Ponzi Mine Mağdurlarıyla Konuştum: "Her Şey Açgözlülüğümden Oldu."

'Her şey açgözlülüğümden oldu.'

Yukarıdaki ifade 'Ünlüler Ponzi' diye bilinen Mine Mumcu'nun mağdurlarından birine ait. Bu, en az Seçil Erzan kadar konuşulacak bir olay. Bu ilk yazı, PONZİ alemine dalışa hazırsanız başlayalım...

Seda Sayan 2019 senesinde katıldığı bir magazin programında eğer bir erkekten etkileniyorsa ona ilk olarak TC kimlik numarasını sorduğunu söylemiş ve bunu tüm kadınlara tavsiye etmişti. O dönem çok konuşulmuştu bu açıklama. Çoğu kişi Sayan'ın şaka yaptığını zannetse de o çok ciddiydi. Ciddi ve haklı.

Malum, günümüzde en sık konuştuğumuz konu dolandırıcılık. Haberlerde, sosyal medyada, arkadaş sohbet gruplarında yani her yerde tartışılan ve içinden bir türlü çıkılamayan yegane meselemiz bu. Birileri milyonlarca TL/Dolar dolandırılıyor ve o paralar buhar olup uçuyor. Sevgili Murat Ağırel'in de sürekli sorduğu gibi: 'Nerede bu paralar?' 

Ben bugün daha farklı sorular soracağım. Kaynağı bende gizli olan mağdurlara 'Bu işe nasıl ve neden bulaştınız? ' , 'O kadar parayı verirken hiç mi şüphelenmediniz?' diyeceğim.

Konumuzun öznesi Ponzi Mine diye tanınan Mine Mumcu.

Siz bu ismi 'ünlülerin ponzisi' başlıklı haberlerden biliyorsunuz. Daha geçen hafta Seçil Erzan ve futbol camiasında yaşanan 'kandırılma' olayının hemen akabinde çıkan ve 'Meğer ünlüler camiası da dolandırılmış.' dedirten haberlerden.

Mine Hanım’ın mağdurlarından öğrendiklerimi, onların izin verdikleri oranda sizlerle paylaşmak istiyorum. İstiyorum ki uzaktan 'Aman yahu bu kadar da olmaz' , 'İnsan buna nasıl kanar yahu?' demeyin. Zira Mine Mumcu'nun kurduğu sistem epey detaylı ve ustalık gerektiriyor. Hatta bana sorarsanız Seçil Erzan dosyasından fersah fersah ileride.

Peki neden?

Çünkü Mumcu bunu ilk kez yapmıyor. 2014 senesinde kendisi o zaman evli iken yani Mine Özkan ismini kullanırken de benzer bir düzen kurup birçok devlet memurunu  'kandırmış' mesela. Bu konudan dolayı ayın 18'inde Erzincan'da duruşması var. 

Bir önceki duruşmada da bulunmadığı için hakkında yakalama kararı çıkartılmış. Yani sizin anlayacağınız Mine Hanım şu an kaçak. Nerede olduğu bilinmiyor. Yakalanıp yakalanmayacağı da. Ancak şunu biliyorum ki konu 'ünlülerin ponzisi' şeklini aldığı için birçok haberci bu işin üzerine gitmeye devam edecek ve Mine hanım da Seçil hanım gibi hayatımızın 'ana' meselelerinden biri haline gelecek. 

Ben de bu satırları sizlere bir televizyon programı çıkışı yazıyorum. Sözcü TV'de İpek Özbey'in Nokta Atışı programına bu meseleyi konuşmak üzere konuk oldum ve orada konuyla alakalı birçok ek bilgi de edindim. Mağdurların bana anlattıkları ve Özbey'in yayında eklediği detaylar birleşince de karşıma giderek büyüyen, her detayı düşünülmüş bir dosya çıktı.  Sırayla aklımızdaki soruları sormaya başlayalım:

İnsanlar bu kişiye nasıl oluyor da güveniyor ve o kadar yüksek miktarda paraları emanet ediyorlar?

Cevap basit. Mine Hanım güvenilir bir insan portresi çizmeyi çok iyi beceriyor. Burada Seçil Hanım’dan farklı çünkü Seçil Hanım’ın zaten yakın olduğunu bildiğimiz çok ünlü bir isim var. Mine Hanımınki ise algı yönetimi.  

Peki, bunu nasıl yapıyor?

Popüler mekanlara her akşam giderek, o mekanlarda bol bol para harcayarak, işletmecileriyle ahbaplık geliştirerek ve onların vasıtasıyla müdavimleriyle de arkadaş olarak. Üstelik bunu çok da kısa bir sürede başarıyor, 2019 senesinde 5-6 ay içerisinde İstanbul'daki birçok ismi ponzi ağına çekmeyi başarıyor. Seçil Erzan'daki gibi seneler süren bir durum söz konusu değil yani.

