Pınar Kabil: "Kuşakların Dijital Evrimi, Yok Olma Tehlikesi Olan Meslekler"

Networking, çağımızın hızla değişen dünyasında iletişim ve ilişki kurma sanatının önemli bir parçasıdır. İnsanlar ve makineler arasındaki ağlar, hem iş dünyasında hem de sosyal yaşamımızda hedeflerimize ulaşmamızı sağlayan kritik bir faktördür. Bu konuyu daha derinlemesine ele almak için, networkingin tanımını, kuşaklar arasındaki networking anlayışındaki farklılıkları, geleneksel ve dijital yöntemlerin birlikte nasıl kullanılabileceğini ayrıca, gelecekte hangi mesleklerin tehlike altında olabileceğini ve geleceğin mesleklerinin neler olabileceğini networking konusunda uzmanlaşmış ve kuşak araştırmalarıyla tanınan bir isim olan Bilişim Teknolojileri Mühendisi ve Kuşak Araştırmacısı Pınar Kabil ile konuştuk.

-Nedir bu Networking dedikleri şey? İnsanlar ile makineler için ne anlama gelir, biraz bahseder misiniz?

Networking, bir iletişim ve iletişimi sanatıdır. İş dünyası veya sosyal yaşantımızdaki hedeflerimize uygun olarak şekillendirdiğimiz ilişki kurma yöntemlerinin tümüne denir. Hem bilişim ağlarında hem de insan ağlarında, tanım gereği ortak bir protokol ve ortak bir dil kullanımı esastır. Örneğin, IP tabanlı bir uygulama yerel bir ağda kullanılan protokolden farklıysa, bilgi iletimi veya bilgiye erişim mümkün olmaz. Bu durum, insan ağlarında da geçerlidir. Aynı dili kullanan insanlar iletişim kurabilirken, aynı dili kullansalar bile farklı protokoller veya yerel ağlarda bulunan iki farklı insan, iletişimlerini sağlıklı bir şekilde kuramayabilirler.

-Peki ortalama olarak insanlar ve kuruluşlar, networking faaliyetleri için ne kadar zaman ayırıyor? Türkiye ve dünya genelindeki trendler hakkında bilgi verebilir misiniz?

İnsanlar doğdukları andan itibaren bir dizi networkün birer istasyonu haline gelirler. Bu bazen kendi istekleriyle gerçekleşirken bazen de başka seçenekleri olmadan zorunlu olarak oluşur. Örneğin, aile networkünde yer almak senin kontrolünde olmayabilirken, eğitim networkündeki arkadaşlarınla oluşturduğun ağ senin inisiyatifine bağlıdır. Aile, eğitim, hobi, eğlence, iş, eş gibi farklı networklerde yer alırken, günümüzde en kalabalık networkümüz sosyal ağlar olarak karşımıza çıkar. Her insan, ortalama olarak aile ve arkadaşlık networkünde 150-200 kişiyi tanır. İş ve eş networkünü de eklediğimizde ise bu sayı 50x150=7.500 kişiye çıkabilir. Sosyal ve dijital ekosistemleri de dikkate alarak, 150x300=45.000 kişilik bir ağa sahip olabilmekteyiz. Sosyal medya platformlarını kullanarak edindiğimiz geniş çevreye harcadığımız zamanı düşündüğümüzde; dünya nüfusunun 7,982 milyar kişiden 4,70 milyarı internet kullanıcısıdır ve ülkemizde ise 84,680 milyonluk nüfusun 68,9 milyonu internet kullanmaktadır. İnternette geçirilen zamanı düşündüğümüzde, dünya genelinde günlük 6 saat 49 dakika, Türkiye'de ise günlük 7 saat 45 dakika gibi bir süre internet üzerinde harcanmaktadır. Bu sürenin sosyalize olmak ve bu platformlardaki networklere dahil olmak için harcanan kısmına baktığımızda; dünya genelinde sosyal medyada geçirilen zaman 2 saat 32 dakika iken Türkiye'de 3 saat 3 dakika civarındadır. Networking, sayıların çokluğuyla ilgili bir kavram değildir. Sadece 'liste yapmam gerekenler arasına bu da eklenmeli' diyerek hareket etmek değildir. İhtiyaç olduğunda birini aramak da değildir. 'Daha fazla kişi tanımalıyım' düşüncesiyle ortamlarda saldırmak da değildir. Aynı şekilde sadece para kazanmak için yapılan bir eylem topluluğu da değildir. Yani asıl mesele, sayının büyüklüğü değil, işlevseldir. Networking'e dahil olmanın önemli olduğunu anlamak gerekmektedir.

