmeden önce zihinsel engelli veya sağır olduğu iddiası da mevcut.
Victor'un yaşadıklarından çıkarılan bir başka sonuç ise dil eğitimlerinde 'kritik süreç' denen bir zamanın bulunma ihtimali. Bu, belli bir yaştan sonra, dile hiç maruz kalmayan bir insana asla dili öğretemediğinize dair bir teori.
Özetle insan doğasına ve psikolojisine yönelik önemli sonuçlara ulaşılmasını sağlayan Victor'un hikayesi işte böyle...
Aklıma Hanzo geldi