Şimdi bir hayal edin; cemiyetin ve iş dünyasının saygın isimleriyle samimi olduğu konuşulan, sanatçı ve işletmecilerle aynı masalarda eğlenen, sosyal medyasında 'ünlü' isimlerle takipleşen, dostlarına sık sık lüks hediyeler vermeyi çok seven, onların hatırlarını sormak için her gün arayan bir hanımefendi düşünün… Çok da iyi bir işi var üstelik. Bir telekominikasyon firmasına sahip ve bu firma söylediğine göre yurtdışında ihalelere giriyor. En azından mağdurlara anlattığı bu. Hayli güvenilir değil mi? 

Üstelik politikacılarla, bürokratlarla yani önemli yerlerdeki kişilerle de arasının iyi olduğu 'biliniyor'. Nasıl biliniyor derseniz: Mağdurlarına, o kişilerle temas halinde olduğuna inandıracak kadar delil vermiş diyebilirim. Ben bir fotoğraf görmedim ancak fotoğrafların hatta videoların olduğu da konuşulmakta. İpek Özbey'in programında açıklanan bir başka dosyada ise Mine Mumcu'nun kendini avukat olarak tanıtarak bir kadından boşanma davası bedeli olarak 100 bin dolar aldığı anlatıldı. Üstelik bu 100 bin doları parça parça almış yani karşısındaki kişiyi her defasında avukat olduğuna inandırmayı başarmış. Hal böyle olunca 'ünlü' leri de çok önemli yerlerdeki kişilerle yakın olduğuna inandırmış olmasına şaşırmamalı. Bu konuda da talimli.

Peki, para tuzağı bu işin neresinde?

Söylenen o ki Mine Hanım bu ihalelere kazanma garantisi ile gireceğini beyan edip etrafındaki 'dost'larına diyor ki : 'Siz de katkıda bulunun gelen kâr parasından komisyon vereyim'.  Üstelik 10 günde yüzde 30, hiç fena değil yani. Mağdurlar önce küçük paralar koyuyorlar ortaya ve ödeme hiç sekmeden yapılıyor. Bir, iki, üç derken meblağlar da artıyor tabii. Milyonlara dayanıyor... Mağdurlardan birine sordum 'Zaten çok paran var. Neden girdin böyle bir işe?' dedim. O da 'Aç gözlülüğümden.' dedi. Gayet net ve bana göre yeterli bir cevap. İnsanoğlu hep daha fazlasını istemez mi? (Aranızda bana itiraz edenler olacaktır ama istisnalar kaideyi bozmaz.)

Peki,  hâlâ  'Nasıl olur da bunca arkadaş aynı anda bu tufaya düşer?' diyorsanız da cevap basit. Mine Hanım BÖL&YÖNET taktiği uyguluyor. Yani aslında 'arkadaş' olan kişilerin arasına nifak tohumu sokarak. Tohumun adı da: Komisyon. 

Yani çantalarla taşınan, şoförlerle yollanan paralar yok bu hikâyede. Mine Hanım aksine tüm işlemleri  'olması gerektiği' gibi gösteren ve de öyle hissettiren bir şekilde yapıyor: Banka havalesi ile. Peki, nifak nerede?

Standart insanların okumayı alışkanlık haline getirdikleri ancak çok yüksek miktarlarda havale yapmaya alışmış bünyelerin ihmal ettiği bir noktada: Dekont açıklamasında.

Havalelerin açıklamalarında 'hat alımı' yazıyor ama onun yolladıkların da minik bir detay daha var: 'xxx'in komisyonu'. X yerine yakın bir arkadaşınızın ismini koyup tekrar okuyun lütfen… Evet anladınız!!!

İnsanlar 'Aaaa o meğer benden komisyon alıyormuş.' diyerek 'arkadaş'larına gönül koymaya ve Mumcu ile arada onları tanıştıran kişi olmadan iletişim kurmaya başlıyorlar.  

Hokus pokus! Aynı mekanlarda eğlenen, belki instagrama yanak yanağa fotoğraf koyan ama birbirlerinden şüphe eden bir grup oluştu bile...

...Devamı bir sonraki yazıda...

Sistemden neden çıkılamıyor? Davada kimlerin ismi geçiyor? Kimler parasını alamamış ve acaba kimler ya paralarını aldıkları için ya da 'kandırılmış' oldukları ortaya çıkmasın diye sessiz kalmayı tercih ediyor olabilir?

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Uluslararası Göç Örgütü Rapor Paylaştı: En Fazla Mültecinin Yaşadığı Ülke Belli Oldu
Afra Saraçoğlu'nun "En İyi Kadın Oyuncu" Ödülünü Alırkenki Panik Tavrı Tartışma Yarattı!
Kenan Sofuoğlu’ndan Milletvekilliği İtirafı: “Hayatımın En Büyük Hatasıydı”