Denizler ve deprem tanrısı Poseidon, Trident denen üç uçlu mızrağını yere vurarak depremler, tsunamiler ve deniz fırtınaları yaratır. Denizler ve okyanuslar bazen dingin bazen de fırtınalarla adeta bir kaos ortamıdır. Böyle bir ortamda bir deniz minaresi olduğunuzu hayal edin. Fırtınalar ve dalgalar arasında savruluyorsunuz. Dış kabuğunuz doğanın en dayanıklı malzemesi olarak görülüyor. Peki ya içiniz? Bizler, tıpkı deniz minareleri gibi, uçsuz bucaksız bir evrenin parçalarıyız ve bazen savruluyoruz. Dışarıya karşı güçlü görünmeye çalışmak, anksiyete (kaygı) ve depresyon ile sonuçlanabiliyor. Bununla savaşma yolculuğumuz da bazılarımızı duygusal açlığa götürürken, bazılarımızı da tam tersi hiçbir şey yememeye itebiliyor.
Kötü geçen bir günün ardından, kendimizi koltuğa atıyoruz. Keyif aldığımız bir şeyler izlemeye veya okumaya çalışıyoruz. Ancak maalesef ki, odaklanamıyoruz ve o keyif aldığımız etkinlik bizi tatmin etmiyor. Karşı konulmaz bir açlık hissediyoruz. Bu açlık karşısında da aklımıza gelenlerin sağlıklı yiyecekler olduğunu düşünmeyin. Canımızın istediği tek şey karbonhidratlı yiyecekler oluyor. Yerken rahatlıyoruz ve kendimizi iyi hissetmeye başlıyoruz. Ancak sonrasında iyi hissetme hali kendini pişmanlığa bırakıyor. Tanıdık geldi mi? Biz buna “duygusal açlık” diyoruz.