Algleri çoğaltan mekanizmaların azaltılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Marmara'ya giren kirlilik kaynaklarını azaltmamız gerekiyor. Azot, fosfor gibi kaynakları minimuma indirmemiz gerekiyor. Marmara 5-6 yıl içinde kendini yenileyebilir. En önemli çözüm bu. Algleri azaltacak canlıları artırmanın çok işe yarayacağını düşünmüyorum. Kirlilik kaynaklarını azaltarak çözüm bulmak daha akılcı. Alglerin oluşturduğu hücre dışı polisakkarit yapıları var. Müsilajın içerisinde de bu yapılardan mevcut. Daha önceki çalışmalardan da biliyoruz ki, bu hücre dışı polisakkaritler, antiviral, antifungal, antibakteriyel özelliklere sahip olabiliyor ama bu özellikler müsilajın kimyasal yapısına göre belirleniyor. Biz öncelikli olarak Marmara'daki müsilajın hangi kimyasal grupta olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Ondan sonra hangi biyoteknolojik özelliklere sahip olabileceğini anlamaya çalışacağız. Bunları tarım alanlarında toprağa verdiğiniz zaman su tutma özelliğini artırıyor. Antibakteriyel veya böceklere karşı bir etkisi varsa, bunu uyguladığınız zaman tarım zararlarına karşı bir önlem alıyorsunuz. Öncelikli araştırmalarımız bunlar olacak. Yüzeydeki bütün biriken müsilajı en erken şekilde toplamamız gerekiyor. Bir an önce başlamamız gereken şey, ileri arıtma tesislerini devreye sokarak, kirlilik kaynaklarını minimuma indirmek. Çok hızlı olabilecek bir şey değil, çünkü Marmara'da kirlilik yıllarca biriken bir olay. Doğal sistemlerin kendini yenileyebilme özelliği var. Tüm tedbirler alınırsa 5-6 yıl içerisinde çok daha sağlıklı konuma gelebilir” dedi.
'Çiftlikte üretebiliriz'
Üretilecek ürünlerden verim alınması dahilinde müsilajın çiftlikte üretilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Müsilajı oluşturma potansiyeli olan mikro algleri Marmara'nın doğal ortamından izole edip laboratuvar ortamında yetiştiriyoruz. Bunların hangi koşullarda müsilaj oluşturduklarını bulmaya çalışıyoruz. Bunların yetiştiriciliğini yaparak yararlı olabilecek müsilaj maddesini yoğun ölçekte üretebiliriz” diye konuştu.