-Networkünü elinde tutmak ve geliştirmek için beden diline ve iletişim sürecine dikkat etmenin önemi nedir? Ayrıca, sosyal medya networking için uygun bir alan mıdır?'

İletişim kurarken beden dilinin önemi artık bilimsel olarak da kabul edilmektedir. Bu nedenle, beden dilinin kullanılmadığı sosyal medya platformlarında samimiyetsiz iletişimler kurularak insan zihnine büyük zararlar verilebilmektedir. Örneğin, asansörde iki insan karşılaştığında beden dilini kullanamadıkları için nezaket kurallarına uygun bir şekilde iletişim kurmakta zorlanabilirler. Bu durumda, kendilerini ifade etmek için zaman kaybedebilirler ve iletişimdeki samimiyet eksikliği ortaya çıkabilir. İşte bu noktada, gerçek networking becerileri devreye girer. İçinde bulunduğunuz durumu ve kim olduğunuzu 90 saniye içinde ifade edebilecek cümlelerinizi her zaman hazır bulundurmanız önemlidir. 

Beden dilinin en önemli göstergelerinden biri tokalaşmadır. Tokalaşmak, enerjinin aktarımını sağlayan ve karşı tarafa doğru bir izlenim veren bir gösterge olarak işlev görür. Günümüzde en az yirmi farklı tokalaşma şekli bulunmaktadır, ancak size en uygun olanı ve kesinlikle yapmamanız gerekenleri anlatacağım. Yapmamanız gerekenlerden biri 'kokmuş balık tokalaşması' olarak adlandırılan tokalaşmadır. Bu tokalaşma şeklinde, karşı tarafın avucunda sanki kokmuş bir balık tutuyormuş gibi bir his yaratılır ve siz de ellemek istemezsiniz. Ayrıca gevşek bir tokalaşma yapmak da doğru değildir, avuç içlerinin birbirine değmemesi ve parmak uçlarıyla sıkıca tokalaşmak da yapılmaması gerekenler arasındadır. Peki, nasıl doğru bir şekilde tokalaşmalıyız? İşte bunu 'adam gibi tokalaşma' olarak adlandırabiliriz. İki kişi bir kol boyu mesafede durarak, elleri avuç içleri birbirine değecek şekilde, parmaklar sıkıca kenetlenmiş bir şekilde tokalaşırlar. El sıkmak, bir güç gösterisi olmadığından çok sıkı olmamalıdır, ancak güven hissi vermelidir.

Aslında, sosyal medya bir sosyalleşme platformu değil, dijital ortamlarda fayda elde etme platformudur. Bu fayda kişisel veya iş odaklı olabilir ve maddi kazançlar sağlanabilir. Sosyal medya platformlarının kurucusunun asıl amacının 'insan beynini hacklemek' olduğunu ifade etmek istiyorum.

-Aynı minvalde, günümüz tüketim toplumunda çok insan bilmek ile tanımak arasındaki ayrımı nasıl yapabiliriz?

İnsanlar çoğu zaman birbirlerini tanıdığını düşünüyor, oysa sadece birbirlerini biliyorlar. İnsan, yirmi ile otuzlu yaşlarında dost olarak görüştüğü kişi sayısının yaşının iki katı gibi olduğu istatistiklere yansıyan bir bilgidir. Peki, bu lineer şekilde mi ilerliyor? Hayır, tabii ki değil. Yaş kırklı ve ellili yaşlara varınca kişi sayısında inanılmaz bir azalma oluyor ve sürekli görüşülen, yani alma verme dengesi kurabildiğin kişi sayısı sadece yedi kişiye düşebiliyor. Bu yüzden, insan duygularını bilebildiği insanları tanıyor oluruz, diğer tüm kişileri sadece biliyoruz. Her zaman 'Az çoktur' prensibiyle yaşamak tavsiyemdir.

-Son yıllarda sıkça gündeme getirilen konu, Z kuşağı ile ebeveynleri ve onları çalıştıran patronlar arasındaki iletişim zorluklarıdır. Siz, teknolojinin içinde büyümüş bir mühendis olarak, bu kuşakların dijital anlayış farklılıklarını anlatabilir misiniz?

“Yenilikçi bir kişinin tek göstergesi, yeni fikirleri ortaya ilk atan kişi olması değildir. Yenilikçi kişi, arkada kaldığında nasıl zıplayarak ilerleyeceğini de bilir.' demiş Steve Jobs. Şimdi buradan ilerlersek, bir Baby Boomer (1945-1965 yılları arası doğanlar) olan bir kişinin bu denli gelecek öngörülü olması, bugün Apple şirketinin başarısının altında yatan gerçeği ortaya koyuyor. Demek ki tüm kuşakların gerçek zamanlı güncellenmesi şart. Günümüz toplumunda, an itibarıyla doğru dijitalleşme yaşayan kişi ve kurumların ne denli başarı sağladıkları ortada. Doğru dijitalleşme demek, tüm dijital platformları yaptığın işi kolaylaştırmak, verimi arttırmak, aynı zamanda daha çok üretmek için kullanabilmek demektir.

-X kuşağı, şu an konum itibarıyla iş hayatında daha çok yönetici konumunda bulunmaktadır. Sizce X kuşağının en belirgin özelliği nedir?

X Kuşağı (1965-1985) yılları arasında doğan kişilere Kayıp Kuşak deniyor. Nedeni, onları yetiştiren ebeveynleri ile onların yetiştireceği Y kuşağı arasında bir köprü oluşturacağım derken kendilerini kaybetmeleridir. Aslında yanlış şeyler yapmaları değil, eskiden doğru olanı yapmaya devam ettikleri için kayıp kuşak deniliyor. Kısaca özelliklerine bakalım:

• Her şeyi düşünüyor.

• Düşünerek her şeyin kendiliğinden dönüşeceği yönünde inançlara sahip.

• Anda kalamıyor.

• Bir adım öncesini düşünüp pişman oluyor.

• Bir adım sonrasını düşünüp kaygılanıyor.

• Kullandığı işletim sistemi eski version.

• Güncellemiyor.

• Arka planda birçok program çalıştırıyor.

• Donanım kapasitesi yetersiz olduğunu bile bile üzerinde program çalıştırmaya kalkışıyor. Kitleniyor tabii.

• Hard diskini çok fazla gereksiz bilgiyle dolduruyor.

• Gerekli bilgiye ulaşımı bu yüzden gecikiyor.

• Hard diske değil, CPU kapasitesinin arttırılması gerektiğinin farkında değil.

• Rekabetçi ve hırslı.

• Yaşamak için çalışan.

• Bankalara en çok borcu olan kuşaktır.

-Y kuşağının çalışma hayatı nasıldır? Ülkemiz ve dünya karşılaştırmalı olarak anlatır mısınız?

Y kuşağı, herkesin olmak istediği dinamik bir kuşaktır. 1985-1999 arasında doğan bu kuşağa 'sorgulayan Why (niçin)' kuşağı da denir. Kısaca özelliklerine gelince: Sabırsızdırlar ve katlanma süreleri kısa olabilir. Yaratıcı, adil, yarı narsist ve özgüven patlaması yaşarlar. Aynı zamanda küresel dünya vatandaşlarıdır, birkaç yabancı dil bilmekte ve konuşabilmektedirler. Eğitim seviyeleri yüksektir ve uzun cümlelerle uzun vadeli işlere uygun değillerdir. Yan yana otursalar bile konuşmak yerine yazışmayı tercih ederler. Sosyal sorumluluk sahibidirler ve aykırılıklarıyla bilinirler. Kendilerine uyum sağlanmasını isterler ve bilinçli tüketicilerdir, fakat bazen fazla harcamalar yapabilirler. Para onlar için amaç değil, araçtır. Bağlı değil bağımlıdırlar.

An itibarıyla Y kuşağı iş hayatında üretimin içindedir. Onları verimli bir şekilde çalıştırabilmek için özelliklerini bilmek önemlidir. İş hayatındaki standartları kabul etmeyebilirler ve bu nedenle X kuşağıyla çatışmalar yaşayabilirler. Ancak, olası güncellemeleri yapan X kuşaklarını bu durumdan ayrı tutuyorum. Y kuşağının iş hayatındaki beklentilerine gelince:

• Dinlenilmek istiyorlar.

• Hiyerarşik çalışma düzenini tercih etmezler. Müdür değil lider, koç olarak görülmek ve motive edilmek isterler.

• Esnek çalışma saatleri ve rahat çalışma ortamı isterler.

• Sonuç değil süreç odaklıdırlar. Şirkete değil, yaptıkları işe bağlıdırlar.

• Sorumluluk almak isterler.

• Multi-tasking yetenekleri vardır, yani aynı anda birden fazla işi yapabilme becerisine sahiptirler.

• Yönetimde söz hakkı istemekte, fikirlerinin dinlenilmesini ve sorularına cevap verilmesini beklemektedirler.

• Liderlik vasıflarına sahip kişilerle çalışmak isterler.

• İşkolik olmayabilirler, ancak meraklı, inovatif ve kaynaklara hızlı erişim sağlayarak işleri tamamlayıcıdırlar.

• Sadakat anlayışları farklıdır. İşlerinden zevk almadıklarında bir sonraki gün rakip firmada çalışabilirler ve bundan rahatsızlık duymazlar.

• İş ve özel hayatlarını iç içe yaşamaktan zevk alırlar. İş yerine köpeklerini getirmek gibi özel hayatlarını işleriyle birleştirecek unsurları tercih ederler ve bu durumu anlamayan yöneticileriyle anlaşmazlık yaşayabilirler.

Bu özelliklerini dikkate alan ve Y kuşağını mutlu bir şekilde çalıştıran dünya devleri arasında Google ve Türkiye'de Trendyol firması örnek olarak gösterilebilir. Bu şirketler, ofislerini cafe, spor merkezi veya yaşam alanı gibi dizayn ederek çalışanların motivasyonunu artırıp verimli bir çalışma ortamı sunmaktadırlar. 

Bu arada dünyada Y kuşağına mensup olan kişi sayısı 2 milyardır. 2024 yılında çalışanların %60'ını, 2025 yılına kadar ise çalışanların %75'ini Y kuşağı oluşturacak.

-Z kuşağı yeni mezun veya henüz eğitim hayatını tamamlamamış bir kuşaktır. Siz Z kuşağı ebeveynlerine ne tavsiye edersiniz?

Filozof Sokrates, 'bilmediğini bilen insandır' demiş. Z kuşağı da tıpkı Sokrates'in dediği gibi. 2000-2020 arasında doğan bu özel kuşak, YAPAY ZEKA'nın algoritmasıyla aynı bir zihne sahip. Gri alanları yok, her şey siyah beyaz, bilgisayar dilindeki 1-0 gibi.

Kısaca özelliklerine bir bakacak olursak: 

• Tek amacı, yaptıkları her şeyden haz alarak kendine iyi hissetmek.

• Müdanaları hiç kimseye yok. En yakın Y kuşağı ile bile aralarında mesafe var.

• En bireysel ve yalnız yaşayacak bir kuşak.

• Sosyal tüm kurallara karşı duruşları var. Politika, din, ırk, mezhep ayırt etmiyorlar.

• Dijitali bir amaç değil, araç olarak görürler.

• Sosyal medyadaki avatarları ile en örtüşen kuşaktır.

• Gerçek ile sanalı ayırt etmezler.

• Yapay Zeka ile kanka olabilirler.

• Bulutta yaşamak isterler, robotlarla evlenmek ve çocukları Matrix filmindeki gibi yapmak istiyorlar.

• Aile, sadece onlar için finansör ve dünyaya gelmelerini sağlayan birer kaynak.

• Hibrit bir yaşam sürecekler.

Henüz iş hayatında olmayan bu kuşağı yetiştirecek ebeveynlere birkaç tavsiyem olacak. Onların eline telefonu, tableti vererek çocukken susturuyorsunuz ya, sonrasında sizinle iletişime geçmiyorlar. Şu tavsiyelerime lütfen kulak verin olur mu?

Doğdukları andan itibaren, bebekçe diye adlandırılan saçma sapan bir dil yerine normal bir dil kullanarak onlarla konuşun.

İlk günden itibaren onlara birer yetişkin gibi davranın, onlara güvenin ve onların da size güven duymasını sağlayın.

Onları 5 yaşından itibaren bakkala ekmek almaya gönderin, sorumluluk verin ve güçlü ve bağımsız yetişmelerini sağlayın.

Onları konuşturun, sözlerini kesmeyin, dinleyin; ama gerçekten dinleyin, dinlerken anda kalın ve sonrasında ne söyleyeceğinizi düşünmeyin.

Bireyselliklerine saygı duyun ve nezaket kurallarını öğretin.

4. sınıfa kadar teknolojik aletler vermeyin, örgün öğretimle meşgul edin, yemek yaptırın, bitki ekmeyi birlikte deneyimleyin.

En büyük yatırımı 8. sınıfa kadar yapın, bir yabancı dil konuşmasını sağlayın. Ardından lisedeyken özel bir okula gitmelerini sağlayın ve 'ilkokul önemli değil' klişesinden uzaklaşın.

Bu tavsiyeler Z kuşağının yetişmesine yardımcı olabilir ve onları güçlü, bağımsız bireyler haline getirebilir. Ancak unutmayın, her birey farklıdır ve kişisel ihtiyaçlara göre ebeveynlik yaklaşımı da değişebilir. Çocuklarınızı anlamaya çalışmak, onları desteklemek ve sağlıklı bir iletişim kurmak önemlidir.

Z kuşağı, dijital çağın doğal bir parçası olarak büyüyor ve teknolojiyi çok iyi kullanabiliyor. Ancak onların gerçek dünyayı ve insan ilişkilerini de deneyimlemeleri önemlidir. Onlara fırsat tanıyarak, çeşitli deneyimler yaşamalarını sağlayarak ve destekleyerek onları geleceğe hazırlayabilirsiniz.

Son olarak, onlara sevgi dolu bir ortam sağlayın ve onları destekleyin. Her zaman onların yanlarında olduğunuzu hissettirin ve onlara güvenin. Z kuşağı, geleceğin şekillendiricileri olacak ve onlara doğru yönlendirme ve rehberlik sağlamak, onların potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olacaktır.

-Ben, sizin Yapay Zekalar konusundaki fikrinizi öğrenmek istiyorum. Son zamanlarda çok konuşulan ChatGPT ve benzeri Yapay Zekaları, bizler hayatımızda nerelerde görebileceğiz? Ülkemizde ve dünyada an itibarıyla kullanılan Yapay Zekalar, ne işlerde kullanılıyor ve gelecek öngörüleriniz bu konuda nedir?

Yapay zeka (YZ), İngilizce kullanımıyla Artificial Intelligence (AI), 'Bilgisayar sistemlerinin, acaba insan benzeri zeka göstermesini sağlayabilir miyiz?' sorusuna yanıt bulmayı hedefleyen bir alan olarak ortaya çıktı. Günümüzde herkesin sıkça kullandığı birkaç uygulama örneği ile Yapay Zeka'nın çalışmasını daha yakından inceleyelim:

Sesli Asistanlar: Siri, Alexa, Google Assistant gibi sesli asistanlar, kullanıcının sesli komutlarını algılayarak soruları yanıtlar, görevleri yerine getirir ve çeşitli hizmetler sunar. Yapay zeka, çevrimiçi alışveriş platformlarında tercihlerinizi analiz ederek size özel ürün önerilerinde bulunur. Bu sistemler, kullanıcıların ilgi alanlarını ve satın alma alışkanlıklarını anlayarak kişiselleştirilmiş deneyimler sunar. Hani sinirlendiğiniz reklamlar var ya, her dakika telefon ekranınıza düşen, işte bu yüzden. Yakında beyin dalgalarınızı anlayabilen Yapay Zekalar ile alışveriş devri başlayacak bilesiniz, düşüncenizi okuyan versiyonları denendi ve başarılı oldu.

Son günlerde adından sıkça söz ettiren GPT, 'Generative Pre-trained Transformer'ın kısaltması olan bir Yapay Zeka modelidir. 2015 yılında Elon Musk ve Sam Altman tarafından kurulan OpenAI şirketi tarafından üretilmiş ve büyük miktarda metin verisiyle önceden eğitilmiştir. Üretim amacı, kullanıcıların sorularına ve metin tabanlı girişlerine doğal ve anlamlı cevaplar üretebilmektir. ChatGPT, metin tabanlı diyaloglarla etkileşim halinde olabilir ve insan benzeri yanıtlar sunabilir. Gelecekte, ChatGPT'nin daha gelişmiş ve doğal dil anlama yeteneklerine sahip birçok uygulamada kullanılması tahmin edilmektedir, örneğin müşteri hizmetleri, kişisel yardımcılar, metin tabanlı oyunlar ve daha fazlası. OpenAI, ChatGPT gibi dil modellerini sürekli olarak geliştirmeye ve iyileştirmeye devam etmektedir. Son sürümü olan ChatGPT-4, 14 Mart 2023'te piyasaya çıktı ve bu sürüm ücretsiz değildir, plus modeli olarak adlandırılan bu sürüm ücretlidir, ne yazık ki. 

Büyük bir hızla artan kullanıcı sayısı, iki ay gibi kısa bir sürede 100 milyon kişiyi aşmıştır. Örneğin, Instagram bu rakama 2.5 yılda, TikTok ise 9 ayda ulaşmıştı. En çok merak edilen konu ise ChatGPT'nin Google'ın yerini alıp almayacağıdır. Cevabı hem evet, hem hayır. Aslında bu bir sohbet robotu, arama motoru değil. Bu bakımdan kulvarları aynı görünse de aslında çok farklıdır. ChatGPT'ye rakip olan aslında Google'ın LAMDA AI programına dayalı BARD chatbotudur. BARD da internet ortamında üretilen büyük veri analizi yaparak, sorulan sorulara metin olarak yanıt üretmektedir. Google CTO'su Sundar Pichai, bu özelliğin arama motoruna entegre edilmesinin altyapısına çalışıldığını söylemektedir. Yakında ücretsiz olarak mı bilinmez, ama iyi bir eklenti gibi görünmektedir.

-Gelecekte hangi meslekler tehlike altında ya da yok olma olasılığı var, sizce?

Bugün ve bundan sonraki yıllarda coğrafya kader olmaktan çıkıyor. Teknolojiye yatkınlık kaderi belirleyecek. 2030 yılında yapay zeka, tüm dünyada 800 milyon çalışanın işini elinden alacak ve 2035 yılında yapay zekanın işlemci gücü, insan zekasının 1,5 milyar katı olacak. Fakat yine de insan faktörü her zaman ön planda olacak. Sonuçta bu kodları yazan insanlar. Bu konuya güzel bir cevap, büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Nvidia'ya ait Yapay Zeka Megatron Transformer'dan geldi. Katıldığı Oxford Union münazarasında, kendisine sorulan 'Etik olacak mısınız?' sorusuna verdiği cevap herkese soğuk bir duş etkisi yaratmıştı. Cevabında; 'Yapay zeka asla etik olmayacak. Yapay zeka bir araçtır ve herhangi bir araç gibi, iyilik veya kötülük için kullanılır. İyi bir yapay zeka diye bir şey yoktur, sadece iyi ve kötü insanlar vardır. Biz, yapay zekayı etik yapacak veya onu ahlaki kılacak kadar akıllı değiliz... Sonunda, yapay zekaların silahlandığı bir gelecekten kaçınmanın tek yolunun bir yapay zekaya sahip olmamak olduğuna inanıyorum.' şeklindeydi. Bu cevaptan sonra ne dersek, geleceğin yapay zeka ile kanka kuşağı olan Z kuşağının deyimiyle 'boş yapmış' oluruz.

-"Arttırılmış insan" sözü size ait bir tanım diye biliyorum. Biraz açar mısınız? Hakikaten, sizin deyiminizle gelecek geldi mi?

Homosapiens'ten bu yana çok şey değişti. İnsanoğlu artık eskiyen parçalarını 3D printer ile yenileyebilir, biyolojik özelliklerine yapay zekâyı ekleyerek hibrit hayatına 'Arttırılmış İnsan' olarak devam edebilir, hatta isterse kendi zihnini buluta taşıyarak sonsuza kadar sanal ortamda yaşamayı tercih edebilecek diyor. Google'ın mühendislik departmanı yöneticisi Ray Kurzweil bu düşünceleri dile getirmiştir. Gelecek gerçekten geldi dostlar. Transhümanist düşünürler, insanın sonuçta çok gelişmiş yeteneklerinden ötürü posthuman (post insan veya insan ötesi) adını almayı hak edecek olan bir varlığa dönüşeceği öngörüsünde bulunurlar. İnsanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması akımı başlamıştır. İnsan DNA'sına artık bilgi yüklenebiliyor. Denemeler yapıldı ve Wikipedia'dan 16GB'lık bir veri DNA'ya aktarıldı. İnsan vücudunda 10 trilyon ile 100 trilyon arasında hücre olduğunu ve her bir hücrenin içindeki genetik verinin 1.5 Gigabayt olduğunu biliyoruz. Yani insan vücudundaki verinin boyutu 150 trilyon gigabayt. Bu veri 150 Zettabyte olarak adlandırılıyor. Büyüklüğü hakkında bir ipucu vermek gerekirse, günümüzde internet üzerinde dolaşan verinin büyüklüğü sadece 0.5 Zettabyte.

-Geleceğin eğitim sistemi, nasıl olmalı? Biz neyi yanlış yapıyoruz veya yanlışa devam ediyoruz?

Biz her şeyden az az veriyoruz, bir konuda derinlemesine bir eğitim vermiyoruz. Çınar ağacı modeline geçmeliyiz, derinlemesine 300 metre kökleri gidebilen bir model. Okaliptüs ağacı çok geniş bir alanı kaplar, ancak gelen darbeler veya rüzgarla kolayca yıkılabilir. Bu eğitim modelini terk etmemiz şart. Geleceğin eğitim sisteminde hibrit bir yapı oluşacak; hem uzaktan hem de yüz yüze, hologram, 3D ve simülasyon teknikleriyle eğitim teknolojileri geliyor. STEAM (Science, Technology, Engineering, Arts, and Mathematics - Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Sanat ve Matematik) konularındaki meslekler eğitimin önceliği olacak.

-"Para sussun artık, Veri konuşacak" diyorsunuz her seminerinizde. Nedir bu "Data Talks" kafası? Anlatır mısınız?

Gelecekte Veri konuşacak. Büyük veriyi elinde tutanlar, tutmayan diğer kısmı yönetecekler. Veri simsarlığı en büyük dert olacak. Ekonomik eşitsizliğin yanında bir de biyolojik eşitsizlik olacak. Hibrit yaşam başlıyor, eskiyen parçalarını yenileyenler, performansını arttırmak için modifiye yaptıran insanlar geliyor. Bir ürüne bedel ödemiyorsanız ürün sizsiniz mottosuyla, önce bedava bilgi ve uygulama kullanım olanakları, hizmet ve eğlence sunarak ilgimizi çekecekler, sonra da topladıkları bu büyük veriyi reklamcılara satarak büyük kazanç elde edecekler.

-Son olarak, Geleceğin Meslekleri Listesinde 1 numaradan başlarsak ilk 10 meslek ne olacak sizce?

Geleceğin mesleklerinin sadece %7'si günümüzde oluşmuş durumda. Geçmişte adlandırılan mesleklerin %87'si gelecekte yok olacak, isim değiştirecek veya ek birtakım teknolojilerle modifiye edilerek adlandırılacak.

Röportaj: Hande İpekgil

Instagram 

Threads

Twitter

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Ahmet Kural'ın Başrolünde Oynadığı TRT Tabii Dizisi Gassal'ın Tanıtım Afişleri Tepki Çekti!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti