Poseidon’un Deniz Minareleri: “Yemek Yediğimde Kendimi İyi Hissediyorum!” Diyenlerden misiniz?

Denizler ve deprem tanrısı Poseidon, Trident denen üç uçlu mızrağını yere vurarak depremler, tsunamiler ve deniz fırtınaları yaratır. Denizler ve okyanuslar bazen dingin bazen de fırtınalarla adeta bir kaos ortamıdır. Böyle bir ortamda bir deniz minaresi olduğunuzu hayal edin. Fırtınalar ve dalgalar arasında savruluyorsunuz. Dış kabuğunuz doğanın en dayanıklı malzemesi olarak görülüyor. Peki ya içiniz? Bizler, tıpkı deniz minareleri gibi, uçsuz bucaksız bir evrenin parçalarıyız ve bazen savruluyoruz. Dışarıya karşı güçlü görünmeye çalışmak, anksiyete (kaygı) ve depresyon ile sonuçlanabiliyor. Bununla savaşma yolculuğumuz da bazılarımızı duygusal açlığa götürürken, bazılarımızı da tam tersi hiçbir şey yememeye itebiliyor. 

Kötü geçen bir günün ardından, kendimizi koltuğa atıyoruz. Keyif aldığımız bir şeyler izlemeye veya okumaya çalışıyoruz. Ancak maalesef ki, odaklanamıyoruz ve o keyif aldığımız etkinlik bizi tatmin etmiyor. Karşı konulmaz bir açlık hissediyoruz. Bu açlık karşısında da aklımıza gelenlerin sağlıklı yiyecekler olduğunu düşünmeyin. Canımızın istediği tek şey karbonhidratlı yiyecekler oluyor. Yerken rahatlıyoruz ve kendimizi iyi hissetmeye başlıyoruz. Ancak sonrasında iyi hissetme hali kendini pişmanlığa bırakıyor. Tanıdık geldi mi? Biz buna “duygusal açlık” diyoruz.

Suçlusu Dopamin ve Seratonin!

Dopamin ve Seratonin düzeylerindeki düşüş, bizi mutsuz, huzursuz, kaygılı ve tedirgin bireyler haline getirebiliyor. Dopamin düzeyiniz azaldığında; yorgun, tükenmiş, mutsuz ve hayatınızın bir amacı yokmuş gibi depresif hissediyorsunuz. Seratonin düzeyiniz azaldığında ise; endişe ve gerginlik duyguları içinde, hiçbir şeyin kontrolü siz de değilmiş gibi hissetmeye başlıyorsunuz ve bazen de sebebini bilmediğiniz bir kaygıya kapılıyorsunuz. Vücudunuz da bu kimyasalların yerini doldurabilmek için yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklere yöneliyor.

Duygusal ve Biyolojik Açlığı Nasıl Ayırt Edeceğiz?

- Duygusal açlık bir anda başlar ve birey yemeği bekleyemeyecek bir duruma gelerek kendini bir şeyler atıştırırken bulur. Fiziksel açlık yavaş yavaş başlar. 

- Duygusal açlıkta fiziksel belirtiler olmaz. Çünkü kişinin midesinde bir açlık durumu söz konusu değildir. Doyurulması gereken kısım zihnidir. Bu sebeple daha az yiyerek doymaz. Sürekli yemek ister. Fiziksel açlıkta mideden sesler gelir ve burulma hissedersiniz. Az yeseniz de doyduğunuzu hissedersiniz.

- Duygusal açlıkta birey yemek seçer. Yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklere yönelir. Fiziksel açlıkta ise, birey sağlıklı yiyeceklerle de doyabilir. 

Belirtiler tanıdık geldi mi? Zaman zaman çoğumuzun yaşadığı bir durum olmakla birlikte, aslında bir davranış bozukluğudur. Özellikle depresyon ve kaygı yaşadığımız durumlarda tetiklenen yeme davranışı sonucunda ilk başlarda hissettiğimiz rahatlama hali, yerini fazla yemenin getirdiği pişmanlığa bırakır. Yanlış yiyecek seçimleri sebebiyle bir yandan kilo alarak sağlımıza zarar verirken, bir yandan da kilo aldığımızdan ve yeme ataklarını durduramadığımızdan dolayı kendimizi yetersiz ve özgüvensiz hissedebiliriz. Böylece depresyon, kaygı ve duygusal açlık bir döngü halini alır. Depresyon ve kaygı durumları, son zamanlarda duygusal açlığa en fazla eşlik eden durumlar olduğundan, burada ikisine yer veriyor olsak da genel olarak zorlayıcı duyguların, duygusal açlığı tetiklediğini de söyleyebiliriz.

Döngüyü Kırmak İçin Neler Yapabiliriz?

Eğer siz de kilo problemleri yaşayan biriyseniz ya da çevrenizde kilo problemi yaşayan tanıdığınız biri varsa şu cümleleri bilirsiniz; “Doymuyorum.”, “ Abur cuburları gördüğüm zaman kendime engel olamıyorum.”, “ Beni hamur işi dışındaki yiyecekler tok tutmaz. Çabuk acıkırım.”, “ Aslında fazla bir şey yemiyorum.” Okuduğunuz cümleler, içerisinde duygusal açlıktan ipuçları barındıran ve farkındalığın olmadığı cümlelerdir. Bu konuda öncelikle farkındalık kazanmak gereklidir. Şimdi neler yapılabileceğine bir bakalım;

- Yemeğinizi televizyon karşısında yemekten vazgeçin! Televizyon izlerken yemek yediğimizde, dikkatimiz izlediğimiz TV programındadır. Ne kadar yemek yediğimizin farkında değilizdir. Bu sebeple de doyduğumuzun bilincinde olmayız veya çabuk acıkırız.

- Günlük tutun. Gün içerisinde yediğiniz besinleri ve hangi duyguların hangi besini yemeyi tetiklediğini not edin.

- Egzersiz yapın. Egzersiz yapın dediğimizde çoğu kişi “vaktim mi var?”, “egzersiz yapıyor olsam zaten kilo almazdım. Sorun da orada zaten!” diyor olabilir. Burada sözünü ettiğimiz egzersiz kalori yakımı için gerekli olan ağır antrenman tarzı egzersiz değil. Yapılan araştırmalara göre; hareket halinde olmanın ruh sağlığı üzerinde olumlu etkilerinin olduğu görülmüştür. Bu nedenle yapacağınız kısa bir yürüyüş bile oldukça önemli.

- Dopamin ve Seratonin düzeylerindeki değişmelerin duygusal açlığı tetiklediğinden söz etmiştik. Bunu düzeltmenin yolu, yemek yiyerek geçici duygusal değişim sağlamanın yerine, duygularınızın farkında olmak, psikoloğa ve gerekirse psikiyatriste gitmektir.

- Bireyler genellikle fazla kilolarından kurtulmak amacıyla sadece diyetisyenlere gitmeyi tercih ediyorlar. Çünkü kilo alımı ve duygu dünyamız arasında bir ilişki olduğu görüşü çok fazla yaygın değil. Diyetisyenler ve ruh sağlığı uzmanlarının birlikte çalışması, sorunun bütünsel olarak incelenmesi oldukça önemli. Bilişsel Davranışçı Terapi alanında çalışan terapistlerle ilerleme kaydedebilmeniz ve sürekli kilo alıp kilo verme döngünüzü kırabilmeniz mümkün. Bilişsel Davranışçı Terapiler’in bu konuda nasıl bir yol izlediğini merak ediyorsanız ve ilk aşamada kendinize bir rehber seçmek istiyorsanız Dr. Judith S. Beck’in “Diyet Çözümü” kitabını okuyabilirsiniz. 

Yazıma, duygusal açlık hissettiğinizde kendinize sormanız gereken bir soru ile son vermek istiyorum. Yeme isteğimin altında yatan temel duygu nedir? Bu duyguyu fark edemeyebilirsiniz. Ama önemli olan, fark etseniz de etmeseniz de yeme davranışınızı tetikleyen bir duygunun olduğunu bilmektir. 

Instagram

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti